22 Haziran 2016

Deliller karartılıyor, tanıklar tutuklanıyor...

“Operasyonlar tamamlandı” açıklamasına rağmen ablukanın uzatılmasının nedeni giderek daha anlaşılır oluyor. Üstelik öyle görünüyor ki bu iş sıradan değil, tam organize... Daha da ötesi organizasyonun bir ayağı Cizre’deyken bir ayağının İstanbul Çağlayan’da, diğer ayaklarının farklı kent ve kasabalardaki adliyelerde olduğu sırıtıyor.

Savcının Özgür Gündem’in 3 Nöbetçi Yayın Yönetmeni Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’i tutuklamaları için hakime sevk ettiğini ilk duyduğumda, Fincancı’nın Cizre bodrumlarındaki tanıklığını uzman gözüyle inceleyip değerlendirdiği raporu aklıma geldi. Önderoğlu da gazetecilere dönük baskıyı anı anına raporlamış ve baskıların uluslararası alanda görünür olmasına ciddi katkılar sağlamıştı. Hiç kuşku yok Nesin de bunu kalemiyle duyurmuştu. Ayrıca hiçbiri bununla da durmamış, tanıklıkları sayfalarına taşıyan Özgür Gündem’e destek olmuşlardı.

Yine de tutuklanacaklarını sanmıyordum. Savcı nöbetçi yayın yönetmenlerini hakime sevk ederek bir ön korkuyla dayanışmayı kırmak istiyor, düşüncesindeydim. Hatta biraz daha ötesine gidince, acaba intikamcı mı davranıyorlar, diye düşünmek de aklıma gelmedi değil.

Nöbetçi yayın yönetmenleri tutuklanınca iş değişti. Dayanışmayı kırmayı ya da intikamcı davranmayı aşan bir durum vardı.

Sıcağı sıcağına yazılanları okuyunca yalnız olmadığımı gördüm. Çok kişi Özgür Gündem’le dayanışmanın kırılmak istendiğine, intikamcı davranıldığına dikkat çekiyordu. Sonra, yaşananların dayanışmanın kırılmasından, intikamcılıktan öte bir durum olduğunu yazanlar oldu. Bu durumla ilgili kronolojik bilgileri HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız kendi twitter hesabından paylaştı.

Sarıyıldız şöyle diyordu: “İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Cizre’nin talimatını verdiği için yargılanmaktan korkuyor. Bu nedenle insanlık suçlarını uluslararası suç mahkemelerine taşıyacak her kişi ve kurumu bir şekilde tasfiye ederek susturmaya çalışıyor. Önce katliam belgelerini derleyip mahkemeye sunmaya hazırlanan Av. Ramazan Demir’i tutuklattı. Daha sonra yakılıp parçalanmış onlarca beden parçasını sarıp toprağa veren Din Alimi Mele Kasım Yiğit’i tutuklattı. Cizre’deki bodrumlara inip, yakılan insanların kemiklerini eline alarak, ‘Bu en fazla 12 yaşında olan bir çocuğun çene yapısıdır’ diyen Adli Tıp Profesörü Şebnem Korur Fincancı, vahşet raporunu hazırlarken iki arkadaşıyla tutuklandı. 79 günlük Cizre vahşetinin her anına tanıklık ettiğim için aşağılık iftiralarla şimdi de beni içeri atıp susturmak istiyorlar. Bize ilişkin sözde yargılamayı da, çocuklarımızın parçalarına ‘Bunlar hayvanlara aittir’ diyen savcılar üzerinden yapmaya çalışıyorlar.”

Doğrusu Sarıyıldız’ın yazdıklarını okuyunca, yapılanın ne kadar planlı olduğunu yeniden düşünmeye başladım.

Kürdistan’da korkunç bir insanlık suçu işlendi. Bu suçların delillerini karartmak için tek bir silah sesi olmamasına rağmen kent ve kasabalara yönelik ablukayı sürdürüyorlar. Hatta Şırnak’ta, fırsattan istifade acemi polis ve askerlerini de eğitiyorlar. Öncelikli amaçları geride suç delili bırakmamak.

Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu cinayetleri Kürdistan’daki gazeteciler kendi tanıklıklarından yola çıkarak haberleştirdiler; TİHV, İHD, RSF gibi örgütler raporlaştırdılar; Özgür Gündem, Evrensel. BirGün, Cumhuriyet, Azadiya Welat gibi gazeteler sayfalarına, İMC, Hayatın Sesi, Özgür Gün gibi televizyonlar da ekranlarına taşıdılar.

Durum net...

Kapsamlı bir delil karartma, tanıkları yok etme operasyonu yürütülüyor.

Bunun için ablukayı sürdürüyor, televizyon ve gazeteleri kapatıp yazarlarını, muhabirlerini, destekçilerini tutukluyorlar...

Ve ne yazık ki bu duruma müdahale etmesi gerekenler, yani başta BM olmak üzere birçok uluslararası kuruluş ise hâlâ yüzsüzce oturup izlemeye devam ediyor...

Evrensel'i Takip Et