12 Haziran 2016 04:15

Hurşit Külter nerede?

Hurşit Külter nerede?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kelime Farsça, “güneş” demek. Âftâb, hûr, mihr, şems gibi kelimelerle akrabalığı var. Akraba kelimelerin önemli bölümü de isim olarak kullanılıyor; Afitap isminde bir komşunuz, Mihri isminde bir yoldaşınız, Şemsi isminde arkadaşınız olmuştur. Şems, ayrıca Mevlâna bağlamıyla birçok insanın hayatında yer etti. Şemsiye kelimesi de bununla ilgilidir, geçerken diyeyim. Farslar şemsiyeyi yağmura karşı değil, güneşe karşı kullanırlar ilkin. Sonra yağmurdan koruyan dulda haline gelir, kelimenin manası genişler.

Kimi terkipleri de var kelimenin, Devellioğlu’nun sözlüğünden devam edelim: “Hurşîd-i cihân-tâb” mesela, dünyayı aydınlatan güneş demek. Hurşîd-i iştihâr, şöhret güneşi. Sessiz harflerden takip edebiliriz, şöhret iştihar. O kısım epey verimli: Şehir de o kökten geliyor, meşhur da, teşhir de. Teşhiri cümle içinde kullanalım mesela, pekişsin: “Kadın gerillanın çıplak bedeni askerler tarafından teşhir edildi.”

“Hurşîd-i ser-i dîvân” güneşin batışı demek. Mecazı da var ama, hayatın son demleri manasına geliyor. Bunu cümle içinde, en azından şimdilik kullanmak istemiyorum.

İran sinemasının muhterem isimlerinden biri Muhsin Mahmelbaf’ın, Tacik folklorunu ince ince işlediği filmi Sükût’un (1998) başkahramanı da Hurşîd’dir. Müzikle beraber paylaşır Hurşîd başrolü esasen. Sükût kelimesi de sessiz harflerinden tanıdık bir kelime, sessizlik demek. Tanpınar mesela, ona karşı “sükût suikastı” olduğunu söylemişti yaşamı boyunca. Ece Ayhan, bunu alıp bir adım öteye götürmüştü. Kelimeyi cümle içinde kullanalım, Mahmelbaf’ın da canı sıkılsın: “Lokman Birlik’in cansız bedeni askerî araç arkasında sürüklendi ve devlet ricali sükût etti.”

Düşünüyorum, Hurşit diye tanıdığım oldu mu? Müzisyen bir resim öğretmenim oldu. Kızıltepe’nin cehennem sıcağında, yazları kazak giyen, öğrencileri için çırpınan temiz kalpli bir adamdı, halen ara sıra dijital dünya yardımıyla selamlaşıyoruz. Birkaç sinema karakteri (Şekerpare’deki [1983] yancıyı anımsarsınız), müzisyen falan derken, zihnimdeki Hurşit kadrosu bitiyor.

Kelimenin manası, geldiği dil, o dildeki terkipler, kimi isimler derken... geliyoruz birine. Hurşit Külter’e.
Demiştim, bir daha diyeyim. Günlerdir haber alınamayan (“Yıl olmuş 2016”  diyenleri önlere doğru alalım) Hurşit Külter’in akıbeti belli değil. DBP Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’den 27 Mayıs gününden beri haber alınamıyor. Hurşit Külter kayıp. Yok. Cevap yok, ses yok, seda yok. Kapılar duvar. Yok.

Demiştim, bir daha diyeyim:

“Gitti, gelmedi”leri unutan var mı bilmiyorum. Biri eylemden, sokaktan, evinden, tarladan, kahveden alınır, aile peşine düşer “En son şurada görülmüş,” denir, oraya gidilir, o gidilen yerde “Şurada değil de, orada olabilir,” denir, oraya da gidilir ve eve dönülür. “Gitti, gelmedi,” olur o. Kimin yaptığı bellidir de, kanıyla canıyla karşında değildir. Duvar görsen ona kafa atarsın ama duvar bile göstermezler. “Çû û nehat” denir artık ona, gitti gelmedi.

Hurşit Külter’in nerede olduğu belli değil şu an. Gitti ve gelsin istiyor insanlar. Genelkurmaya soruyor insanlar Twitter’dan mesela (acıklı bile değil o gayretimiz); Hurşit Külter bir heşteg olsun diye yaşamadı.

Cümle içinde kullanayım: Duvarlar mıydı konuşmayan?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa