Bir eczaneye girdiğinizde karşınıza çıkan kişi yufkacı veya kasap olsa şaşırırsınız. Bu kişi, “usta”, “uzman” veya “profesör” gibi etiketler taşısa da, bu durumu değiştirmez. Etiketi ne olursa olsun, orada olmaması gerekir. Ya da dükkanın adını değiştirmek, “yufkacı” veya “kasap” yapmak gerekir.
Bu anlaşılması zor olmayan yanlış, iş bakanlıklara geldiğinde sanki birden anlaşılır olmaktan çıkıyor. Bakan olmak bir konuda uzman olmak, bakanlık görevini gerçekten hak etmek ile ilişkili değil. Bakan olmak siyasetçi olmak demek. Bugünkü rejimde ise bir adamın has adamı olmak demek. Adını da koyalım, bir kukla tiyatrosunda görevlendirilmek demek.
Eğitimle biraz olsun ilgilenenler eğitim bakanı olabilmek için ille de bir “misyon eri” olmak gerektiğini biliyorlar. Eğitimci olmak, eğitimle ilgili bir donanımı olmak kesinlikle gerekmiyor. Gerekli olan en bilim dışı, en çağ dışı, en gerici uygulamaları uygulamaya koyabilmek. Yani çok acımasız, gerçekten çok acımasız olmak gerekiyor. Milyonlarca çocuk ve gence hiç ama hiç acımadan dogmaları dayatmak kolay değil.
Belki siz de Nabi Avcı’nın neden eğitim bakanı yapıldığını merak etmiş olabilirsiniz. Lisans diploması eğitimle ilgili değil. Doktorası iletişimden. Profesörlüğü de. Çocukların gereksinimlerinden haberi olan biri mi? Bu konularda dişe dokunur bir çalışması var mı? Türkiye’de ve dünyada gençler ne zorluklarla karşı karşıya, biliyor mu? Soruları çoğaltabiliriz ama yanıt aynı: “Hayır!” Peki, bakan olması acaba TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu başkanlığı yapmış olması ile ilgili olabilir mi? Elbette değil. Bunlar da siyasi atamalar.
Avcı’nın bakan olmasının tek nedeni, bir “misyon eri” olması. Eğitim bakanı bir yufkacı da olabilirdi. Belki daha uygunu, bir kasap olurdu. Bakanların nasıl seçildiğini anlamak için son kabineye bakmakta yarar var. Avcı’nın yerine getirilen bakan, İsmet Yılmaz. Yılmaz’ın da eğitimle ilgili hiçbir akademik donanımı yok. Denizcilik okumuş, hukuk okumuş. “Gemi işletmeleri teknik yönetimi” alanında yüksek lisans yapmış.
Yılmaz’ın bakanlık deneyimi var. Milli Savunma Bakanlığı, yani savaş bakanlığı. Oradan eğitim bakanlığına geçmesi gayet anlamlı. Çocuklara, gençlere ve cumhuriyet tarihinde eğitim alanında elde edilmiş tüm kazanımlara yönelik bir yıkım stratejisi yürütülüyorsa, savaş bakanlığından gelme bir kişinin doğru seçim olduğu söylenebilir. Madem Türkiye artık bir savaş, yani ölüm siyaseti ile yönetiliyor; madem her bakanın bir adamın sözünü dinlemesi gerekiyor; madem neoliberal kapitalizm topyekün bir saldırı, o zaman seçim çok yerinde.
Nabi Avcı’ya dönelim. Kendisi artık kültür ve turizmden sorumlu bakan. Bakanlıktan bakanlığa aktarılmak kolay. Önemli olan görev adamı olabilmek, birinin gözüne girmiş olmak. Bakanlık görev teslim töreninde Avcı şöyle demiş: “Biraz önce Milli Eğitim Bakanlığında görevimizi Değerli Devlet ve Siyaset Adamımız İsmet Yılmaz’a huzuru kalp ile devrettim. Şimdi de aynı sorumluluk şuuruyla Mahir Ünal kardeşimden bu görevi devralıyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun. Hep birlikte inşallah memleketimiz için, milletimiz için Türk dünyası için, İslam dünyası için hayırlı hizmetlere imza atarız.”
Bu sözler “milli şuur” dolu. Savaş bakanına görevi teslim ederken huzur dolmak. Bakanlık görevini teslim alırken ulvi sözler etmek. Sentez de sağlam; memleket-millet-Türk dünyası ve ümmet. Evet, T.C. kültür ve turizm bakanı artık görevini “İslam dünyasına hizmet” olarak tanımlıyor. Cumhuriyet geçmişte kaldı. Rejim de artık ümmeti yöneten “padişah-halife” rejimi olarak tanımlanıyor.
Tablo bu kadar acı. Geçenlerde kadınlara söylenenleri anımsayalım. “Sizler yarımsınız. Eksiksiniz. Başınızda bir erkek olmadığında bir hiçsiniz.” Oysa gerçekler ortada. Boş olan bu laflar. Eksik olan vicdan. Eksik olan adalet. Eksik olan bilim. Eksik olan gerçekten ama gerçekten toplum için doğru olanı arayan, kamu yararını düşünen bakanlar, yetkililer, müdürler. Yarım, çeyrek falan değil, bunların hepsi düpedüz eksik. Günlerdir liselilerden, velilerden gelen sesler tam da bunun göstergesi. Bugün Türkiye’yi dogmalar ve acımasızlar yönetiyor. Bu rejimin sağlam kökleri yok, geleceği de yok.

Evrensel'i Takip Et