30 Haziran 2016 00:59

Saldırıyı IŞİD yaptı da...

Saldırıyı IŞİD yaptı da...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

IŞİD, önceki gece de Atatürk Havalimanı’na saldırdı. Üç canlı bombanın gerçekleştirdiği saldırıda 41 kişi hayatını kaybetti, 239 kişi de yaralandı.

Bu katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarına sabırlar ve baş sağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Bu kaçıncı canlı bomba saldırısı, artık saymak bile zorlaştı ama bu tür saldırılara karşı verilen tepkilerde “şablon” bozulmadı.

Herkesten önce harekete geçen mahkeme, saldırı ile ilgili tüm haber, fotoğraf, röportaj, ... gibi şeylere “yayın yasağı” getirdi.

Saldırı haberini duyan Başbakana kadar yetkililer olay yerine,  daha çok da hastanelere hücum ederek, muhtemel suçlamalara karşı, “Biz buradayız” içerikli açıklamalar yaptılar. Bu kez çok da saklamadan, bizzat Başbakan saldırganların siyasi kimliğini açıkladı; IŞİD!

Cumhurbaşkanı, bütün ülkelere, “terörizme karşı ortak mücadele etmede bu saldırı milat olsun” çağrısı yaptı!

Sadece Türkiye’de değil dünyada da bu tür olaylar karşısında klasikleşen şablon bozulmadı; Türkiye’ye başsağlığı ve ”terörizme karşı ortak mücadelede yanınızdayız” mesajları yağdı!

SALDIRI ÖNLENEBİLİR MİYDİ?

Saldırının gerçekleştirildiği hedef havalimanı olunca, yetkililerin ilk açıklamalarından birisi; “Gidiş ve gelişlerde, havaalanı güvenliğinde hiçbir zafiyet yoktur” açıklaması oldu. 

Elbette, dünyanın içinden geçtiği konjonktür dikkate alındığında, bu saldırılar karşısında “güvenlik zafiyeti” tartışması hep olacaktır. Nitekim Ankara’daki 10 Ekim saldırısında, açıkça “güvenlik zafiyeti” olduğu, IŞİD’lilerin saldırıyı adeta emniyetin gözetiminde yaptığı gerçeği dikkate alındığında, zafiyet tartışmasının bu saldırıda da önemli bir yeri vardır. 

Ancak şu da bir gerçek ki, bu türden siyasi amacı olan saldırılarda, “güvenlik zafiyeti” denilen önlemlerin yetmeyeceği çok açıktır. Eğer insanlar, canlarını hiçe sayarak amaçlarını gerçekleştirmek için terörist saldırı düzenliyorlarsa, bunu yüzde yüz önleyecek bir tedbir yoktur. Ama bu da elbette, güvenlik önlemlerinin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Tersine güvenlik güçleri, bu tür saldırıları önlemek üzere önlemleri almakla yükümlüdür. Bu yüzden de “güvenlik zafiyeti” tartışmasında kamuoyu, basın, siyaset alanı da “taraf” olmak, güvenlik önlemlerinin ne ölçüde alındığını sorgulamak durumundadır.

Bu yüzden de Atatürk Havalimanı’na yapılan saldırıda  önümüzdeki günlerde, saldırıyla bağlantılı gerçekler ortaya çıktıkça, “Güvenlik zafiyeti var mı yok mu?”, varsa “Sorumlusu kim?” tartışması olacaktır, olmalıdır da.

IŞİD İÇİN TOPRAĞI HAZIRLAYAN POLİTİKALAR

Ancak burada bugün tartışmamızın esası, “güvenlik zafiyeti”nden öte, bu saldırıya zemin hazırlayan ve ona şemsiye tutan politik ortamın oluşmasında, Erdoğan-AKP Hükümetlerinin izlediği politikalardır.

Çünkü IŞİD bir terör örgütüdür ama siyasi amaçları olan bir terör örgütüdür ve bunları gerçekleştirmede hedefi,  İslami yaşam tarzını benimseyen kesimleri kendi etrafında birleştirmektir. Dolayısıyla da IŞİD’e karşı mücadele sadece “güvenlik önlemleri”yle sınırlandığında, geniş yığınların özgürlüklerini de sınırlayan, onları “güvenlik mengenesine” alan bir yola girilecektir. Ki, bu da IŞİD’e desteği artırmaktan, IŞİD karşıtlarını yıldırmaktan başka bir sonuca yol açamaz. Bugünkü tablo budur! 

Dolayısıyla bölgedeki hükümetler, özellikle de Türkiye’nin hükümetlerinin cihadizme dolaylı ya da dolaysız destek veren, laisizmi küçümseyen, devletin her gün daha çok dinin, dini de daha çok devletin alanına sokan, “muhafazakar toplum inşası” ve “dindar nesiller yetiştirme” adına toplumsal yaşamın her alanını dini yaşama göre düzenleme girişimlerinin, bugün içinden geçilen, İslam dünyasındaki konjonktür dikkate alındığında, IŞİD için toprağı hazırlamaktan başka bir anlamı yoktur. Bu yüzdendir ki İŞID ülkemizde rahatça faaliyet sürdüreceği bir destek bulmakta, militan bulma, lojistik destek gibi konularda sıkıntı çekmemektedir.

IŞİD’CİLİĞE KARŞI MÜCADELE OLMADAN IŞİD YENİLEMEZ!

Yine son yıllarda yönelinen yeni Osmanlıcı dış politika ve onun bölgedeki pratiği de IŞİD’ci terörizmin önemli dayanaklarından birisi olagelmiştir.

İsrail ve Rusya’yla anlaşma, Suriye ve Mısır’la sözü edilen uzlaşmalar, dünyadaki IŞİD terörizmine karşı mücadele girişimleri; laik bir bölge, gerçekten laik bir Türkiye mücadelesiyle birleşmedikçe, IŞİD’le mücadele IŞİD’cilikle mücadeleyle tamamlanmadıkça olumlu bir sonuç vermesi de beklenemez.

Bu yüzden de bugün saldırıların kararları IŞİD’in örgütsel mekanizmalarında alınsa da, bu kararları uygulayanlar IŞID’in militanları olsa da bu saldırıların siyasi sorumluluğu hükümetlerdedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki önceki saldırılar gibi Atatürk Havalimanı katliamında da hükümetin uyguladığı iç ve dış politikadan doğan sorumlulukları esastır.

Hükümetin politikalarının sorumluluğu görmezden gelinerek, “diğer etkenleri” suçlamak, sadece yeni saldırılara zemin hazırlar.

Son yıllardaki gelişmeler de bunu açıkça doğruluyor. 


 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa