19 Haziran 2016 00:54

Bu ülkede yaşanmaz oldu

Bu ülkede yaşanmaz oldu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başlıktaki ifade bana ait değil RTÜK Hayatın Sesi Televizyonuna 13 Mart Ankara Güvenpark’taki patlamanın ardından yaptığı haberler nedeniyle ceza keserken gerekçesinde  “Bu ülkede yaşanmaz oldu” temasının işlendiğini belirtmiş. Patlama sonrası hastane önünde yakınlarını kaybedenlerin, yaralılar için koşanların tepkilerini yayımladığı için. Artık haber yaparken hangi temaların işleneceğini RTÜK’e soracaksınız. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesi  “Yayın Hizmet İlkeleri”ni düzenliyor. Gerekçe içinde (d) bendine atfen “Terör örgütlerini güçlü gösteren, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte yayın icra edildiği” ve “terör eyleminin, faillerinin ve mağdurlarının terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunulduğu” şeklinde ifadeler de var. Kanunun 8. maddesi öyle kapsamlı ki alfabe zor yetmiş “ş” bendine kadar gidiyor.  Seç, beğen, ceza kes, büyük kolaylık. Aynı kanunun 32. maddesine göre 8. maddenin “devletin milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı yayın yapılamayacağını ve “ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edilemeyeceğini düzenleyen (a) ve (b) bentlerinin bir yıl içinde üç kez ihlali halinde yayın lisanslarının iptali söz konusu. Hayatın Sesi Televizyonu için halihazırda dört cezanın daha yolda olduğu söyleniyor. İfade ve basın özgürlüğünü düzenleyen yasalarımızın en önemli özelliği son derece muğlak ifadelerle yazılmış olması. Yukarıda da görüldüğü gibi yakınını kaybeden bir vatandaşın tepkilerini yayımladığınız için 22 madde içinde herhangi biri kapsamına sokulup cezalandırılabilirsiniz.

Devleti, cumhurbaşkanını eleştirmenin “suç”olarak görülmesi neredeyse kanıksandı artık, başlıklar bile saatli maarif takvimine döndü “Erdoğan’a hakarette bugün”. Burada yeni bir şey var, cezayı kesen ifadeye değil aslında niyete bakıyor. Haberiniz hiçbir hakaret içermiyor, somut kanıtlara dayanıyor olabilir, bu durumda başıma bir şey gelmez diye düşünürsünüz ama artık öyle değil. RTÜK artık temaya bakıyor. Bir haberi izleyen olanlardan dolayı devleti suçlayabilir, güvenlikçi politikaların, operasyonların sonucuna bağlayabilir, devletin güvenlik zafiyetini sorgulayabilir. Her olayda iktidarı, cumhurbaşkanını öveceksiniz ki ülke cennete dönsün.

Medya patronları her fırsatta sadakatlerini dile getirse de arada kaçaklar olabiliyor. Bağımsız medya zaten başa bela. Devletimiz yakın zamanda fark etti ki bu son ana bırakılacak bir iş değil, ağacın yaşken eğilmesi lazım. Önce eğitimden ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramların silinmesi gerekli. Hiç beklemiyorduk açıkçası ama bunun da öncüsü Bilgi Üniversitesi oldu. Derste Erdoğan’ı eleştiren İletişim Fakültesinde ders veren Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu’yu bir öğrencinin aldığı ses kaydına dayanarak işten attı. Ses kaydının nasıl alındığı mühim değil. Çoğu öğrenci derslerde not tutmaya üşendiği için telefonunun kayıt düğmesini tıklıyor. İzin isteseydi hocası muhtemelen verirdi zaten. Sorun o ses kaydını bu şekilde servis etmenin suç olduğunu, etiğe aykırı olduğunu bile bile işlem yapan üniversite yönetiminde, üstelik “aferin” almaya niyetli bir basın duyurusuyla. Üniversite yönetiminden bir sonraki aşamada soru soran, eleştiren, ifade özgürlüğüne saygı duyan gazeteciler yetiştirmeyeceklerine dair söz vermelerini de bekliyoruz. Cuma günü üniversiteden bir grup akademisyen bir bildiri ile Balıkçıoğlu ile dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler. Benim merak ettiğim öğrencinin geleceği, bir ihbarcı olarak öğrenim hayatına gururla devam edebilecek mi? Bilgi Üniversitesi böyle öğrenciler yetiştirdiği için kıvançlı mı?

Öğrencinin önü açık, işi bile şimdiden hazır olabilir. Ancak özendiği abileri ablaları beğenmeseler de eleştirel düşünceye açık, kendi fikirlerini ifade edebildikleri, dil bilen, dünyayı takip eden hocalarla yetiştiler. Hâlâ o sermayeden geçiniyorlar, liselerden, üniversitelerden ifade özgürlüğü, tartışma, eleştirel düşünce silinirse bundan en büyük zararı iktidarın kendisi görecek. O öğrenci ya da onun gibiler de kullanıldıktan sonra bir kenara atılacaklar. Onlara ihtiyaç olmayacak çünkü. Onların da “Bu ülkede yaşanmaz oldu” dediği günler gelecek. Bundan bir yıl önce Özgür Gündem ve Evrensel gazetesini “Bunlar suç makinesi, terör örgütünü övüyorlar” diye hedef gösteren Bülent Arınç bugün yalnızca BBC’ye konuşabiliyor. Canlı yayında Nihal Bengisu Karaca’nın ‘Rupert Murdoch’un kanalları da telekulak skandalı sonrası kapatıldı’ yalanına tahammül edemeyen Fehmi Koru bugün sadece kendi bloğunda yazabiliyor.

Sevgili ihbarcı öğrenci, bugüne dek aldığın eğitim, yararlandığın birikim gün gelecek seni de tahammülün olmadığı bir noktaya getirecek. Ragıp (Duran) Hoca’nın lafıdır, kısa yoldan yükselenlerin kendi aramızda dedikodusunu yaparken şaka yollu “İyi şeylere özenin” der. Hâlâ eğriyle doğruyu ayırt edebiliyorken, ufkunu açan hocalarının bir kısmı hâlâ üniversitedeyken iyi şeylere özen.
Son söz: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) basın özgürlüğü ve gazetecilerin sosyal hakları için yürüttüğü mücadele nedeniyle Silver Rose Uluslararası Dayanışma Ödülü’ne, Haber Nöbeti ise Günter Wallraff Eleştirel Gazetecilik Ödülü’ne layık görüldü. Haber Nöbeti para ödülünü Sur’da binası hasar gören Özgür Gazeteciler Cemiyetine verdi. Bu boğucu ortamda serin kalmanın tek yolu dayanışma, her ikisine de tebrikler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa