Karartma tehdidi
Basın yayın özgürlüğünün, haber alma hakkı kadar haberleşme hakkının bütünü açısından ne kadar önemli olduğu Atatürk Havalimanı Katliamı sonrası bir kez daha gündeme geldi.
İktidarın katliama verdiği ilk tepki, alışageldiğimiz üzere, yayın yasağı oldu. Bu yasak, yine alışageldiğimiz üzere, sosyal medyaya erişimi engelleyecek biçimde uygulandı. Üstelik bu kez sosyal medya kullanıcılarının kimi paylaşımları da yasak kapsamına alındı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) yaptığı basın açıklamasıyla katliamla ilgili paylaşımların hatta retweet’lerin bile yasal inceleme konusu kapsamında olduğunu duyurdu.
Böylece Türkiye’de yaşayan vatandaşlar, bir kez daha, katliamın boyutlarını uluslararası haber ajanslarından öğrenmeye ve kayıp yakınlarını engellenmiş sosyal medya üzerinden bulmaya çalıştılar. Halkın sadece ‘haber alma’ hakkı değil, ‘haber verme’ ve ‘haber sorma’ hakkı da sınırlandırılmıştı. Basına yönelik engellemelerin, özellikle de muhalif yayın yapan kuruluşlar için, toplumsal denetim işlevini etkisizleştirmek yanında temsil ettikleri toplumsal kesimlerin sesini kısmaya dönük bir amacı olduğunu da biliyoruz. Geldiğimiz noktada ise bu organik ilişki yeni bir boyut kazanmış durumda.
Örneğin Hayatın Sesi Televizyonuna karartma tehdidi eşliğinde tebliğ edilen cezaların gerekçeleri arasında,13 Mart’taki Ankara katliamı sonrası hastane kapısındaki bir yurttaşın isyanını ekrana taşımak ve yaptığı yayınlarda Cizre’deki halk röportajlarına yer vermekte var.
Yani artık sadece basını susturmak yoluyla halkın sesi kesilmiş olmuyor, halkın siyasal iktidara yönelik eleştirileri dolayısıyla basın kuruluşları da doğrudan cezalandırılıyor.
Karşılıklı etkileşimin bu denli akıl almaz bir baskı mekanizmasına dönüştürülmüş olması ihtiyaç duyduğumuz toplumsal dayanışmanın eksenini ve boyutlarını belirleyebilmemiz açısından oldukça önemli.
Karartma tehdidine karşı Hayatın Sesi Televizyonuyla dayanışma göstermek için yayına katılan işçilerin bu konudaki görüş ve önerileri ise son derece yol gösterici.
İşçiler “Hayatın Sesi karartılırsa nelerden haberimiz olmayacak” sorusundan hareketle demokratik hakların birbiriyle olan ilişkisini en sadeleştirilmiş haliyle ortaya koydular. Verilen yanıtlardan çıkan sonuç ise dayanışmayı büyütmenin de mokratik bir sorumluluk olmanın ötesinde sınıfsal çıkarlarının ve sınıf mücadelesinin doğrudan bir gereği olduğu.
#HayatKararmasın
Evrensel'i Takip Et