Dondurma ve yalamalar
Fotoğraf: Envato
Yıldırım Demirören
Yıldırım Akbulut
Aziz Yıldırım
Binali Yıldırım…
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız!”
Böyle diyor Harbiye Marşı…
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız
Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti
Cehennemler kudursa ölmez nigehbanıyız.”
Şu kan-cehennem meselesine hiç girmeyeceğim.
O meseleyi iktidarla muhalefet çözecek.
Büyük başkanlık kanla mı olur, kansız mı olur, bu tartışma da beni aşar.
Biz bu soylu ırkın Yıldırım başkanlarına bakalım!
İki topçu başkan
İki emanetçi başbakan
Topçu başkanlardan biri, İstiklal’in kalbine diktiği Demirören AVM’siyle, babasının gaz tüpleriyle; öbürü iktidarın Çalık’ına attığı 4 milyar dolarlık helikopter çalımıyla, şike teşvik davalarıyla memleketin mümtaz siması…
Emanetçi başbakanlardan biri, fıkralarıyla; öbürü gemileriyle memleketin medar-ı iftiharı…
İkisi de Erzincan’ın yanık bağrından.
İlki mal müdürlüğünden başvekilliğe, ikincisi yol müdürlüğünden başvekilliğe…
Kaderin cilvesi ki ikisinin de yolu liberal tüccar iki cumhurbaşkanında kesişti.
Biri piri Adam Smith’in sözünü ayet bilip “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” “Ben zenginleri severim.” dedi.
Ülkeyi sattı.
Öbürü,”Bırakınız yapayım, bırakınız alayım.” dedi. Kendine saraylar yaptırdı, mahdumuna gemiler yüzdürdü, kerimesine şirketler, refikasına vakıflar kurdu.
Ülkeyi aldı.
Sarayın, gemilerin, şirketlerin parası vatandaşın kesesinden, vakıfların bağışı yağız oğlan Reza’dan…
Sonra da büyük başkan, partililerine diyor ki iftarlarda lükse kaçmayın!
Kendisi sarayda altın koltukta, zemzemi altın bardakta, hurması gümüş tabakta…
Büyük başkan, vekillerine buyuruyor: “Lüks yerlerde iftar açmayın!”
Ama sarayın aylık gideri 21 milyon lira.
Her ay bir hastane, beş okul, yetmiş yoksula aylık nafaka…
Kimin cebinden?
İftarını çöpte bulduğu bir kuru lokma, bir zeytinle açan yoksulun kefen parasından…
Kıssa şudur:
Mesleklerin piri Selman Farisî, Hazreti Muhammed’den bir üzüm tanesini kırk erenlere pay etmesini diler. Muhammed Peygamber de Farisî’den bir kap ve biraz da su ister. Kara üzüm tanesini kaba sıkar, suyu da üzerine boca edip karıştırır. Sonra da kırk küçük fincana, kırk yudum damlatır, kırk erenlere verir. Üzüm suyunu içen dervişler, kendilerinden geçerler.
Hisse de şudur:
Bir üzüm tanesi bölüşülüyorsa bu yeryüzü neden bölüşülmesin?
Hem bir lokma, bir hırka hem debdebe şaşaa!
Diyanet İşleri Başkanının altında Mercedes.
Büyük başkanın emrinde özel uçak.
Uganda’da diktatör ziyareti
ABD’de taziye…
“Lüks yerlerde iftar açmak yasak!”
29 Mayıs Erdoğanlı fetih afişlerinden sonra ülkenin sokaklarında Deniz Feneri Derneği afişleri…
“Şükrün paylaşmak olduğunu unuttuk. Bağışlayın.”
İtiraf gibi bir ilan.
Çaldık çırptık, paylaşmayı unuttuk, bizi bağışlayın, diyor meali.
Yoksul Müslümanların paralarını iç eden bir derneğin pişkinliği!
Ramazan sömürüsü…
Pes artık!
Ramazan geldi, hoş geldi!
Yatıp kalkıp denize girmek, sakız çiğnemek, yellenmek oruç bozar mı; dondurma yalamak, cips baharatı koklamak cinsel nefsi uyandırır mı, diye tartışacağız iftarda.
Ekranlarda bir vaazla bir işçinin üç beş yıllık emeğini, göz nurunu kasasına koyan ramazan sülüklerinin yüzsüzlüklerine homurdanacağız sahurda.
“Felek ne cömert şu aşağılık insanlara
Han hamam, dolap değirmen hep onlara
Kendini satmayan adama ekmek yok
Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!” demişti Hayyam.
Bütün suç felekte mi yoksa?
Felek bu, kimine kavun yedirirmiş, kimine kelek.
- Ya benimsin ya kara toprağın! 17 Nisan 2019 19:15
- İmamın cennet sepeti 03 Nisan 2019 19:19
- Abdest de bozuldu namaz da 20 Mart 2019 20:39
- Bir aşk filmi ve Fikret’in “Sis”i 06 Mart 2019 20:25
- Şüpheli turşu paketi 20 Şubat 2019 23:40
- Politika üzerine 07 Şubat 2019 00:41
- Beethoven’ın kulakları çınlasın! 24 Ocak 2019 00:10
- Mitomani ve kurt kafası 10 Ocak 2019 00:15
- Tilkinin hüneri 27 Aralık 2018 00:00
- Haiku ve evrensel yörünge 12 Aralık 2018 23:10
- Dalkavuklar ve patlıcan oturtma 28 Kasım 2018 23:26
- Baba beni bırakma! 15 Kasım 2018 00:10