30 Haziran 2016

Fatih Terim, Ersin Düzen ve ‘kerizlerimiz’…

Euro 2016’da son sekize kalan takımlar arasındaki maçlar bu gece başlıyor.

“Biz bitti demeden bitmez” hamasi sloganıyla turnuvaya dahil olan milli takım, turnuvaya en erken veda eden takımlardan oldu.

23 kişilik kadroyla uçağa binen takımdan, geri dönüşte sadece 7 futbolcu indi.

Diğerleri görevlerini yapmanın “huzuruyla” Avrupa’nın seçkin tatil beldelerine doğru çoktan yola çıkmışlardı.

Neler öğrenmedik ki bu turnuva sırasında?

Meğer turnuva öncesi reklam filmlerinde “milli ruhtan” bahsedenler, milli takımı “milli görev” hamasetiyle anlatanlar, takım kampında antrenmandan çok prim kavgalarına vakit ayırmışlar.

Maçlarda “asker selamı” verip, bedelli kuyruğuna ilk koşanların, milli takım kampında prim kavgası yapması şaşırtıcı mı?

Almanya, İngiltere, İspanya, Portekiz, Belçika gibi Türkiye’den kat be kat fazla milli gelire sahip olan ülkeler turnuvaya katıldıkları için futbolcularına tek kuruş prim ödemezken…

Tamamen amatör bir ruhla, son 10 yıllarını bilimsel bir yaklaşımla futbola ayıran ve çeyrek finale adını yazdıran İzlanda, futbolcularına sadece 80 bin avro katılım primi öderken…

Kazakistan’ın deplasmanda Letonya’yı yenmesi ve bir dizi diğer mucizenin gerçekleşmesiyle turnuvaya katılan milli takım futbolcularına 500 bin avro prim verilmiş.

İşte “milli ruh” diye buna denir.

Balık baştan kokuyor tabi…

İzlanda’ya tarihi günler yaşatan ve Heimir Hallgrimsson ile birlikte eş teknik direktör unvanı taşıyan Lars Lagenberck sadece 490 bin dolar kazanırken, Belçika’yı çeyrek finale ve FİFA dünya sıralamasında ikinciliğe taşıyan Marc Willmots sadece 725 bin dolar kazanıyor.

Oysa ne oynattığı, nasıl oynattığı, neden oynattığı kimse tarafından anlaşılmadığı için “kaos futbolunun” mucidi olarak anılan Fatih Terim, “başarılarının” hatırına olsa gerek 3 milyon 900 bin dolarlık geliriyle en çok kazanan teknik direktörler listesine üçüncü sıradan girebiliyor.

Hepimizin cebinden alınan vergilerle ödenen bu paraların hesabını muhalif medya dışında soran var mı?

Yok…

Nedeni de aslında açık.

Bu hafta TRT’de çeşitli programlara ödenen “fahiş” rakamları, CHP milletvekili Atilla Sertel açıkladı.

Sertel’in verdiği bilgiye göre haftada 2 gün stadyum programını sunan TRT spor spikeri Ersin Düzen’e aktarılan para ayda 278 bin liraymış.

Karşılaştırın bir profesörün yaklaşık 5500 lira aldığı ülkede 278 bin lira alan spor spikeri! 

Şimdi bu parayı alan bir spor yorumcusunun Fatih Terim’in maaşı ve milli takımın primleri üzerine yorum yapması mümkün mü?

Peki, bu para nereden ödeniyor?

TRT müdürü cebinden mi ödüyor?

Tabi ki hayır…

Nitekim TRT’nin bütçesi artık yetmiyor ki, bu hafta meclise sunulan bir yasa tasarısıyla artık cep telefonu ve internet bağlantısı olan bilgisayarlara da TRT bandrolü (vergi) zorunluluğu getirilecek.

Yani Ersin Düzen ve benzerlerinin maaşını yine biz ödeyeceğiz.

Benim gençliğimde “bu memleketin denizi ve kerizi bitmez” diye halk arasında çok kullanılan bir deyim vardı.

Biz vergileri verelim, “milli ve yerli” spor insanlarımız Fatih Terim, Ersin Düzen, Yıldırım Demirören, futbolcularımız ve benzerleri paralarını kazansın.

Sportif başarı önemli değil aman “istikrar” bozulmasın…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et