İp siyaseti ve siyasetin ipi
Tıpkı bir önceki genel seçimlerde olduğu gibi siyasetin gündemi gelip idam konusuna dayandı. Kim olsaydı idam ederdi, kim neden idamı gerçekleştiremedi vs…
İdam cezası insan hakları tartışmalarında özel bir anlama sahiptir. İdam cezasının uygulandığı her türden ülke(ABD, Çin, İran) olduğunu biliyoruz. Ama kimse bunun övünülecek bir şey olduğu iddiasında değil.
Türkiye’de kimse idam cezasının kaldırılmasını propaganda vesilesi yapmıyor. Aksine idamı kaldırmanın ezikliği ve mahcupluğu üzerinden siyaset yapmayı tercih ediyorlar. Bu durum bile aslında Türkiye siyasetinin ipliğini pazara çıkarmaya yeter.
Bu gün itibarı ile İmralı Adası’nda devam eden görüşmeleri “devlet işi” olarak yorumlayan Başbakan geçmişte idam cezasının kaldırılmasını “devlet işi” olarak yorumlamaya yanaşmıyor. İdamın doğuracağı tehlike konusunda gelişen aklı görmezlikten gelmeyi tercih ediyor.
Bugün sorunun çözümünde siyasal sorumluluk üstlenmeyi reddederken geçmişin sorumluluğunu siyasete yüklemeyi tercih ediyor.
İşin dönüp dolaşıp idam tartışmasına odaklandığı bir ülkede siyasetin zeminini değiştirecek hamleler yapılmazsa kısa sürede toplumsal ortam da tehlikeli noktaya sürüklenir.
Kürt sorununun çözümsüzlüğünü toplumsal gerçeklikle izah edenleri ve Türk kamuoyunun çözüme ikna edilememesinin arkasına saklananları bir kez daha yalanlayan bir fotoğrafla karşı karşıyayız.
Bizzat gerilimden fayda uman bir siyaset yürütüp sonra da suçu halka atmak, Türkiye siyasetçisinin işgüzarlığıdır.
Bu tercihin getirisi oluyorsa bu da ülkeyi yönetenlerin günahıdır.
Kaldı ki siyaset, kişisel ve parti çıkarlarının, ülkenin çıkarlarının önüne geçmemesi gerektiği gerçeği üzerine oturmalıdır.
İnsani değerlerin bu kadar göz ardı edildiği bir siyaset denkleminden Türkiye için fayda beklemek, toplumu oyalamak ve kendini kandırmaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.
GÜNÜNYAZILARI









Evrensel'i Takip Et