İflas eden ne?
Fotoğraf: Envato
Yayılma hayalleriyle beslenen ve ‘komşularla sıfır sorun’, ‘tarihsel derinlik’, ‘merkez ülke’ gibi kavramlarla ifade edilen dış politikanın çöküşü gerçekte Suriye krizi ile başlamıştı. Çünkü dünya ve bölge koşulları, böyle bir ‘medeniyet projesi’ için ‘iyi niyet kapıları’ açık tutmaya elverse de, ancak bu iflasın onaylanması için son damgayı, İsrail ve Rusya vurdu.
Bugünkü hükümet ve Cumhurbaşkanı açısından sorunun, ‘Ahmet Davutoğlu politikalarının iflası’ olarak yorumlandığını ve herkese öyle açıklandığını düşünebiliriz. Buna pek çok gazeteci ve yorumcu da destek veriyor. Öyleyse, başbakanı değiştirmekle her şeyi kurtarabiliriz! Yeni bir dönem başlamıştır, artık ‘düşmanları azaltma, dostları çoğaltma’ yolundan gidilecektir!
Peki, gerçekten iflas eden ‘dış politika’ pratiği midir? Bu politikanın ateşli bir biçimde savunulduğu sıralarda, öncülüğü bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından üstlenildiğini unutmuş olabilir miyiz? Arap-İslam kamuoyunun ‘önderlik’ etrafında birleşmesini sağlamak için yapılan kışkırtıcı çıkışların sonunda ‘sıfır sorun’ çizgisini silip attığını hatırlamayacak mıyız? Ve bir sürü başka şey…
Hesap şuydu: Bölge üzerindeki emperyalist politikalara yapışarak kendi yayılmacı hayallerini gerçekleştirmek! Buna ‘Amerikan atına binerek Osmanlı kılıcı sallamak’ demiştik ve imkânsız bir hayal olduğunu yazmıştık. Ancak, bu bir dış politika hedefi olmaktan çok daha geniş kapsamlı bir projenin parçasıydı.
AKP, ülke içinde de derinlemesine etkileri olacak bir ‘medeniyet projesi’ peşindedir ve gündelik hayattan devlet kurumlarına kadar uzanan bir dönüştürme girişimini büyük bir şiddetle birleştirerek sürdürmektedir. Başta Kürt sorunu olmak üzere, kördüğüm haline getirdiği her toplumsal ve siyasal sorun, temelde bu ‘büyük proje’ ile ilgilidir ve hepsi çıkmaza girmiştir. Bunları saymaya gerek yok.
Bugünkü İsrail-Rus hamlesinin şimdi artık korkunç sonuçlar doğurması beklenen bu tıkanma gerçeği açısından anlamını düşünmemiz gerekir.
Çünkü hemen tepkilerle görüldüğü üzere, her ikisi de manevra alanını genişletme adına büyük bedeller ödemeyi göze alarak yapılmış hamlelerdir. En başta, kendisine yakıştırdığı ‘Dünya Lideri’ pozisyonundan verilen tavizle, İslam dünyasının koruyucusu kimliği de dâhil olmak üzere, ‘sarsılmaz imaj’ görüntüsünün bütün cilası dökülmeye başlamıştır.
Haberlere ve açıklamalara bakılırsa, hem İsrail hem de Rusya önünde gizlenmesi imkânsız biçimde diz çökülmüştür.
Şimdi bunu kilit sorun durumunda olan Mısır ve Suriye politikaları izleyecektir. Her ikisinin de kapısı, kof böbürlenmelerin sonuna açılmaktadır. ABD’ye tam teslimiyet, NATO’ya koşulsuz bağlılık…
İsrail ve Rusya önünde gelinen durum, batan bir gemiyi safra atarak kurtarma girişimidir. Ancak hasar büyüktür ve bu tavizler gemiyi kurtarmaya yetmeyecektir.
Sıra iç politikaya, özellikle Kürt sorununa gelmektedir. Kesinlikle bu sorun İsrail ve Rus belasından daha büyüktür ve burada verilecek tavizin boyutları da ‘kusura bakmayın’ laflarını çok aşacaktır.
İflas eden dış politika değil, bir bütün olarak İslamcı yayılmacılık masalı üzerine kurulan, içeride ve dışarıda savaş çizgisinde sürdürülmek istenen diktatörlük hayalidir.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43