Çılgın projeler meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Seni bilemem ama şu son yıllarda devletlularımız tarafından “çılgın” diye dillendirilen sürüsüne bereket “proje”lerden bahsedildiğinde kendi adıma çılgınca bir sevinç duyuyorum Allah vekil!
Açıklanan, daha da doğrusu “çılgın”lıktan yana nasibini hayli almış bu prorejelerin birbirinin peşi sıra devreye girmesiyle birlikte, “eski Türkiye”nin pabucunun dama atılıp, bunun yerine “yeni Türkiye”mizde işlerimizin hemen her alanda eskisine göre çok daha iyi koşullarda dörtnala yol alması, bittabii ki öncelikle “yerli ve milli” duygularla hemhal olmuş bilumum vatandaşlarımızı mutlu, mesut kılarken, diğer yandan da dahili ve harici “düşman”larımızı da kıskançlıktan çatlatıyor...
Özellikle şu son on dört yıldan beri ülkemizin kaptan köşkünde, onun serdümeninde oturan, “vatan ve millet” aşkına ellerini her taşın, gövdelerini her kayanın altına koymayı olmazsa olmaz babında bir milli “dava”ya dönüştürüp, bunu da, “Durmak yok yola devam” düsturuyla çılgınca projelerle taçlandıran yetkililerin tümünden Allah bin kere razı olsun!
Vee durmuyoruz.... bir zamanlar eski Türkiye’de, yani “on yılda on beş milyon genç” yarattığımız o günlerde; “sert adımlarla” yeri göğü inletip, diğer yandan da üç-beş şeker fabrikası, Sümerbank menşeli ayakkabı, bez, fanila feşmekanın yanı sıra, keza “demir ağlarla” ördüğümüz yurdumuzun eski halinin yerinde, şimdilerde her Allah’ın günü birbirinin ardından devreye giren çılgın projelerle geldiğimiz noktada düşmanlarımız ister istemez çatır çatır çatlıyorlarsa, ehh bu da onların sorunları Kirvem!
Aslında memleketin altını tüneller sayesinde köstebek yuvasına; denizlerimizin, nehirlerimizin üstünü köprülerle; dağ, bayır, çayır çimen demeden her tarafını havaalanlarıyla fırdolayı donatıp, dolayısıyla bu yolda “iman” gücüyle attığımız her adımın ülkemiz için “hayırlara vesile” olduğunu kem gözlerle izleyen düşmanlarımızın cemi cümlesinin derdi, aklı fikri ne yazık ki hep aynı!
Fi tarihinden itibaren ilk fırsatta ülkemizi bölüp parçalayıp, dolayısıyla “milli birlik ve bütünlüğümüze” derin bir “çentik” atmanın hinoğluhince hesaplarıyla yatıp, el birliğiyle ümüğümüzü sıkmak için yanıp tutuşuyorlar ama onların bu zelilce hayalleri, tam anlamıyla ham hayal!
Hadlerini bilmeyen bu “gafil”lerin tüm gayretlerine rağmen, birlik ve beraberliğimizin zerre kadar “yara” almadığı gibi, ayrıca binlerce yıldan beri süregelen, aynı teknede hamur misali yoğrulan “Türk, Kürt” kardeşliğinin, maziye göre çok daha yoğun bir şekilde devam ettiğini, bunun, bu “canciğer kuzu sarması” kıvamındaki karşılıklı “muhabbet”imizin, bu “sevgi seli”nin, keza aynı somunu eşitçe birlikte paylaşma mutluluğunun en bariz delili olarak da, özellikle son günlerde ülkemizin güneydoğusunda yaşanan “hendek savaşları” zaten tüm açıklığıyla kanıtladığı halde, yine de “huylu huyundan vazgeçmez” misali, illa da ülkemizin birlik, beraberlik, kardeşliğine çomak sokmak isteyen kiminin kökü dışarda, kimilerinin kökü maalesef cennet vatanımızda olan bu cibiliyetsiz “hain”lerin hevesleri kursaklarında kaldı, kalıyor, kalacaktır inşallah!..
Yedi düvelin el ele vermekle kalmayıp, aynı zamanda da içimizdeki sütü bozuk “iş birlikçiler”le “maaile” yerle yeksan etmeye kalkıştıkları vatan topraklarımızda; bugün, bu saat dimdik duruyorsak, durabiliyorsak, bunu, bittabii ki önce Yüce Rabbimizin inayetine, sonra da asil milletimizin milli konulardaki değişmez hassasiyetine borçluyuz nitekim!
Nitekim değişmez, değiştirilmesi dahi asla düşünülmeyecek bu “milli, milliyetçi, hassasiyet”imiz sayesinde gelen geçen tüm “iktidar”larımızın temel dayanağı, daima ve evvelemirde “devletimizin beka”sını aynen sürdürmesidir.
İşte bu ana felsefe doğrultusunda, mesela daha düne kadar bu ülkenin başının başı olan muhterem başbakanımız Davutoğlu biraderimiz, “Makamlara, koltuklarımıza veda ederiz ama davamıza asla” tiradını serdetmesinin hemen akabinde, “yüksek tepe”lerden gelen “emir demiri keser” hükmünce “seve seve” ve “gönül rahatlığı”yla koltuğunu terk eder etmez, bu kez aynı koltuğa daha ilişir ilişmez mübarek vatan sathındaki ilk “ziyaret”ini, “çılgın proje”ler kapsamında en kısa zamanda Toledo’ya dönüşecek olan Diyarbakır’a yapan başımızın “yeni” başkanı muhterem zat-ı alilerinin buradaki halka verdiği ilk hayırlı haberler ne miydi?
“Birlik ve beraberliğimizi sürdüreceğiz!”
“Yolları böleriz ama vatanı böldürmeyiz!”
“Terör belasını Türkiyenin gündeminden çıkaracağız!”
“Yeni anayasa yapacağız, kutlu yürüyüşümüze aynı kararlılıkla devam edeceğiz!”
Bu bapta bilmem kaçıncı sınıf bir “vatandaş” olarak kendi payıma diyeceğim şu: Allah utandırmasın, bu “müjdeler” vatanımız, milletimiz için inşalah “hayırlara vesile” olsun Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30