06 Temmuz 2016 00:55

Hangi dilde ‘kusura bakmayın’ denilecek?

Hangi dilde ‘kusura bakmayın’ denilecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dış politikadaki çözülme nereye kadar uzanır ve iç politikaya etkisi ne olur? Önümüzdeki günlerin karakterini bu sorunun pratik cevabı belirleyecektir. 

Hiç kuşkusuz, İsrail ve Rusya ilişkilerinin “düzeltilmesi” çabası, tek başına bir olay değildir ve diğer bütün bağlantılarıyla birlikte iç politikayı da etkileyecektir. Mantıksal olarak, işin ucundaki en zorlu kördüğüm noktası Kürt sorunundaki mevcut durumdur. 

AKP, Suriye krizi boyunca Rojava’yı bir iç sorun olarak algıladı ve oradaki her gelişmeyi denetim altında tutmayı, müdahale ederek durdurmayı denedi. IŞİD’le ilişkilerini bu süreçte ve bu sebeple ilerletti. Vahşet çetesini desteklemesinin temel sebebi buydu. IŞİD Kobane’ye saldırırken yüksek umutlar besledi ve “düştü düşecek” diye bekledi. 

Aksine, Rojava yönetimi emperyalistler ve gericiler arasındaki çatlakları iyi değerlendirerek ve elbette savaş yeteneğini de sonuna kadar kullanarak IŞİD’i bozguna uğrattı. Böylece bölgenin geleceği üzerine yapılan planlarda vazgeçilmez bir yer tuttu. 

Şu anda, başlıca büyük güçler Suriye’de “Esad’lı çözüm” prensibinde anlaşmış görünürken ve Türkiye de bu yönde dümen kırma eğilimini açık etmişken, çözüm planında önemli bir yer tutan Kürt faktörünü ihmal etmesi imkânsızdır. 

Sıkıntı bu zorunluluğun yolunda ağır yıkıntıların ve katliamların bulunmasında. İsrail ve Rusya önünde belki “kusura bakmayın” demek yetmekte ve bunu köprü möprü açılışıyla perdelemek mümkün olmaktadır; uzantıları iç politikada bulunan bu sorun için yeni açılımlara ve yeni müzakere başlıklarına ihtiyaç doğacaktır. Çünkü artık Kürt sorunu uluslararası politikanın zorunlu parçalarından biri haline gelmiştir ve iç müzakere başlıklarıyla yürütülemeyecek kadar karmaşıklaşmıştır. 

ABD ve İngiliz basınına yansıdığı biçimiyle görünüyor ki, belli başlı güçler açısından bu karmaşık düğümün çözümünde Erdoğan’ın belirleyici bir rol oynamaya devam etmesi ilerlemeyi güçleştirecek bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Bu arada, IŞİD terörünün bütün dünyaya yayılarak büyümesinin faturasını Türkiye’ye ve en başta da Erdoğan’a kesme girişimleri yürüyor. Suriye krizinin gelişim evrelerinde ve Türkiye’nin Kürt sorununa yaklaşımında çıkacak her problemde bu sorun hatırlatılacak ve IŞİD emperyalistlerin elinde bir başka koz olarak değerlendirilmeye devam edecektir. 

Kestirmeden şöyle bir sonuç ulaşabiliriz: Türkiye, Suriye ve Rojava’yı bir iç sorun olarak ele alıp bunu da “çözüm süreci” girişiminin imha edilmesinin temeli haline getirdiği anda telafisi imkânsız kayıpların başlangıcını yapmıştı. 

Alakasız gibi görünse de, İsrail ve Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi çabasının Mısır ve Suriye yönetimlerini de kapsayacak biçimde genişleme çizgisine girildiği şu anda, Kürt sorununda da yeni bir masanın kurulmasının kaçınılmaz olduğu bir noktaya gelinmiş bulunuyor. Her şeyin yeniden ele alındığı bir sıfır noktasına dönüş istendiği şu anda bütün sorun, yakın geçmişte yaşanan yıkıntı ve katliamlar karşısında hangi dilde “kusura bakmayın” denileceğine karar verebilmekte. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa