Ayas adlı iki savaşçı
Fotoğraf: Envato
Troya savaşından sonra ülkesine dönebilen Yunanistanlı Kral Odisseus, başından geçenleri karısı güzel Penelopeya’ya pek sıra gözetmeden anlatıyordu zaman zaman...
Odisseus; on yıl kadar süren Troya savaşından sonra deniz yoluyla ülkesine dönerken, dönüş yolunu tam öğrenmek için Ölüler Ülkesi’ndeki bilici Teyresyas’ın yanına gitmişti. Orada, ölmüş dünyalıların gölgeleri sarmıştı hemen çevresini. Babası Sisifos’u da bir kayayı tepeye doğru yuvarlarken görmüştü! Ama babası Sisifos’un öyküsünü hemen anlatmak istemedi o akşam; onun yerine Ayas adlı Yunanistanlı iki savaşçıdan söz etti Penelopeya’ya...
KÜÇÜK AYAS’I TANITMAK İSTEDİ
Ölüler Ülkesi’nde; Troya savaşlarına katılan kent kralları Büyük Ayas’la ondan hiç ayrılmayan Küçük Ayas’ın gölgeleriyle de karşılaşmıştı. Odisseus, onların dillere destan öyküsünü kendince anlattı o akşam karısı güzel Penelopeya’ya...
Gerçekten de efsanelerin söylediğine göre, Troya savaşına katılan Küçük Ayas’ın, Büyük Ayas’la hiçbir akrabalığı yoktu. Yalnızca bir zamanlar ikisinin de, Baştanrı Zeus’un güzel kızı Helena’yla evlenmek isteyen adaylardan olmaları ve aynı adı taşımaları dışında onları birleştiren bir bağ da yoktu...
Gene efsanelerin söylediğine göre, Yunanistanlı güzel Helena’yı isteyen adaylar arasında kavga çıkınca; “Helena’yı özgür bırakalım. Kiminle evlenirse evlensin, ama başına bir şey gelirse, bizler onun namusunu temizlemek için birlikte hareket edelim,” şeklinde bir anlaşma yapmışlardı aralarında...
Güzel Helena, kral Menelaos’u eş seçip evlendi. Ne var ki üç-beş yıl sonra güzel Helena; Yunanistan’a gelen Troya prensi Paris’e, tanrıça Afrodit’in saldığı aşk okları yüzünden deli divane vuruluverdi! Onunla Troya sarayına gelin olarak gitti... Bunu Troya’yı talanlamak için bulunmaz bir fırsat sayan Yunanistanlı Başkral Agamemnon,Baştanrı Zeus’la birkaç kez konuştuğunu açıkladı hemen. Baştanrı ona,Troya’ya namus temizleme savaşı açmasını buyurmuştu!
İşte kral Küçük Ayas da, söz konusu anlaşma uyarınca, kırk gemisi ve en seçme askerleriyle bu savaşa katıldı.
ÇİFT SÜREN İKİ ÖKÜZE BENZİYORLARDI...
Savaş sırasında nasıl Büyük Ayas olağanüstü gücü ve boyu posuyla ün kazandıysa, ok atmada ve koşu yarışlarında da Küçük Ayas, öyle ün kazandı. Ve bu iki Ayas; savaş alanında hep bir arada olurlar, güçlerini aynı hedefte bütünleştirirlerdi. O yüzden büyük ozan Homeros;
“Küçük Ayas hiç ama hiç,
Ayrılamazdı Telamon oğlu Büyük Ayas’tan.
Yeni sürülen tarlada şarap rengi iki öküz nasıl,
Gönüldeş olur da çekerlerse birlikte sabanı;
Boynuzlarının kökünden bol bol ter dökerekten...
İşte iki Ayas’lar da öyleydi,
Yalnız cilalı boyunduruk ayırırdı onları...” diye tanımlıyordu onları...
Öneğin Troyalı Hektor; teke tek dövüşte Ahilleus’un can dostu Patroklos’u öldürünce, haliyle Troyalılar, onun hem silahlarına hem ölüsüne el koydular. Ne var ki Ayas’ların olağanüstü direnişleri karşısında, Patroklos’un yalnızca silahlarını alıp götürebildiler...
AYAS TAM BİR SAVAŞÇIYDI!
Küçük Ayas tam bir savaşçıydı; savaşın ötesinde bir şey düşünemezdi; kabaydı. Gücüne güvenerek kendisini insanlardan üstün sayar, onları hep küçümserdi!
Troya düştüğünde, Başkral Agamemnon’u bile beklemeden talana başlayanların en önündeydi... Derlediği hazinelerin yanında, köle olacak güzel kızları-kadınları da bir bir devşirip gemilerine dolduruyordu askerleriyle... Bir ara can havliyle kaçan kral Priyamos’un bilici kızı prenses güzel Kasandra’nın ardına düştü ve uzun bir koşudan sonra onu tanrıça Atena’nın tapınağında yakaladı! Umarsız kalan Kasandra, Atena’nın heykeline sımsıkı sarıldı. Oncasına güçlü Ayas, onu zorlukla mermer heykelden sıyırıp kendine çekebildi! Ve hemen orada da, tanrıça Atena’nın heykeli önünde, işkence ederekten güzel prensesi kirletti! Tanrıça Atena’nın mermer heykeli bile, bu olaydan öylesine utandı ve üzüldü ki, başını öte tarafa çevirmek zorunda kaldı!
ATENA’NIN HEYKELİ BİLE UTANDI!
Tanrıça Atena, Küçük Ayas’ın bu densizliğine çok içerledi. Bu arada Yunanistanlı askerler de onu taş yağmuruna tutup linç etmeye kalktılar... Ama Küçük Ayas son anda askerleri ve gemileriyle hemen denize açıldı... Ama tanrıça Atena bırakmadı peşini! Ege Denizi’nde yıldırımlarla kasırgalar kopartıp bütün askerleriyle birlikte onun gemilerini batırdı... Ama denizler tanrısı Poseydon’un yardımıyla, tek başına sahile çıkıp yeniden canını kurtardı! Ne var ki bu çok gururlu Ayas, tanrılardan ve de insanlardan hiçbir yardım görmeksizin kendini kurtardığını söyledi bağıra bağıra... Bunu duyan tanrı Poseydon da çok öfkelendi haliyle. Elindeki üç dişli yabayla, yüksek bir dağdan dev bir kaya parçası kopardı ve üstüne fırlatıp onu parçaladı!
Ne var ki Küçük Ayas’ın halkı da, onun günahlarının bedelini ödemek zorunda kaldı yıllar yılı. Çünkü tanrılar; onun ülkesi Lokris’e hem kuraklık hem de veba hastalığı saldılar... Ayrıca Lokris’lilere de, Troya’daki Atena tapınağında kurban edilmek üzere, her yıl iki bakir kız gönderme cezası verdiler...
***
Öyküyü ilgiyle dinleyen Penelopeya biraz düşündükten sonra; “Demek savaş bittikten sonra da acıları sürüp gidiyor,” diyebildi üzgün üzgün...
***
(*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
- AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– Evrensel Basım Yayın)
- AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN – Evrensel Basım Yayın)
- İNSAN VE TRAGEDYA ( A: Bonnard. Çev.: Y. Atan – Evrensel Basım Yayın)
- Çocuğun kalemi 07 Nisan 2024 03:56
- Gagasındaki bir şiirle 31 Mart 2024 04:00
- Çeker gider yıldızlar 21 Ocak 2024 05:30
- Macar Ozan Illyes’ten bir şiir 29 Ekim 2023 03:08
- Bülbülün olsun şiir 03 Eylül 2023 03:30
- Adonis tıklatır camları 09 Temmuz 2023 03:34
- Kuşlar ve Mozart 21 Mayıs 2023 04:00
- Boyadığımız gökyüzü 12 Mart 2023 03:40
- Bunca güzel olmazdı 15 Ocak 2023 03:04
- Her sabah boyar dünyamızı 27 Kasım 2022 03:21
- Köpek ve hırsız 09 Ekim 2022 03:30
- Kurt ve turna 07 Ağustos 2022 02:55