01 Temmuz 2016 00:35

İzlanda'dan öğrenilecek çok şey var

İzlanda'dan öğrenilecek çok şey var

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbol bir takım sporudur. Bu nedenle bir futbol takımının başarılı olmasında teknik, taktik, fiziksel yeterliliklerin yanında kolektif mücadelenin yani dayanışmanın rolü çok büyüktür. Takımlar, saha içinde dayanışmayı gerçekleştirebildikleri oranda başarıya yakındırlar.
Elbette bireysel yetenek anlamında sıra dışı özelliklere sahip ve kağıt üzerinde yıldız kategorisine sokulabilecek futbolcular da olacaktır. Ancak bu futbolcular, bireysel yeteneklerini takımın oyun planına uyumlu ve disiplinli bir şekilde ortaya koyabildikleri ölçüde gerçekten yıldız sayılırlar. Yoksa, takım arkadaşlarıyla saha içindeki bağlantısını koparmış, kafasını önüne eğmiş ve ayağına adeta yapıştırdığı topla rakip takımı tek başına zorlamaya çalışan şov meraklısı futbolcuya ancak bizimkisi gibi ülkelerde “yıldız” denir. Gerçek yıldız oyuncu, yeteneklerini ne zaman, nerede, nasıl devreye sokacağını bilir... Sistemden, oyun planından kopuk bireysel çabalarla istikrarlı bir grafik yakalamak mümkün olabilir mi? Kişi değil, takım performansının önemli olduğunu öğrenemeyenler, yakalarını hüsrandan kurtaramıyorlar...  
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda kendisine pek şans verilmeyen İzlanda, ikinci turda İngiltere’yi eleyip adını çeyrek finale yazdırırken, futbolun takım oyunu olarak bir sistem çerçevesinde nasıl oynanması gerektiğini herkese gösterdi.
İzlanda’nın bu başarısına sürpriz ya da tesadüf demek doğru değil. Çünkü kuzeyliler uzun vadeli planlar, programlar doğrultusunda yürüttükleri çalışmalar sayesinde futbolda atılım gerçekleştirmiş ve bunun sonucunda da Avrupa Şampiyonası grup maçlarında da oldukça istikrarlı bir performans sergilemişlerdi. Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye’nin de yer aldığı grubu zorlanmadan ikinci sırada tamamlayarak finallere doğrudan katılmaya hak kazanmışlardı.
Adalılar, teknik kapasitelerine ve atletik özelliklerine uygun biçimde belirledikleri oyun tarzını dayanışmayı ve disiplini hiç elden bırakmadan sahaya yansıtıyorlar.
Takımın her oyuncusu kendine düşen görevi büyük bir ciddiyet ve amatörce bir coşkuyla yerine getirirken, dayanışmanın en mükemmel örneğini sergiliyorlar.
Teknik kapasitelerinin sınırlı olması, sert ve mücadeleci oyun karakterini benimsemelerini zorunlu kılıyor. Bu nedenle stratejilerinde, rakip takımların oyununu bozma, onlara oyun kurma fırsatı vermeme anlayışı ön planda yer alıyor.
Yüksek fizik güçleri sayesinde de bu stratejilerini hayata geçirmekte zorlanmıyorlar.
Teknik yetersizlikleri topa uzun süre sahip olmalarına izin vermediği için golü, olgun ve bol paslı ataklarla değil, hızlı karşı ataklarla ve duran toplarla arıyorlar.
Bu oyun anlayışıyla şampiyonadaki maceraları nereye kadar sürer bilinmez ama amatörce tutkuları, hayranlık uyandıran düzeydeki dayanışmaları ve asla pes etmeyen mücadeleci karakterleriyle tüm dünyanın sempatisini kazandıkları kesin.
Futbol endüstrisinin önde gelen ülkeleri karşısında İzlanda’nın alacağı her başarılı sonuç, bu oyuna yeni bir ruh kazandırmayı hedefleyenlerin umudunu biraz daha güçlendirecek.
İzlanda sadece saha içindeki mücadele açısından değil, oyuna kültürel yaklaşım açısından da alışılmadık bir görüntü sergiliyor. Rakip oyuncularla oyun dışı itiş kakışı, hakemlere itirazı, sahtekarlık üzerinden avantaj sağlamayı futbolun olmazsa olmazı haline getiren günümüzün yoz kültürüne inat, rakiplerine ve hakemlere saygıyı hiç eksik etmeden ve etik değerlerin hiç umursanmadığı küçük kirli hesaplara yeltenmeden mücadele ediyorlar.
Amatörce bir ruh ve dayanışma temelinde yükselen oyun anlayışıyla futbolun devlerine kafa tutan İzlanda, desteklenmeyi ve örnek alınmayı hak ediyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa