Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku
Fotoğraf: Envato
Toplumsal yozlaşmanın ve çürümenin endişe verici hale geldiğinin altını çizmiştim. Bu yozlaşma ve çürümenin bilim karşıtlığı temelinde boyutlandırıldığını da eklemiştim. Bu kirli sürecin politik düzlemini ise öteki düşmanlığı oluşturmaktadır. Ötekiler, gündemi belirlemek adına Kürt, Ermeni, Alevi, Zerdüşt, ateist ve/veya akademisyen olabilmektedir. Bu konuda sınır tanınmamakta ve güçlüler akıllarına eseni söylemekte sakınca görmemektedirler.
Söz konusu kirli süreç inanç düzleminde yalan ve yanlışlarla perdelenerek gözlerden kaçırılmaktadır. Bu amaçla çalışan çok sayıda devlet güdümlü kurum ya da kuruluş söz konusu olup harcanan paranın miktarı korkutucudur.
Kirli süreci devamlı kılmak için sosyal ve politik önlemlere ek olarak dozajı gittikçe artırılan çok boyutlu baskı ve şiddet sarmalını da unutmamak gerekiyor.
Faşist rejimlerde iki temel konu ön plana çıkar: Demagoji ve terör. Yani bir tarafta yalanlar ve çarpıtmalar gırla giderken diğer taraftan bunu etkili kılmak ve beyinlere kazımak için sürekli bir terör uygulanır.
Bu politikalar etkin olduğu sürece paranın padişahlığı egemen kılınır ve hukuk da güçlünün isteklerini yerine getiren bir mekanizmaya dönüştürülür. Kısacası birçok duyarlı hukukçu ve bilim insanının dikkat çektiği üzere hukukun gücü değil gücün hukuku egemen olur.
Görsel ve yazılı medya, sinema, okullar, üniversiteler ve üniversite öğrenci kulüpleri gibi toplumun kılcal damarlarına işleyecek tüm kanallar bu kirli sürece hizmet edecek şekilde tasarlanır.
Sonuçta, bir egemen zihniyetin yukarıda dikkat çekilen yol ve yöntemleriyle bir “toplumsal dönüşüm” dayatılmaktadır. Temel amaç belirli bir sınıfın daha da zenginleşmesi ve egemenliğinin sürdürülmesi, yani paranın padişahlığıdır.
Görüldüğü üzere esasta bir sınıf savaşı ve bu savaşın getirdikleri söz konusudur. Bu yeni bir durum değildir elbet. Sınıflı toplumların ortaya çıkışından bu yana sürmektedir. Yeni olan sınıfların varlığına ve sınıf savaşına yabancılaştırılmış toplumumuzun bu gerçekleri yeniden keşfetmek zorunda olmasıdır.
Akla gelen tüm yollarla Sünni/Hanifi, milliyetçi ve Türk olmaya zorlanan toplum kesimleri zamanla kendilerine ve sorunlarına yabancılaşmakta ve olayın temel sınıfsal karakterini gözden kaçırmaktadır.
Bunlara karşılık güçlü bir toplumsal muhalefet oluşturulması gerekmektedir. Oysa bu güçlü muhalefetin bileşen adayları savruk bir politika izleyerek gücün/güçlünün değirmenine su taşımaktadır. Çok boyutlu saldırıya karşı çok boyutlu bir savunma ve mücadele örülmesi gerekirken yapay gerekçelerle bu hat zayıflatılmaktadır.
Bir öz eleştiri yapmak gerekirse toplumsal düşünüp bireysel çıkarlara göre davranma biçimimiz söz konusudur. Kurumlaşma zayıflığı, güçlü kooperatiflerin olmaması, “sendika ağalığı” kavramı, ranttan pay alma sevdası, günü kurtarma aceleciliği ve kirli siyasetin bir parçası olma hayali toplumsal muhalefeti zayıflatmakta ve paranın padişahlığını güçlendirmektedir.
Bir toplumun hata tekrarı yoluyla doğru yolu bulduğu ya da refah toplumu haline geldiği görülmemiştir. Hatalarından ders alan ve bunları tekrarlamayan toplumlar ancak, ilerleyebilir ve dayatılan rejimi değiştirebilir. Dağınık ve savruk bir muhalefet kolayca ezilir. O zaman sürekli dik duracak ve ezilmesi zor bir toplumsal muhalefet için tüm enerjimizi kullanmamız gerekmektedir.
Eşit ve yan yana yürüyen bir toplumsal muhalefete ihtiyacımız var. Toplumsal düşünen ve davranan bir güç birliğine ihtiyacımız var. Hangi kesimden olursa olsun sınıfsallığı özümsemiş ve rolünü öğrenmiş cesur insanlara ihtiyacımız var.
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00
- Kendi çapında bir 'yıldız' olan Türkiye hızla 'black hole' olma yolunda! 21 Nisan 2016 01:00