19 Haziran 2016 00:41

Gülistan Güzey: Mutsuz güzel

Gülistan Güzey: Mutsuz güzel

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tiyatro sahnesinde izleme olanağı bulamadığım Gülistan Güzey’in yanılmıyorsam izlediğim ilk filmi Ertem Göreç’in yönettiği “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”di ve yıllarca oradaki görüntüsüyle yer etti belleğimde. Ayhan Işık’la birlikte oynadıkları ve Ayhan Işık’ı da Gülistan Güzey’i de zirveye taşıyan “Kanun Namına” filmini daha önce mi yoksa sonra mı izledim anımsamıyorum fakat oradaki Gülistan Güzey de belleğimde unutulmayan yüzler arasında önemli bir yere sahip oldu. Biri gençlik diğeri olgunluk dönemine ait iki görüntü… Filmlerinde canlandırdığı karakterler gibi, -örnekse “Kanun Namına”daki Ayten- saf, iyi niyetli ve içten olduğunu, yıllar sonra arkadaşlarından dinlediğim anılardan öğreniyordum.
1996 yılında tanıdığım Sezer Sezin, Gülistan Güzey’in en yakın arkadaşı, sırdaşı. Sezer Sezin de, buluşmalarımızda zaman zaman Gülistan Güzey’le ilgili anılarını paylaştı benimle. Ortaya çıkan hep iyi niyetli, arkadaş canlısı bir Gülistan Güzey’di. Bir başka yakın arkadaşı Saduman Ayşın da, Gülistan Güzey’i şu cümlelerle tanımlıyordu yazdığı bir yazıda: “Çok romantiktir. Bir müzik parçasını dinlerken ağlar. İçten ve samimidir. Sevdikleri için yapamayacağı fedakârlik yoktur. Onu bütün uzaktan tanıyanların görüşlerinin aksine, son derece tevazu sahibidir. Maddiyata kıymet veriyormuş gibi görünmesine rağmen hoşuna gidecek ve ona tatlı sözler söyleyebilecek olan erkekle el ele mehtapta dolaşmayı tercih eder.”
Gülistan Güzey’in her dönem yakınında bulunmuş, her dönemine tanıklık etmiş bir başka yakını da Necip Sarıcı. Türk Sineması’nın gizli tarihçisi, arşivi, emekçisi olan ve elli yılı aşkın süredir büyük özverilerle sinemada yaşananlara tanıklık yapan Necip Sarıcı “abla” dediği Gülistan Güzey’i çocukluğunda tanımış. Sinemada her dönem çok güzel kadınlar olduğunu fakat Gülistan Güzey’in yerinin ve güzelliğinin ayrı olduğunu söylüyor Necip Sarıcı. Hayatı boyunca hiç mutlu olamadığını da… Üç evliliğinin de, oğlu Müfit’in de onu bedbaht ettiğini, mutluluk yerine acı verdiğini, eşlerinin Gülistan Güzey’i hep istismar ettiklerini anlatıyor üzülerek. “İnsanlara iyilik yapmak istiyordu ama istismara uğruyordu. Çevresindekiler sömürüyordu hep, iyi niyetinden yararlanarak. Oğlundan da mutlu olamadı ne yazık ki. Filmlerde olur ya çocuk koşar anneye sarılır ağır çekimde. Bunu hiç yaşamadılar. Anneyle hep kavgalı oldu Müfit. Annesinin vefatından sonra da hızlı bir şekilde kürklerini, olan mütevazı mücevherlerini, evlerini 6-7 ay içinde sattı yok etti. Alkole aşırı düşkünlüğü vardı. Kendisini de yok etti o hızla. Ne oluşu bulundu, ne gören oldu. Öldüğünü duyduk sadece. Aile mezarlığında boş bir mezarı var şimdi.”
Ümitsiz aşklara düşüp ağlayarak, yana yakıla yakın dostlarına koşup içini dökebilecek kadar sahici ve içten olan Gülistan Güzey ne yazık ki beraberliklerinde, evliliklerinde aradığı mutluluğu bulamaz. “İnsanlara çok çabuk inanırım. Bunun zararını da gördüm” diyen Gülistan Güzey defterine Shakspeare’in şu sözünü yazar: “İnanmış olmak için aldatılmaya göz mü yummalı? Yoksa aldatılmaktan korkarak hiç mi inanmamalı?”
17 Mayıs 1927’de Cağaloğlu’nda doğar Gülistan Güzey. Adını anneannesi koyar. Henüz altı aylıkken babasını kaybeder. Parmakkapı 29’uncu İlkokul’dan sonra Beyoğlu İkinci Ortaokulu’nda okur. Son sınıfta okurken gazetelerde ‘Şehir Tiyatrosu kadın artist namzedi arıyor’ diye bir ilan görür. “50 kişi imtihana girdik. Perihan Tedu ile kazandık. Hemen kadroya alındık. 1943’te 100 lira aylık önemliydi. Annem önce bir hafta yüzüme bakmadı, sonra barıştı. Tiyatroya girdiğim 1943 yılında “Dertli Pınar” filmiyle sinemaya da başladım. 1944’te oynadığım “Hürriyet Apartmanı” büyük sükse yaptı. Şimdiki Lüks Sineması’nda uzun süre gösterildi. Bu filmdeki başrol için o zaman 300 lira almıştım. Filmin başarısı üzerine Necip Erses 200 lira da ekstra pirim verdi. Ondan sonra filmler, piyesler birbirini kovaladı.”
1946 yılında gazeteci Ümit Deniz ile evlenir. Bu nedenle bazı filmlerde adı jeneriklere Gülistan Deniz olarak geçer. Oğlu Müfit 5 Mayıs 1974’de doğar. Dostları onları ideal çift diye tanımlasalar da kısa bir zaman sonra ayrılırlar. Ayrıldıktan 9 ay sonra evliliği bir kez daha dener. Kamil Cemalı ile evlenir. Yine olmaz. İkinci evliliği de 6 yıl sürmüştür. Üçüncü evliliğini yaptığı işadamı Suat Baydur’la da aradığı mutluluğu bulamaz.
Gülistan Güzey 1963 yılında sinemadan uzaklaşır. 1968 yılında Ülkü Erakalın’ın yönettiği ve Sadri Alışık, Serpil Gül, Suzan Avcı, Vahi Öz, Ali Şen, Mualla Sürer gibi oyuncularla birlikte oynadığı “Paydos” adli film ile tekrar döner sinemaya. Fakat 1963 yılına kadar hep başrol oynayan Gülistan Güzey, artık yan rollerde anne ve teyze olarak yer alır yeniden döndüğü beyazperdede. 1974 yılında ise tamamen bırakır sinemayı.
Bugünkü gibi kolay para kazanılmadığı yıllardır o yıllar. Uzun yıllar kirada oturur Gülistan Güzey de. Güzel ve sevilen oyuncu Gülistan Güzey’in de ömrü kısa olmuştu ne yazık ki, bütün güzellikler gibi. Yaşadığı onca sıkıntı, acı, sevgisizlik ve el bebek gül bebek büyüttüğü oğlunun alkole düşkünlüğü, düşmanca tutumu karşısında yorgun düşen Gülistan Güzey, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek, 1987 yılında aramızdan ayrılır. Röportajında söylediği gibi, sonraki yıllarda, daha önce oynadığı oyunlarda kendi rolünü oynayan genç aktrisleri sahnede izleme olanağı bulmuştu fakat her piyesin son temsilinde içini kaplayan o derin hüznün sebebi “Acaba gelecek mevsim bu sahneye çıkabilecek miyiz” sorusu artık yanıtsız kalıyordu. Bu kez hüzün Gülistan Güzey’in dostlarının, sevenlerinin içini kaplıyordu, çünkü perde ve sezon bir daha açılmamak üzere kapanıyordu sinemanın ve tiyatronun güzeller güzeli oyuncusu Gülistan Güzey için.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa