Tükürük mü, ayran mı?
Fotoğraf: Envato
Spor kamuoyu şimdi de, Galatasaray tribünlerinden Fenerbahçe Basketbol Takımı Başantrenörü Obradovic’in yüzüne gelen sıvının tükürük mü, yoksan ayran mı olduğunu tartışıyor!.. Görüldüğü gibi sporda şiddet konusunda bayağı mesafe katedildi!.. En ince ayrıntılar bile dikkatlerden kaç(a)mıyor artık!.. Böyle bir tartışmanın zeka düzeyleri hakkında yarattığı endişeleri bir kenara koyabilirsek, bundan sonrası için daha da umutlu olabiliriz!..
Fenerbahçe sıvının tükürük, Galatasaray ise ayran olduğunu kanıtlama peşinde. Galatasaray’ın durumu daha vahim. Obradovic’in yüzüne gelen sıvının ayran olduğu anlaşılırsa sanki buradan olumlu bir sonuç çıkacakmış havasındalar. “Obradovic de az nankör değilmiş, sıcak ve bunaltıcı atmosferin hakim olduğu salonda yüzüne buz gibi ayran fırlatılıyor, şükredeceğine kalkmış tantana yapıyor” diyecekler neredeyse... İş buradan, “Bize ödül vereceklerine, ceza verdiler, bu da federasyonun, Fenerbahçe’yi açıkça kayırdığının göstergesi” yakınmasına kadar varabilir... Fenerbahçe ile federasyonun iş birliği içinde olduğunu iddia ediyorlar ya, al işte en sağlam kanıt!..
Başantrenörün yüzüne ayran fırlatmanın, -sanki çok doğal ya da olumlu bir durummuş gibi- savunma unsuru olarak kullanıldığını bile gördük ya, daha ne diyebiliriz ki? (Bu arada sonradan sıvının tükürük olduğu anlaşıldı.)
İki kulüp de, kamuoyu nezdinde haklı olduğunu göstermek ve baskın çıkmak adına rakibi hakkında, geçmiş senelerde oynanan maçlara göndermeler ve suçlayıcı ifadeler de içeren sert açıklamalarda bulunuyor. Medya ve sosyal medya kanalları aracılığıyla kamuoyuna sunulan basın açıklaması metinleri tam bir provokasyon belgesi niteliğinde.
Yöneticilerin açıkça provokatörlüğe soyunduğu, kışkırtmanın her türlüsünü pervasızca sergileyebildiği bir ortamda tribünlerdeki güruh da elbette rahat durmayacak, rakibi sindirmek, korkutmak ve galibiyette pay sahibi olmak adına takımına elinden gelen “katkıyı” sunmaktan geri durmayacaktır!..
Galatasaray; tacize, hakarete, fiziki saldırıya uğradığı eski maçları referans gösterip bu maçlar üzerinden kıyaslamaya girişerek seyircisinin çıkardığı olayları olabildiğince hafif göstermeye çalışıyor. Bu uğurda, hiç sıkılmadan, hiç utanmadan sahadaki oyunculara ya da teknik ekibe ayran fırlatmayı dahi normalleştirme çabasına giriştiler...
Oyunu; aklı, mantığı dolayısıyla saygıyı bir kenara bırakıp mutlak kazanma anlayışı çerçevesinde icra etmeye çalıştıkça, keyiften, eğlenceden uzaklaşıyor, kibrin, kompleksin ve paranoyanın pençesine düşüyoruz...
Spora bakışımız, “Kazanmak için her yol mübah” şiarıyla, “Onlar da bize yapmıştı” şeklindeki intikamcı, misillemeci anlayış arasına sıkışmış durumda. Koyu bir fanatizmle birlikte düşmanlık ve nefret duygularının doldurduğu bu daracık, sığ alanda zekaya, saygıya ve empatiye elbette yer yok...
Sporu; insani, vicdani değerlerle donatıp güzellikler, mutluluklar yaşamanın aracı yapmayı bakalım ne zaman becerebileceğiz?
- Transfere koşullanmak 16 Ocak 2025 04:12
- Oyunu saha dışına taşımak 09 Ocak 2025 04:37
- Hakemlere takık kafalar 02 Ocak 2025 04:28
- Sorun oyunda mı, oyuncu da mı? 26 Aralık 2024 04:50
- Kaybetmek kazandırabilir 19 Aralık 2024 04:20
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34