01 Temmuz 2016 00:47

Mantığın da çivisinin çıkması ya da ‘yerli ve milli mantık’ aşaması!

Mantığın da çivisinin çıkması ya da ‘yerli ve milli mantık’ aşaması!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı ve Başbakan artık, biz fanilerin anlayamayacağı cümlelerle konuşuyorlar. Daha doğrusu, öyle cümleler kuruyorlar ki, cümleleri oluşturan sözcüklerin içerikleri bizim bildiğimiz gibi değil.
Burada sözünü ettiğimiz, örneğin Cumhurbaşkanının dün Cemaati “paralel yapı” ilan ederken, “Mavi Marmara’ya biz izin verdik, ‘paralel yapı’ bizi değil İsrail’i otorite gördüğü için Mavi Marmara’ya karşı durdu” derken bugün İHH’nin İsrail’e anlaşmaya karşı çıkmasına, “Mavi Marmara’yı gönderirken bize mi sordunuz” demesi gibi, “Dün dündür bugün bugündür” pragmatizmi değil; ya da “Kabataş yalanı” gibi yalanlar da değil!
Burada sözünü ettiğimiz, bir cümleyle söylenenin arkasından gelen cümleyle çelişmesi. Hatta aynı cümlenin ilk cümleciği ile son cümleciğin çelişkili olmasıdır.

HAVALİMANINDA GÜVENLİK ZAFİYETİ VAR MI YOK MU?

IŞİD’in Atatürk Havalimanı katliamı, önceki canlı bomba saldırılarında olduğu gibi, bir kez daha “güvenlik zafiyeti” tartılmasını gündeme getirdi. Başbakan, Atatürk Havalimanı’na yönelik IŞİD saldırısı karşısında “güvenlik zafiyeti” tartışmasına katıldı ve açıklık getirdi: “Atatürk Havalimanı’nda güvenlik zafiyeti yoktur. Ama belki ilave önlemeler almak gerekiyor!”
Bu açıklamadan normal zekalı bir TC vatandaşı; ilk cümleye bakarak, “Güvenlik zafiyeti yoktur” sonucu çıkarır. Ama aynı vatandaş, ikinci cümleyi görünce de, “Demek ki güvenlik zafiyeti var” der. Çünkü eğer, güvenlik zafiyeti yoksa neden “ilave önemlere” ihtiyaç olsun! Eğer “ilave önleme” ihtiyaç varsa demek ki “güvenlik zafiyeti” vardır!
Tabi burada;
- İstihbaratın 20 gün önce, Atatürk Havalimanı da dahil kimi hedeflere saldırı yapılacağına dair raporunun Hükümete ve ilgili makamlara iletilmesine,
- IŞİD’in bütün hücrelerinin istihbarat tarafından biliniyor olması ve her saldırıdan sonra aslında bu kişilerin güvenlik güçleri tarafından adım adım izlediğinin ortaya çıkmasına hiç girmiyoruz.

TARİHİ ESER ‘YENİDEN İNŞA’ EDİLİR Mİ?

Tabi aynı ifade içindeki iki cümlenin birbiriyle çelişmesi bir Binali Yıldırım icadı değil. Bu konuda da Cumhurbaşkanı önderlik ediyor. Yıldırım sadece ona ayak uydurmaya çalışıyor görüyor. Yoksa az çok mühendislik eğitimi almış birisinin böyle çelişkili cümleler kurmayı başarması bir “rehber” olmadan olmaz! Örneğin Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde, “Gezi direnişine verip veriştirirken, “Gezi Parkı’na o tarihi eseri (Topçu Kışlası kastediliyor) yapacağız” dedi. Üstelik bu “yaratıcı ifadeyi” çok beğenmiş olacak ki, ertesi gün ve sonraki günlerde de yerli yersiz, “Gezi Parkı’na o tarihi eseri yapacağız” demekte ısrar etti. Böylece Cumhurbaşkanının bu cümleyi ayaküstü ya da “sehven” kurmadığı da anlaşıldı. Yoksa o bir sürü başdanışmandan birisi, müdahale eder; “Sayın Cumhurbaşkanı, tarihi bir eseri inşa etmek gibi bir şey olmaz” diyebilirdi! Çünkü, “tarihi eser” demek, “eski bir tarihte yapılmış, yapıldığı çağın karakterini taşıyan, bugüne kadar da ayakta kalmış, korunup gelecek kuşaklara bırakılması gereken bir eser” demektir. Ne var ki, Gezi Parkı’nda ”Topçu Kışlası”nın kalıntısı bile yoktur! Bu yüzden de Gezi Parkı’na yapılacak “Topçu Kışlası”nın, olsa olsa o tarihi eserin fotoğraflarına ya da resmilerine bakılarak taklidi yapılacaktır.
Söylenmek istenin anlaşılması için, soruyu şöyle soralım:
“Tarihi bir eser” yeniden yapılabilir mi; ya da bir yere eski, “tarihi eser” binanın kopyasını yaparsanız o bina tarihi eser olur mu?
Örneğin Mimar Sinan’ın Süleymaniye’yi yıkıp yerine aynı binayı yaparsanız bu bina “tarihi eser” olur mu?
Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunun en ince ayrıntısına kadar yeniden yaptırsanız o ‘tarihi eser” Mona Lisa olur mu?
Olmaz elbette!
Bu yüzden de Gezi Parkı’na yapılacak bir ”Topçu Kışlası”nı gerçek hiçbir şehir plancısı, mimar, sanat tarihçisi, bu yapının tarihi eser olduğunu kabul etmez.

‘YERLİ VE MİLLİ MANTIK’ AŞAMASI!

Ama bir yere ağaç dikerek, rant uğruna yok ettikleri orman alanlarını telafi ettiğini sanan zihniyet, aynı cehaletle “tarihi bir binanın” yerine o binanın benzerini yapmayı tarihi eser sayıyor! Üstelik bu absürdlüğü (saçmalığı) Cumhurbaşkanı kürsülerden höykürüyor; arkasında el pençe divan durmuş olarca başdanışman, “uzman”, AKP entelektüelleri, yandaş medya uleması kafa sallıyor!
Sorun, Cumhurbaşkanından ve Başbakandan başlayınca absürd mantıkla oluşturulan kararlar, direktifler aşağı doğru çeşitlenerek çoğalıyor. Hata ne kadar mantıksız konuşuluyorsa (bunları Ramazan vesilesiyle yapılan “dini içerikli” denilen programlarda açıkça görüyoruz), ne kadar saçma kararlar alınıyor ve dayatılıyorsa kişi o kadar itibar kazanacağını, terfi ve yükselme yolunun açılacağını düşünüyor.
Belki de giderek, “Siz yerli ve milli dilimizi bilmediğiniz, yerli ve mili mantıkla akıl yürütmeyi öğrenmediğiniz için bizi anlamıyorsunuz” diyecekler!
Bu alamete binilerek varılacak yer de budur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa