‘Kayyım ataması’ ve AKP’nin kadrolaşma hamlesi
Fotoğraf: Envato
Bir yandan Cumhurbaşkanı öte yandan Başbakan; “İç ve dış düşmanlar” dedikleri, “terörist odaklar”dan Erdoğan-AKP yönetimini özgürlüklere yönelik kısıtlamalarını eleştiren ABD ve AB sözcülerine (kurumlarına), muhalefet partilerinden DBP’li belediye başkanlarına uzanan geniş bir düşman yelpazesine verip veriştiriyorlar.
Bunlar, kendilerini etrafı düşmanlarla çevrilmiş, bütün dünyanın üstüne çullandığı, dünyada Azerbaycan’dan başka dostu kalmamış ülkenin kurtarıcıları olarak sunuyorlar.
Elbette Cumhurbaşkanı ve AKP propagandası; “Bu ülkenin neden hiç dostu kalmamıştır; neden az çok demokrasiden söz eden herkes, ‘Türkiye diktatörlüğe gidiyor’ diye eleştiriler yapmaktadır; emperyalist ülkeler bile bölgeye müdahalelerini haklı çıkarmak için Türkiye’nin cihadist gruplarla, yeni Osmanlıcı hayallerle bağlantılı girişimlerini kullanmaktadır?” gibi soruları yok sayarak; bütün bunların sebebi saydıkları muhayyel bir “üst akıl”a karşı savaş ilan ediyorlar.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARANLAR SAHNEYE ÇIKIYOR
Bu karanlık tablonun oluşmasının baş mimarı da olan Erdoğan-AKP yönetimi, bu tabloyu, “Hükümete karşı darbe” merkezli bir “komplo teorisi”yle destekleyerek bunları, özgürlükleri sınırlama, hak talep edenleri ezme, özgürlük isteyenlerin evlerini başlarına yıkmak, ülkeyi “tek parti tek lider rejimi”ne götürme adımlarına meşruiyet kazandırmak için kullanıyor.
Erdoğan-AKP yönetiminin bilinçli bir biçimde oluşturduğu bu “dumanlı hava”dan da vazife çıkaranlar bir bir sahneye çıkıyor; bir ilahiyatçı profesör, “Namaz kılmayanlar hayvandır” fetvasıyla devletin TV kanalında arzı endam ederken, eli sopalı bir güruh müzik dinleyip bira içen gençleri darp ediyor.Saldırıyı protesto edenleri de polis copla, su ve gazla hizaya getiriyor. BBP ve onun Alp Eren Ocakları, LBGTİ’nin etkinliklerine saldıracaklarını açıkça ilan ediyor ama İstanbul Valiliği saldırganlara karşı önlem almak yerine yürüyüş ve etkinlikleri yasaklıyor.
Özgürlüklerin sınırlanması ve demokratik normların ayaklar altına alınmasından sonra seçilmiş belediye başkanların görevlerinden alınarak yerine “kayyım atanması” için yasal düzenlemeye kadar gelindi.
BELEDİYELERE KAYYIM İÇİN NEDEN YASA ÇIKARIYORLAR!
Belediyelere “kayyım” getirmeyi amaçlayan yasa tasarısı ilgili Meclis komisyonundan jet hızıyla geçirildi.
Tasarıyla; suçlanan belediye başkanlarının görevden alınmasına ve yerine “kayyım yetkileriyle donanmış bir devlet memuru”nun atanması getiriliyor.
Tasarıyla ilgili konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın her gün çeşitli vesilelerle DBP’li belediyelere yönelik afaki suçlamaları tekrarlıyor; “Bunlar, sadece cenazeye omuz verseler, onun dışında neler yapmıyorlar ki? Araçlarında silah taşıyorlar, ne kadar tip varsa onları barındırıyorlar. Belediyeleri, devletten parayı alıyor, yatırım yapmaları lazım ama yapmıyorlar. O paraları daha çok işçi ücretleri olarak ödüyorlar. Taşeronluk vasıtasıyla hizmet satın alıyorlar güya bunlar. Dışarıdan eleman ve işçi alamadıkları için bu yolla paraları yine onlara aktarıyorlar. Yatırım yapmaları gerekiyor ama hiç yatırım yapmıyorlar...”
Oysa bugüne kadar bu belediyelerin hesapları ve icraatları sayısız müfettiş denetiminden geçirilmiştir ama onları yasal olarak suçlayacak hiç bir açık bulunamamıştır. Eğer bu belediye başkanlarının öyle bir açığı bulunsaydı; bugüne kadar, bunlar çoktan linç edilip cezaevlerine atılmıştı!
Bunu yapamadıkları için şimdi sadece Hükümetin ve valilerin inisiyatifiyle belediye başkanlarının görevden alınarak yerine “kayyım yetkileriyle donatılmış bir devlet memuru”nu atamasına imkan verecek bir yasa yapılmak istenmektedir.
BÖLGE HALKI ‘KAYYIM’I NASIL KARŞILAR?
Peki, “Yüzde 70-90 düzeyinde oy almış belediye başkanlarının görevden alınmasını bölge halkı nasıl karşılar?” sorusu burada gündeme gelmektedir.
Bunun yanıtını vermek zor değil. Çünkü;
* Evleri yakılıp yıkılmış, pek çok sivilin hayatını kaybettiği, savaş uçaklarının bile günlük operasyonların rutin gücü olduğu sokağa çıkma yasaklı operasyonlar,
* Seçilmiş vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılarak mahkemelere sürüklendiği,
* Memurların “teröre destek” adı altında memuriyetten atılmasının gündeme alındığı,
* İşsizliğin, yoksulluğun, çaresizliğin dibe vurduğu koşullarda şimdi de seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınırken yerlerine bir devlet memurunun atanması yasallaştırılmak istenmektedir.
Doğrusu bu ortamda halkın uygulamalara nasıl tepki göstereceğini söylemek zorsa da, Türkiye’nin sınırları dışındaki bölgede yaşanan gelişmeler de dikkate alındığında, bu baskıların “tehlikeli gelişmelere” yol açabileceğini söylemek bir kehanet olmaz. Ama, bu girişimlerin sessizlikle karşılanması ise, bölge halkının hükümetin uygulamalarına destek verdiği anlamına gelemeyeceği gibi, tepkilerin daha derinlerde biriktiği anlamına gelecektir.
Nitekim HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, bu tepkiler için şunları söylüyor: “Belediyelerle ilgili kayyım atama açıklaması facia bir açıklamadır... Bu, darbe anlayışının ta kendisidir. Bu kadar pervasız şekilde halk iradesi üzerine saldırı yapılmaz. Yaparsanız bu, siyaseten önünü alamayacağınız kontrolsüz bir takım gelişmelerin önünü açar!”
‘KAYYIM ATAMA’ SADECE ‘KAYYIM ATAMA' MIDIR?
“Belediyelere kayyım” düzenlemesi tek başına bir düzenleme değil. Tersine “belediyelere kayyım” girişimi;
* DBP’li belediyeleri zaptı rap altına almayı,
* Belediye memurları ve işçilerinin “PKK kadrosu” olduğu iddiasıyla tasfiyesi ve belediyelerde AKP kadrolaşmasını,
* Erdoğan-AKP yönetiminin devlet içinde kadrolaşma girişimini muhalif belediyeleri de kapsayacak biçimde genişletilmesini amaçlayan bir girişimdir.
Nitekim CHP milletvekili Gürsel Tekin de, kayyım atamalarının, “Devletin en üst görevinde bulunanlar rant sağlamak için imza yetkisini de kendilerinde topluyorlar. Asıl meselesi terörden çok rant sağlayacak belediyelere kayyım atanması içindir. İzmir ve Muğla belediyelerine de kayım atayabilirler” diyerek Erdoğan-AKP yönetiminin bir başka yönüne dikkat çekmektedir.
Yani yapılmak istenen sadece “kayyım atama” değil, bölge belediyelerinde memur ve işçilerine kadar inen bir “AKP kadrolaşması”, ama ülke çapında da muhalif belediyeleri hırpalamak, bu belediyelere AKP’nin el koyması olarak kullanılacak bir hamle olarak görünmektedir.
Herkes hesabını buna göre yapmalıdır!
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04