04 Temmuz 2016 00:52

İmamlara nikah yetkisi, hadi ordan bi’tanesi!

İmamlara nikah yetkisi, hadi ordan bi’tanesi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

4+4+4 sistemiyle örgün eğitimdeki kız çocuklarının sayısında ciddi düşüş yaşandı. Bu sistemle ilk dört yıldan sonra kız çocuklarının dini gerekçelerle okuldan alınmasının ve öğrenimlerine “açık öğretim” şeklinde devam etmelerinin önü açılmıştı. Sonuç ortada; 2014 yılında ortaokuldan mezun olan 36 bin 401 kız çocuğu açık liseler de dahil olmak üzere hiçbir kuruma kayıt yaptırmamış. Ne oldu bu kız çocuklarına? 

2009 Temmuz’unda Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle lise ve ortaokul öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı. 2013 yılının eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesi getirildi. Yani lise çağlarında evliliğin önünü açıldı. Avrupa Komisyonu’nun 2014 tarihli bir raporu Türkiye’de kız öğrencilerin yüzde 40’ının eğitimi erken bıraktığını gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre erken evlilik ve nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrenciler. Aile Bakanlığı’nın kamuoyundan fellik fellik sakladığı şiddet araştırması, Türkiye’de kadınların yüzde 26’sının 18 yaşını tamamlamadan evlendirildiğini ortaya koyuyor. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre bugün Türkiye’de her 3 evlilikten biri, kadınlar çocuk yaştayken gerçekleşmiş. 

Bu evlilikler Medeni Kanuna ve Türk Ceza Kanununa göre suç. Bu evliliği toplum nezdinde meşrulaştıran din adamları da suç işliyor.

Daha doğrusu suç işliyordu!

2015’in Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören maddenin kaldırılmasına karar verdi. Yani resmi nikahtan önce dini nikah yapılmasını cezasız bıraktı.  

Hatırlayın Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun korkunç öneriler içeren raporunu. O önerilerden biri de çocuk istismarında evlilik yoluyla istismarı suç olmaktan çıkararak istismarcıları ödüllendirmekti. 

Bir de din görevlilerinin “aile danışmanlığı” yapmasının önünü açan önerileri,  aile içi şiddet vakaları ve boşanma süreçlerinde “arabuluculuk” mekanizmalarına din görevlilerinin yerleştirilmek istenmesini koyun bütün bunların üstüne. 

Şimdi de imamlara ve muhtarlara nikah kıyma yetkisini düşünün!  

Evliliğe, evliliğin nasıl sürdürüleceğine, evlilik içinde yaşanan sorunlara nasıl çözüm bulunacağına, kimin hangi kıstasla nasıl boşanabileceğine, boşanmada kimin hangi haklara sahip olacağına/ olmayacağına karar verici mercilerin “din adamları” olmasının sonuçları ne olur? 

Bu kararla ve arkasından gelecek uygulamalarla zaten önü açık olan çocuk yaşta evliliklerin önündeki son barajlar da yıkılıyor. Ama daha da fazlası var! 

Sevda Karaca: Dini nikaha ceza yok, şer’i hukuka cevaz var

Din adamlarının nikah kıyması, Türkiye gibi laikliğin sözde olduğu bir ülkede, hele hele de dinin toplum yaşamında giderek daha fazla belirleyici hale getirildiği AKP Türkiyesi’nde bütüncül bir dönüşüme işaret ediyor.   

Bu dönüşümle birlikte resmi nikah “tercih” haline getirilip, imam nikahı tekleştirmeye özendirilecek. Bu dönüşüm sadece nikaha ilişkin değil, evliliğin nasıl yaşanacağına, evin yönetimine, boşanmaya, mal rejimine, çocukların velayetine, kısaca aile hukukuna ilişkin kadınların tüm eşitlik haklarını etkileyecek, geriletecek bir dönüşüm olacak.    

“Bizim toplumumuzun dini inançları kültürü, gelenek ve görenekleri, alışkanlıkları…” diye lafa başlayıp “Ama biz resmi nikahsız kadınları da gözetiyoruz”la tamamlayanlar, kadınların yıllarca mücadele edip bir noktaya getirdikleri güdük medeni haklara göz dikmiş durumdalar. O güdük haklar bile çok geliyor bunlara.

Mesele dünün güdük yasalarına sahip çıkmak değil, giderek zifirileşen karanlığın içinde kaybolmamak için kaybettiğimizin aslında ne olduğunu anlamak. Daha iyisinden, hak ettiğimizden vazgeçmemek.  Tam 1 yıl önce “Dini nikaha ceza yok, Şer’i hukuka cevaz var” diye bir yazı yazı yazmıştım bu köşede, AYM kararının  hemen ertesinde. “İnsan düşünmeden edemiyor bütünsel yasal değişikliklerin ön günlerini mi yaşıyoruz diye… Yakın zamanda Medeni Kanun’da ve Ceza Kanunu’nda kadınların haklarını geriye götüren başka değişiklikler de gündem edilirse hiç şaşırmayalım.” demişim o yazıda.  Şaşırmıyoruz evet. Ama alışmıyoruz da. Alışmamalıyız da. Çünkü haklarımızı sıfırlayan  o büyük dönüşümü sandığımızdan daha hızlı gerçekleştiriyorlar. Bize de şimdi olduğundan daha hızlı harekete geçmek düşüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa