Eğitim öğretim yılı biterken ya da başlarken…
Fotoğraf: Envato
Bir eğitim-öğretim yılı daha biterken bir değerlendirme yapalım isterseniz. Ya da başlarken mi demek lazım, bilemedim. Benim çocukluk yıllarımdan çok farklı artık her şey. Öğrencilik yıllarında farkına varmadığım ama içten içe pek de sorgulamadan gözlemlediğim, okulun sınıf üretme meselesi bugün başka türlü bir hal aldı ve sanki eğitim-öğretim yılı dediğimiz şey hiç bitmiyor ve bitermiş gibi gözükürken yeni endişeleri ve mücadele biçimlerini üreterek yeniden başlıyor gibi.
Eskiden öğrencinin bir yaz tatili vardı dinlenebileceği ama şimdi tatil falan kalmadı. Dersler biterken, öğrenci, ertesi sene yerleşmek zorunda hissettirildiği üst öğrenim kurumunun sınavına girip lise veya üniversite peşinde koşturuyor ya da üst öğrenim kurumuna yerleşmek için gireceği sınava hazırlanmak üzere dershane peşinde koşturuyor. Sınırlı seçenekler arasında lise seçmek zorunda kalıyor veya girmeyi arzuladığı üniversiteler yerine daha düşük puanla öğrenci alan vakıf üniversitelerine yerleşiyor. Bu sözde tercihler merkezi sınavlardan alınan puanlara göre yapıldığı için sanal bir seçenek bolluğu yaşıyor. Çok seçenekli soruları yanıtlayarak aldığı puanlarla aslında kısıtlı olan seçenekler arasından bir okul seçiyor.
Ailesi tarafından sürüklenerek yönlendirildiği sanat ve spor faaliyetlerini bırakmak zorunda bile kalabiliyor merkezi sınavlara hazırlanırken. Ne de olsa sanat ve spor faaliyetinden karın doymaz. Doyar da herkese nasip olmaz, o yüzden bu sanat ve spor faaliyetleri bir yere kadar… Merkezi sınavlara hazırlanmak zorunda olduğu için, severek devam ettiği sanat ve spor faaliyetlerinden mahrum bırakılan gençlerin madde bağımlısı olduğunu ya da intihara kalkıştığını bile gördüm.
Haydi, bırakalım bu merkezi sınavları… Öğrenciler sık sık değişen sistemden dolayı nasıl bir okul ortamına girecekleri konusunda da belirsizlik yaşıyorlar. 4+4+4 sistemine geçerken olsun, şu sıralar dedikodusu yaptırılan 3+3+3+4 sistemine geçiş olasılığı olsun öğrenciler ve aileleri nasıl bir sistemle karşılaşacaklarını bilemiyorlar. Bunun dışında çocuklarını gönderdikleri okulun zorla imam hatip okuluna dönüştürülmüş olması olasılığı da kafalarını karıştırıyor ailelerin ve çocuklarının. Yeni öğretmenlerle, yeni idarecilerle karşılaşma olasılığı, yeni kitaplar, yeni arkadaşlar, vs. hızlı değişen eğitim-öğretim koşulları hem aileleri hem de çocukları yoruyor belki de. Belki de usandırıyor.Bütün bu hızlı ve sık değişimlerin en önemli nedeni karşı devrim olarak nitelendirilebilecek gelişmeler. Apaçık bir şekilde ifade ederek, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını vurguluyor AKP hükümeti. Gerek eğitim sistemi üzerinden gerekse adalet sistemi üzerinden yaşanan bu değişimler dengeleri alt üst ediyor. Ama bu alt üst oluş ezenler ile ezilenler arasında olmuyor. Daha çok ezenlerin kendi arasında meydana geliyor. Dün siz ezdiniz, bugün ezme sırası bizde diyor hâkim güç. Üretim güçlerinin kimin elinde olduğu değişmiyorsa bu alt üst oluş hiçbir işe yaramaz.
Bizdeki milletvekili seçimleri de genelde ezenler arasından beğendiğini seçme sürecidir aslında. Hangi ezeni istersin, acılı mı acısız mı? Ezilenler, futbol takımı tutar gibi parti tercihi yaptıkları için demokrasi olduğu iddia edilen parlamenter sistem sadece uzaktan seyirlik bir ortaoyunu muamelesi görüyor. Ezilenler ezildiklerinin farkına varmadıkça bu güçler dengesi(zliği) hiç değişmez. Beğendiği ezen partiye oy veren bir parti yandaşı, ezildiğinin farkına varmadığı sürece kendisi için yapılıyormuş gibi algıladığı bazı değişikliklerin aslında mevcut düzenin devamı ya da yeniden üretimi için yapıldığını da fark etmez. Sen istediğin kadar seni kollayacağını düşündüğün partiye oy ver, temel düzen dinamikleri değişmedikten sonra, eğitim özgürleşmedikten sonra senin istediğin parti iktidara gelse ne olur, gelmese ne olur. Bu paylaşım savaşlarında, ne oluyorsa çocuklara oluyor. Birilerinin emellerine kurban gidiyorlar. Bu yüzden ne biten eğitim-öğretim yılını selamlamak geliyor içimden ne de başlayacak olanı… Kurbanları selamlamak gibi bir şey, ya da yarışa götürülen atları… Başına nelerin geleceği belli bu çocukların... Bir tür insan pazarı…
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13