'Vatandaşlık hakkı' ve enternasyonalist tutum
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetim tarzı, aklına ilk geleni söylemek; sonrasının nasıl olacağına ise siyasi ve bürokrasideki görevlerini onun söylediklerinde keramet keşfetmeye indirgemiş zevatın, çözümler bulmasını istemek! Bu yönetim tarzının son örneği, “Suriyeli göçmenlere T.C. vatandaşlığı verileceği” ile ilgili açıklama.
Başbakan Yıldırım ve öteki yetkililer de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasından Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilmesi gerektiğini söylemeye başladılar. Ama söylediklerine bakınca açıkça anlaşılıyor ki, Erdoğan “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilmesi” konusunda ne Hükümetle ne de Başbakanla konuşmuş; tersine lafı ortaya atmış, diğerleri geride kalma telaşıyla Cumhurbaşkanının söylediklerini yinelemişler!..
Davutoğlu’nun görevden alınıp Yıldırım’ın başbakan atanması sonrasında kurulan Hükümet zaten, Erdoğan leb demeden leblebiyi anlamakla da kalmayıp, “Çorum diyor” diyecek bir hükümet olarak kurulmadı mı?..
Öyleyse Hükümet kendine verilen görevi başarıyla icra ediyor!..
EN ACİL İHTİYAÇ ‘ALİM VE İLAHİYATÇILAR’MIŞ
Ama konumuz bu değil bugün. Nitekim Cumhurbaşkanının, “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilecek” demesinden beri; basında bu sözler yorumlanıyor.
Yandaş basın bile arasında bir anlaşmaya varmış değil.
Yandaş basının bir bölümüne göre, “Mademki Suriyeliler din kardeşimiz, öyleyse onlara vatandaşlık vermekten doğal bir şey olmaz!”
Ama örneğin Hükümetin yarı resmi organı Yeni Şafak’a göre ise Cumhurbaşkanının vatandaşlık vadettiği kişiler; “nitelikli”, bir konuda “uzman” olan, sanayinin ihtiyaç duyduğu “meslek sahibi”, başka ülkelerin de kabul edeceği “beyin göçü” unsurları ile elinde yatırım yapacak sermayesi olan “varlıklı sınıftan” Suriyelilerdir. Ki, bunların sayısı 250 bin dolayındadır.
Nitekim Yeni Şafak, bu “nitelikli” göçmenlerin en nitelikli olanlarının kimler olduğunu da dün birinci sayfasına taşıdı. Yeni Şafak’ın haberine göre Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de yaşayan bin kadar Suriyeli “alim ve ilahiyatçı” için harekete geçmiş. Diyanet İşleri Başkanlığı; “tarih, tefsir, hadis…”gibi konularda Türkiye’ye katkı yapacak Suriyeli göçmenlere vatandaşlığa alınmada öncelik tanınması için bir rapor hazırlayıp ilgili makamlara sunmuş. Habere göre Erdoğan da Diyanetin isteğinin yerine getirilmesi için gerekli talimatı vermiş!
Öyle ya, Türkiye’nin bugün en çok tefsir, hadis ve ulemanın tarih anlayışına ihtiyacı var! Onun için de vatandaşlık verilecekler arasında ilk akla gelenin IŞİD’in yetiştiği topraklardan gelen “alim ve ilahiyatçılar” olması Erdoğan-AKP yönetimi için hiç de şaşırtıcı değil!
AKP’NİN NİYETİ İLE GÖÇMENLERİN TALEPLERİ AYNI DEĞİL
Irkçı-milliyetçi odaklar ise “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı” tanınmak istenmesini, “referandum”, “erken seçim” ve başkanlık sistemi planlarıyla bağlantılı olarak “Erdoğan’ın üç milyon oy alacağı bir kitleyi vatandaş yapacağını” söyleyerek değerlendiriyor ve Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilmesine karşı çıkıyorlar. Sadece karşı çıkmakla da kalmıyor, Suriyelileri “vatan hainliği”nden “yobazlığa” kadar akıllarına gelen her kötülükle suçluyorlar.
Kuşkusuz ki, Erdoğan’ın bu üç milyonluk nüfusu, hem AKP’ye ek seçmen kazandırmak, hem kimi bölgelerde (Aleviler ve Kürtlerin yoğun oturduğu bölgelerde) nüfus bileşimini değiştirmek üzere yerleştirmeler yapmak dahil her biçimde kullanmak isteyeceği tartışılmazdır. Ancak Erdoğan-AKP yönetiminin niyetleri ya da Suriyeli göçmenlerin dünya görüşleri, onlara “vatandaşlık hakkı” tanınmasına karşı çıkmayı haklı ya da mazur görmeye yetmez. Tersine Suriyeli göçmenlere Erdoğan-AKP yönetimi “vatandaşlık hakkı” tanımasa bile, önümüzdeki yıllarda ister istemez bu milyonlarca Suriyelinin önemli bir bölümü, Türkiye’nin işçi sınıfının, emekçi sınıflarının parçası olacaktır.
MÜLTECİ STATÜSÜ VE VATANDAŞLIK HAKKI BİRLİKTE
Bu konuda, Suriyeli göçmenlerin ilk geldiği aylarda gazetemiz, işçi sınıfı enternasyonalizmi açısından tutum alarak, Suriyelileri işsizliğin, pahalı ev kiralarının, ahlaki kimi sorunların sorumlusu göstererek, “Suriyelileri istemiyoruz” diye eylem yapan işçi çevrelerini ve sendikacıları da şiddetle eleştirmişti.
“Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verileceği” haberlerinin çıkmasından sonra gazetemizde konuya ilişkin iki önemli yazı çıktı. İlk yazıyı Yusuf Karataş arkadaşımız, Erdoğan’ın açıklamalarının hemen arkasından yazdı. İkinci yazı ise Kamil Tekin Sürek arkadaşımızın dün yayımlanan yazısıydı.
Her iki yazı da sorunu işçi sınıfı enternasyonalizmi çerçevesinde ele alarak;
* Mültecilik yasasının değiştirilerek Suriyeli göçmenlere “mülteci statüsü” verilmesini; böylece onların istediği ülkeye iltica etmelerini mümkün kılan düzenlemelerin yapılmasını,
* Türkiye’de kalmak ve vatandaş olmak isteyenlerin de istedikleri işlerde ve istedikleri bölgelerde çalışmalarına imkan tanıyan uygulamaların devreye sokulmasını istiyordu.
ENTERNASYONALİST TUTUM ESASTIR
Erdoğan-AKP yönetiminin Suriyeli göçmenlerin taleplerini nasıl karşılayacağı, kimleri nasıl vatandaş yapmak istediği henüz belirsizdir. Ama her halükarda işçi sınıfının ve halkların çıkarına uygun olan Suriyelileri karalama kampanyasına, ırkçı-milliyetçi demagojiye karşı dururken, AKP’nin mültecileri kendi siyasetine yedeklemek için onların içinde bulundukları ağır koşulları istismar etmesiyle mücadele etmek, AKP’nin amaçlarını teşhir etmek de önemlidir.
Bunun için Suriyeli göçmenlere mültecilik hakkı tanınması ve istedikleri ülkeye gitmelerinin önünün açılması sağlanırken, Türkiye’de kalan göçmenlerin de “nitelikli meslek” ve benzeri şartı olmadan vatandaşlık hakkından yararlanmasının sağlanması için mücadele önemli olacaktır. Göçmenlerin hem AKP’ye yedeklenmesinin hem de kimi bölgelerde nüfus bileşimiyle oynanmasının önünün kesilmesi de böyle mümkün olabilecektir. Burada belirleyici olan AKP’nin niyetleri değil, göçmenlerin talepleridir. Göçmenlerin ve vatandaşlık hakkı tanınmasından sonra da yeni vatandaşların, Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin parçası olarak, emek cephesinin bir bileşeni haline gelmelerinin yolu da bu taleplerin arkasında durmaktan geçmektedir.
Burada görev sınıfın ileri kesimlerine, mücadeleci sendikacılara, sınıf partisine düşmektedir. Eğer enternasyonalist tutumun gereğini yapan bir mücadele örgütlenemezse, Erdoğan-AKP yönetimi, Suriyeli göçmenlerin taleplerini istismar ederek istediğinden fazlasını bile elde edebilir.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44