19 Haziran 2016 03:57

Şimdilik afiyet olsun

Şimdilik afiyet olsun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bizim başımıza gelmez diye düşündüğümüz her şey, her an başımıza gelebilir. Evimiz pirelenir mesela, karşında aslan olsa nasıl bertaraf edeceğini bilirsin ama bit kadar uçuşan şeye karşı çaresiz kalırsın. Elin kolun bağlanır, Doğan SLX arabayla geçmişten ışınlanmış gibi gözlüklü bir adam gelir evine, iki dakika sonra uzaylı kostümü giymiş, elinde komplike bir ilaçlama aleti tutmaktadır. Pireler ölür mü ölmez mi, onu kimse bilemez.

Duyarız, bir arkadaşın yakın arkadaşı varmış, annesi Parkinson olmuş, günleri eza içinde geçiyormuş. Ne yapacaklarını bilemez haldelermiş. Üzülürsün ama senin başına gelecek değil ya. Gelmez. Yeni Zelanda’da deprem olur, haberlerde 30 saniye geçer, vah vah eder geçersin, senin başına gelmesine ohoo daha çok vardır –olur a gelecekse bile. Evin mesela, asla yıkılmaz, savaş evine kadar sokulacak değil ya. Güvenli mahallende, güvenli apartmanında kimseye karışmadan yaşamaktasındır, sen niye evinden olasın? 30 saniye Cizre geçiverir ekrandan, hayatına devam edersin. Asansör işçinin üzerine düşer. Akraban olacak değil ya, senin başına gelmez. Doğalgaz borusu patlar bir dükkânda, bina yıkılır, o binadan kolonlar düşer, sokakta duran herhangi birinin kafasına düşer hatta o kolon. Sen olacak değilsin ya, simitçi olur. Ah vah dersin, geçer.

Geçmez. Her şey, hepimizin başına her an gelebilir. Dünyanın en güvensiz şehirlerinden birinde yaşıyoruz. Yakında yemekte ekmeğin yanına beton konacak. Mübalağa gibi görünen birçok şeyi görmeden ölmeyeceğiz İstanbul’da yaşayanlar, aha bunu buraya yazıyorum. Kaydolunsun.

Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret için “‘Köhne Bizans’a ısınamayan şairde, şehri daima yadırgayan bir köylü ruhu hissolunur,” diyor. Bu da, şimdilik bir kenara kaydolunsun.

Cengiz Semercioğlu, 14 Haziran 2016 tarihli Hürriyet mecmuasında bir yazı yazdı  “Simitçi amcanın ölümü” başlığıyla. Yazının ilk cümlesi, muhtelif mecrada alınlık olarak kullanılabilecek kadar uzun bir ilk cümle. Adeta Yeni Hayat, adeta Kırmızı Pazartesi: “Aklıma gelmezdi bir simitçinin ölümüne ağlayacağım...”

Hadise şu: İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin Cihangir semtinin Firuzağa meydanına yakın bir yerdeki dairede doğalgaz patlaması meydana geldi. Patlamanın etkisiyle binanın molozları sokağa saçıldı ve binanın önünde park halindeki ticari taksinin içinde bulunan 30 yaşındaki Veysel Bulut molozların altında kaldı. Bulut ambulansın gelmesiyle beraber hemen tedaviye alındı. Aynı patlamadan simitçi ve dört çocuk babası 75 yaşındaki Feridun Yükseltürk hayatını kaybetti. Yükseltürk o esnada çay ocağında oturuyordu ve tezgâhını yolun karşısındaki kaldırıma bırakmıştı.

Semercioğlu’nu duygudan duyguya atan, onu yeis içinde bırakan, ona bahsi geçen alınlık kıymetini haiz yazısında bolca lirik üç noktalar kullandıran kişi, işte bu haberde adı geçen Feridun Yükseltürk’tü. Fakat Yükseltürk, işçi emekçi dostu, demokratlık konusunda her gün şanına şan ekleyen Hürriyet gazetesindeki hisli Semercioğlu yazısında soyadıyla anılamıyor “simitçi amca”. Çünkü Semercioğlu’nun mahalledeki simitçiye bir gün ağlayacağını asla düşünmemişti. Anımsayacaksınız ilk cümleden. Simitçi “birinin” duygu paratonerine neden yakalansın ki “normal” şartlarda? Ama işte sen bak şu işe, ne olmuş nasıl olmuşsa çocuklarla iyi ilişkiler kurmuş, parayı belli ki pek dert etmeden insaniyeti önemsemiş herhangi bir emekçi, Hürriyet’in kıymetli sayfalarında yer bulmuş. Hiç akla gelmeyecek şey oluvermiş: Bir simitçinin “bile” ölümüne ağlanabilirmiş bu hayatta.

Bu sayfalardan merkez medyayı mesele etmek, Türkiye futbol takımının maçı öncesi yapılan röportajlarda kamera kadrajına elindeki bayrakla girmeye çalışan taraftar efekti yapıyor çoğu zaman, mümkündür. Ama denecek şey şudur ki: Cengiz Bey, kimse iyi niyetinizi sorgulamıyor ama emin olun dünya o simitçiye “bile” ağlatır gün gelir. Varsın oradan “şehri daima yargılayan köylü” olalım. Ama aynı Fikret’in bir şiiri daha vardır: “Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;/
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”

Şimdilik afiyet olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa