Dar alanda manevra
Fotoğraf: Envato
En sıradan sürücüler bile bilir ki, manevra yapabilmek için en az iki şartın yerinde olması gerekir. Birincisi yeterli alan, ikincisi eldeki araçları kullanabilme bilgisi. Geri viteste direksiyonu iyi kullanamıyorsanız ve aracınızı evirip çevirmek için elverişli bir yerde değilseniz, olduğunuz yere çakılırsınız. Ya sürücü değiştirilecektir, ya da etrafınızın biraz genişlemesini bekleyeceksiniz.
Türkiye’nin Suriye politikasında geldiği nokta bu. Manevra yapması zorunlu ama bunun için gerekli iki koşuldan da yoksun. Sürücünün eli ayağı birbirine dolaşmış; vites değiştiremiyor, direksiyona hükmedemiyor. Çevresi ise oldukça dar. Hangi yöne gitmeye niyet etse tosluyor, sürtüyor. Hem dar alana girmiş, hem aracı kullanmayı beceremiyor.
Bunun başlıca sebebi, en baştan girmemesi gereken bir yere dalmış olması. Bu yüzden başka araçların ilerlemesini de engelliyor. Bütün kötü sürücüler gibi, suçu başkalarında buluyor, bağırıyor, küfrediyor, kendisinden başka herkesin ehliyeti bakkaldan aldığını söylüyor.
Suriye krizi beşinci yılını doldururken Türkiye’nin arabası sıkıştığı dar alandan çıkmaya çabalıyor. Bütün öngörüler yanlış çıkmış, girdiği her ittifakta dışlanmış, kendince kırmızıya boyadığı her çizgi silinmiştir. Yapabileceği tek şey trafiğin aktığı yönde yavaş yavaş ilerlemeye çalışmaktır.
Bölgedeki bütün büyük güçlerin yol haritasında artık açıkça “Esadlı Çözüm” formülü yazıyor. En azından orta vadede kimsenin Esad’dan kurtulma diye bir derdi kalmadı. Fakat “Yeni Suriye”nin coğrafyası ve siyaseti ile nasıl şekilleneceği sorusu çok farklı ittifakları ve pazarlıkları beraberinde getiriyor. Türkiye açısından ise bu, bir dizi diğer plan ve perspektifin yeni problemler olarak karşısına çıkması anlamına geliyor. Kısa zamanda manevra yapma, eski politikalardan, eskimiş hayallerden derhal ve keskin bir dönüş yapma ihtiyacı buradan kaynaklanıyor.
*Cumhuriyet’ten Emine Kaplan’ın dünkü yazısında buna ilişkin zor ve gecikmiş adımların atılmaya başlandığına dair işaretlerin haberi vardı.
Diğer çok önemli ayrıntılar şimdilik bir yana, bu haberde dikkat çekici bir tespit üzerinde durmak gerekiyor. Buna göre, Erdoğan’ın son Afrika gezisinde YPG hakkında terör örgütü tanımını kullanmamıştır ve YPG ile PKK’nin aynı örgüt olduğu yolundaki görüşünü hiç dillendirmemiştir. Emine Kaplan, bunun Washington’a bir mesaj olarak değerlendirildiğini söylüyor.
Bu mesaj ise, anlamı nedir? IŞİD karşıtı koalisyon açısından YPG”nin önemi son günlerde apaçık ve kimsenin inkâr edemeyeceği biçimde ortaya çıkmıştır.
Ancak Türkiye, Suriye’de bütün tarafların ortak düşmanı haline gelen bu kara güç karşısındaki tereddütlü tutumu nedeniyle değil, aynı zamanda Türkiye’deki Kürt savaşını doruk noktasına getirmiş olması nedeniyle de bölgedeki ilişkilerde tahrip edici bir etki gösteriyor.
Şu halde yeni manevranın yalnızca Suriye politikasında değil, savaşın diğer yüzü olan Kürt politikasında da yapılması gerekecektir.
Peki bunun için gerekli beceri ve yeterli alan var mı? Bu hükümet ve bu politikalar açısından bunun cevabı umut verici değildir.
*Emine Kaplan, “Adım adım Esad’a doğru”,
Cumhuriyet 06 Haziran 2016
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43