12 Haziran 2016 00:18

Kara ölümün yayılışına dair bir moleküler senaryo

Kara ölümün yayılışına dair bir moleküler senaryo

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kara Ölüm ya da bugün daha yaygın bilinen ismiyle vebanın tarihi, insanlığın tarihi kadar eskilere gidiyor. Günümüzden yaklaşık 5 bin yıl kadar öncesinde Sibirya’da ilk kez izine rastlanan veba, özellikle Ortaçağ’da Avrupa nüfusunun yaklaşık yarısının ölümüne neden oldu1. Uzun süreli ve büyük veba salgınlarının yarattığı nüfus değişikliklerinin ve nüfusun azalması ile yaşam koşullarında görülen göreli iyileşmenin feodalizmin çözülmesine ve Rönesansın oluşumuna katkı sundu. Bu salgınların etkileri tarihte, edebiyatta ve kültürde bıraktığı derin izlerden de takip edildi. Örneğin, 14. yüzyıl sanat ve edebiyatında kara mizahın kullanımının bu dönemde yaşanan bu büyük trajedilerle ilintilidir2. Bocaccio veba günlerine tanıklıklarından yola çıkarak yazdığı Decameron adlı eserinde dönemin Floransa’sını anlatır.
Yaşadığımız topraklar da çok uzak değildi bu salgınlardan. Doğu Roma İmparatorluğu’nda, Konstantinopolis’te 6 ve 8. yüzyıllar arasında meydana gelen Justinianos Veba Salgını bunun ilk ve büyük örneklerindendi. 541 yılında Mısır’da başlayan salgın, 542 yılında Konstantinopolis’e geldi ve oradan da imparatorluğun diğer bölgelerine yayıldı3. Tarihte bilinen en eski salgın olduğu  ve yüz milyona yakın insanın yaşamını kaybettiği biliniyor. Tarihteki veba salgınları üç dalga ile nitelenmekte. Justinyen salgını 1. dalgayı oluştururken, Avrupa’da 14. yüzyılda başlayıp 18. yüzyıl ortalarına kadar devam eden büyük salgın 2. dalga; 19. yüzyılda Çin’de başgösteren büyük salgın ise 3. dalga olarak kabul ediliyor. Bu üç dalganın da yol açtığı yıkım oldukça büyüktü.
Bu dalgaların birbirleri ile olan bağlantıları ve bu salgınlara yol açan bakterinin hangi yollarla yayıldığına dair yeni bir araştırma Cell Host& Microbe dergisinin 8 Haziran 2016 tarihli sayısında yayınlandı4. Geçtiğimiz yıllarda bu büyük veba salgınlarına Yersinia pestis isimli bakterinin sebep olduğu açığa çıkarılmıştı. İkinci dalgaya yoğunlaşan araştırmacılar, veba salgının yaşandığı farklı bölgelerdeki toplu mezarlardan örnekler aldı ve bu örneklerdeki Yersinia pestis’e ait DNA dizilerini (genom dizisi) çıkarttı. Veba salgının yaşandığı Londra’dan, salgının başladığı ve Güney Avrupa’ya giriş yaptığı Akdeniz kentlerinden biri olan Barselona’dan alınan örnekler karşılaştırıldı. İkinci olarak, salgının doğuya doğru yayılıp yayılmadığını belirlemek için 14. yüzyılda veba salgınını yaşamış olan Rusya’nın Volga bölgesindeki Bolgar’dan toplu mezarlardan alınan örnekler analiz edildi. Üçüncü olaraksa 14. yüzyıldaki salgını takip eden salgınların yaşandığı bölgelerden, 16. yüzyılda salgını yaşayan Güney Almanya’daki (Ellwangen) toplu mezarlardan örnekler analiz edildi ve 14. yüzyıldan sonra Londra’da tekrar eden salgının örnekleri ve 1722’de  Marsilya’daki büyük salgın örnekleriyle karşılaştırıldı. Londra ve Barselona’dan elde edilen Yersinia pestis örnekleri ile Marsilya ve Ellwangen örneklerinin, bu türün evrim ağacında aynı dalda yeraldıkları yani yakın akraba oldukları açığa çıkarıldı. Analizler sonucunda Kara Ölüm’ün erken dönemlerde Avrupa’ya yüksek ihtimalle tek bir yoldan geldiği, ve Kara Ölüm’ün tek bir Yersinia pestis soyundan kaynaklandığı, bu erken dönem salgınından sonra veba mikrobunun doğuya doğru yayıldığı ve daha sonra 19. yüzyılda görülen üçüncü dalgaya yol açtığı ortaya çıkarıldı.
Yapılan evrimsel analizlerle oluşturulan moleküler senaryo salgının yayılışına dair daha önce hazırlanan senaryoyu da destekler nitelikte. 14. yüzyılda görülen salgın önce Akdeniz’den (Barselona) Avrupa’ya giriş yapmış buradan Kuzey Avrupa’ya (Londra) yayılmış, sonunda da daha doğuya Rusya’ya (Bolgar) ulaşmış. Buradan Çin’e yayılan salgın, bugünkü modern salgınların da kökenini oluşturmakta. Ancak bu çalışma yazarlarının da ifade ettiği gibi ikinci dalgada görülen Yersinia pestis çeşitliliğini tam olarak açıklamaktan yine de uzak. İkinci dalganın görüldüğü bölgelerden alınacak ve analiz edilecek antik DNA örnekleri bu boşluğu kapatacaktır. Moleküler analizler bize hastalık yapıcı mikroorganizmaların evrimini gösterirken, bunların sebep olduğu hastalıkların yayılışlarına dair bilgiler de verebilme potansiyeline sahiptir.

(1) Rasmussen et al. (2015). Early divergent strains of Yersinia pestis in Eurasia 5,000 years ago. Cell 163, 571–582.
(2)http://plaza.ufl.edu/wlclapp/Cultural%20Effects%20of%20The%20Black%20Plague.htm
(3) http://historymedren.about.com/od/plagueanddisease/p/The-Sixth-century-Plague.htm
(4) Spyrou et al. Historical Y. pestis Genomes Reveal the European Black Death as the Source of Ancient and Modern Plague Pandemics. Cell Host & Microbe, 2016; 19 (6): 874.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa