26 Haziran 2016 00:11

Dindar nesiller meselesi

Dindar nesiller meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Hemen hepsi de gökten zembille inen kimi kutsal kitaplara göre; bu cihana, bu yalan dünyaya yalınayak, başı kabak, urbasız, entarisiz, kısacası anadan üryan geldiğimiz ilk andan itibaren alnımıza kazılan “yazı”nın hükmüne binaen, noktasından virgülüne kadar “insan” kimliğimizle yaşayıp, akabinde de ister istemez göçüp gittiğimiz o “Meçhulistan”da; kimilerimiz cennetin gül kokulu bahçelerinin kapılarını sonuna kadar aralayıp huzurla içeri girerken, kimilerimiz de cehennemin kor ateşinde ilelebet cayır cayır yanıp tutuşacağız!
Aslında kimlerin doğrudan doğruya “huri”lerin yaşadığı cennete veya kimlerin de tam aksine “zebani”lerin kol gezdiği cehenneme doğru yol alacağı, bittabii ki yüce Tanrı’nın huzurunda verecekleri “hesap” sonucunda yine bizatihi ulu Tanrı’mızın şaşmaz “adalet”ince belirlenecek ama bu adaletin, bu hesap kitap işinin zaman tünelinin hangi karanlık dehlizlerinin hangi anında noktalanacağına dair elimizde maalesef henüz elle tutulur, gözle görünür bir kerteriz noktası da şimdilik mafiş!
Hal, ahval böyleyken, yani “kader”imiz böyle kodlanmışken, üstelik hangi divit, hangi kalem, hangi mürekkeple yazıldığı da meçhul olan bu “alın yazısı”nın herhangi bir satırının bir tek kelimesinde, noktalı ya da noktasız virgülünde bile en ufak bir değişiklik, en ufak bir çizik zaten mümkün değilken, buna rağmen hangi akla hizmet ettikleri anlaşılmayan insanların bir kısmı şu fani dünyada nedense adına “günah” dedikleri haltları, herzeleri birbirinin ardı sıra fütursuzca işleyip, dolayısıyla peşin peşin cehenneme doğru yelken açarken, diğer yandan da kimileri de bu dünyanın nimetlerini sözde “es” geçip, bunun yerine bu kez de kendilerince “sevap”tan yana def, dümbelek çalıp böylece cennetin eşiğinde maaile çoluk çocuk yer kapmaya çalışıp duruyorlar nitekim!
Kirvem, din mahreçli “inanç”lar konusunda daha önceleri de sıkça dillendirdiğim gibi, “tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” deyip bu mesele tahtında kendimce hafif yollu teğet geçerken, yine de kimler neye, niçin inanıp veya neden inanmıyorlar diyerek bu konu hakkında kafa yormanın tıpkı havanda su dövmekten öte bir şey olmadığını kendimce düşünürken, aynı zamanda da farkında olmadan günah veya tam aksine sevap mı işliyorum acaba?
Kirvem, işin bu sevap, günah, tencere ya da tava faslını bir tarafa dehleyip günümüze dönersek, mesela senin de bildiğin gibi geçenlerde İstanbul’un göbeğinde, kimi vatandaşlarımız mübarek ramazan ayında oruç tutmayıp dahası da içki içtikleri için dinibütün “inanç”lı kişiler tarafından deyim yerindeyse haşat edilip sigaya çekildiler!
Peki neden?
Kirvem itiraf etmeliyim ki bu sorunun cevabı zaten bodur bacak boyumu fersah fersah aşar, hele hele tam da şu günlerde nerdeyse ülkenin tüm televizyon kanallarında dini konulardaki açıklamalarıyla yedisinden yetmişine kadar tüm izleyicilerin sorularına cevap yetiştirmek için birbirleriyle kıran kırana yarışan “ulemalar”ın bolluğu ortalıkta sebilullah dururken!
Neyse... lafı daha fazla uzatmadan, hani nasıl derler “kıssadan hisse” özetlemem gerekirse maruzatım şu ki; din, iman, mezhep meselesi gerçekten zor “zenaat”, ancak bu zenaatin inceliklerini kendilerinden sonraki nesillere eksiksiz gediksiz öğretip ulaştırmak da, eskiden sayıları yetmiş iki buçukken günümüzde de bilmem kaç yüzü sollamaya namzet irili ufaklı tüm devletlerin olmazsa olmaz başlıca görevi olmalı!
Allahtan milletçe bu hususta çok şükür şanslıyız; çünkü eloğlu andavallıca hevesler peşinde koşuşturup yeni yeni icatlarla boşuna zaman harcarken, bizler, “dindar nesiller” yetiştirmek için kollarımızı sıvadığımıza göre, demek ki doğru yoldayız kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa