NATO Zirvesi'nin merkez gündemi Türkiye!
Fotoğraf: Envato
NATO’nun Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi dün, Polonya’nın başkenti Varşova’da toplandı.
Bugün sona erecek zirveye Türkiye’yi temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldı.
Varşova Zirvesi’nde Türkiye-Suriye sırında AWACS uçuşlarının (Almanya’nın İncirlik’e AWACS’lar yerleştirilmesi) sıklaştırılması, İtalya’nın Türkiye’yle karadan havaya füze sitemleri kurması, Karadeniz’de NATO’nun kuvvetlerinin etkinliğini artıracak yeni girişmlerin yapılması (Karadeniz’de NATO’ya liman tahsisi) gibi konularının yer alacağı dikkate alındığında zirvenin somut konular söz konusu olduğunda Türkiye merkezli önlemlerin öne çıkacağı anlaşılmaktadır.
Yine Varşova Zirvesi’nde, Suriye merkezli olarak bölgedeki IŞİD’e karşı mücadele, mezhep ve etnik çatışmalarının oluşturduğu mülteci dalgası ve bunun Avrupa’ya bir “mülteci krizi” olarak yansımasının ele alınacağı da ifade edilmektedir.
Bu yüzdendir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin, NATO tarafından “terörizmle mücadele” ve “göçmen krizi” karşısında yalnız bırakılmasından yakınarak, NATO’nun bölgedeki bu gelişmelere daha aktif müdahalesini istemektedir.
ERDOĞAN EN BÜYÜK NATO’CU GİBİ
Bu yazı içinde (çerçevede) Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’ndaki açıklamasında uzun bir aktarma yaptık. Çünkü bu aktarmadan da anlaşılacağı gibi, Erdoğan batıya seslenirken alışageldiğimiz; “Ey ABD”, “Ey BM”, “Ey AB”, “Ey, NATO”,... diye başlayan bir söylem yerine, NATO’nun “genel sekreteri”, NATO’nun “sorumlu bir uzmanı” ya da “en büyük NATO’cu” bir yönetici edasıyla, “NATO’yu nasıl daha etkin hale getiririz” perspektifiyle konuşuyor. Türkiye’nin NATO zirvesindeki Cumhurbaşkanı olarak konuşurken de Erdoğan, Türkiye’nin kaderini NATO’nun izleyeceği politikaya da bağlayarak, kendisini NATO’nun kollarına atmaya hazır bir üslupla konuşuyor.
Bu ‘şer örgütü’nün, en büyük emperyalistlerin mazlum halkların hak mücadelesini, bağımsızlık ve özgülük taleplerini ezmenin jandarma gücünü, dünyayı terörden, kaostan, kargaşadan mezhep ve etnik çatışmalardan, mülteci sorunlarından kurtaracak bir örgüt olarak tanımlıyor. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla NATO’nun görevlerinin bu günün acil ihtiyaçları doğrultusunda güncellenerek etkinliğinin artırılmasını istiyor.
NATO-TÜRKİYE İLE HEP ‘İYİ’ OLDU!
Son aylardaki gelişmeler de dikkate alındığında, gündemin başlıca konularının Tükiye’yi ilgilendirdiği zirvede Erdoğan’ın böylesi yaklaşımının birbirine bağlı iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz:
1-) Türkiye, ABD ile Avrupa ülkeleriyle çeşitli konularda itilafa düştüğünde bile NATO’da hem askerden askere hem de sivil NATO organizasyonlarında NATO ile ilişkileri hep “iyi” olmuştur. Çünkü Türkiye NATO’nun müttefiki olarak üst düzeyde bir sorumluluk gösterdiği gibi, limanları ve hava üslerinin NATO’ya açık tutulmasında çok cömert davranmış, NATO ile ilişkilerini derinleştiren bir çizgi izlemiştir. Erdoğan’ın da bu geleneği sürdürdüğünü göstermek için ikili, üçlü görüşmelerde sorun olan konuları bile, şimdi NATO Zirvesi’nde “çok taraflı görüşmeler” içinde, zirvenin alt etkinlikleri içinde de dile getirerek, Türkiye’nin NATO içinde, NATO’nun güçlenmesinde yana, sorun çözücü bir ülke olduğu imajını artırmak için kullanmak istediğini söylemek yanlış olmaz.
SURİYE POLİTİKASINDA MANEVRANIN YANSIMASI
2-) Binali Yıldırım Hükümeti ile başlayan, “düşmanları azaltma ve dostları çoğaltma” stratejisini NATO’da hissettirmek üzere Cumhurbaşkanının “rest çeken”, “racon kesen” geleneksel üslubu bırakmış olma olasılığı da diğer bir ihtimaldir. Özellikle Suriye vurgusu ve Türkiye’nin Suriye politikasında NATO’nun Türkiye’yi yalnız bırakmaması isteği, bunun ifade edilmesinde seçilen cümleler, adeta NATO’ya teslim olma hali dikkate alındığında, Suriye politikasında bir manevra yapılırken, NATO’nun desteğine ihtiyacın da bir ifadesidir. Ki, bunun Türkiye’nin NATO üstünden yeni tavizler vermeye, bölgeye emperyalist müdahaleler için NATO üstünden gelecek her teklife açık olduğunu söylemek anlamına geldiğini de herhalde herkes anlamıştır.
Erdoğan-AKP Hükümeti’nin, Erdoğan’ın ağzından dile getirdiği bu yaklaşıma NATO’nun büyüklerinin nasıl yanıt vereceği, hangi somut istekleri öne süreceği henüz belli değildir. Ama NATO’nun ve NATO üstünden ABD ve AB’nin Türkiye ile bir at pazarlığına girmeleri; mülteci krizinden, Türkiye’nin Suriye politikasında kimi geri adımlar atmasını sağlayacak girişimler için Erdoğan’ın yaklaşımını kullanacaklarından şüphe duymak için de bir neden yoktur.
'MONŞERLİK' GERİ ÇEKİLDİ, ŞİMDİ 'RESTLEŞME' ESAS!
Diplomasi, devletler arasındaki ilişkilerde “zarafetin”, “kibarlığın” gösteri alanıdır. Öyle ki, diplomasideki bu tutum, sanat alanına diplomatların karikatürü olarak da olsa, “monşer” tipi olarak yansımıştır.
Bu yüzden diplomasi alanında “monşer” tipi geri çekilip, ortaya siyasetçiler çıkıyorsa, “olağan iliklerin” yerine olağan dışı girişimler geliyor demektir.
Örnek Almanya-Türkiye ilişkilerinde ortaya çıktı.
AB’den, Türkiye’ye vize serbestisi için “Terörle Mücadele Yasası’ndan değişiklik isteğine” Türkiye’nin yanıtı, Almanya’nın İncirlik’te üs istemesini geri çevirme anlamına gelen Almanya Savunma Bakanı’nın İncirlik’teki Alman askerlerini ziyaret etmesine izin vermeyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine Almanya Başbakanı Merkel, İncirlik’te kendilerine üs verilmezse İncirlik’e AWACS’ların yerleştirilmesine Almanya Federal Meclis’inin onay vermeyebileceğini söyleyerek Türkiye’nin restini gördü.
Olağan zamanda ülkeler arasında pek görülmeyen bu tür restleşmelerin sıklaşması gösteriyor ki, “dost ülkeler” arasında bile ilişkilerde “monşerlik” geri çekilmiş, siyasetçiler arasındaki restleşmeler ilişkileri belirler hale gelmiştir.
Dünden beri Varşova’da süren ikili ve çok taraflı görüşmeler işte böle bir ortamda gerçekleşmektedir. Muhtemelidir ki, İncirlik’te Almanya’ya üs, İtalyan füzelerinin yerleştirilmesi, Karadeniz’de NATO’ya yeni üsler sağlanması gibi konular da güdeme gelecektir.
Bu tartışmalarda kimin ne alıp ne verdiğini de yakında daha açıkça göreceğiz.
ERDOĞAN NATO'DAN NE BEKLİYOR?
NATO’nun Varşova Zirvesine giderken havalimanında zirve ile ilgili görüş ve beklentilerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle şunları söyledi: “Varşova zirvesi son derece kritik bir zamanda gerçekleşiyor... Bu gün klasik tehditler yanında, DAİŞ, el-Kaide, PYD, PKK, YPG gibi terör örgütlerinin sebep olduğu yeni güvenlik sınamalarıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Mülteci krizi ve göç hareketleri bütün dünyayı etkiliyor... Güvenlik tehdidi kavramının mahiyeti çok ciddi bir değişim yaşıyor. Bu süreçte, NATO’nun daha aktif olması, bu yeni tehditler karşısında kendini de güncellemesi gerekiyor. NATO’nun Türkiye’nin güvenliğini olumsuz etkileyen gelişmeler karşısında çok daha fazla çaba göstermesini bekliyoruz... Şüphesiz ki Türkiye’nin sınır itibari ile gerek Suriye, gerek Irak ile ilişkili olarak bu malum terör örgütleri ile olan tehdit baskısı devam ediyor. Burada şu anda gerek Irak’taki gelişmeler, gerek Suriye’deki gelişmeler, bizim için ikili görüşmelerde hatta hatta gündem içerisinde de gündeme alınması gereken bir konu... Ama istiyoruz ki dostlarımız burada bizim yaklaşım tarzımıza destek olsunlar. NATO ülkelerinin yalnız bırakmaması gerekir... Öyle zannediyorum ki gerek ikili görüşmelerde, gerek gündem içerisinde bunu da ele alarak geleceğe yönelik yol haritamızı belirleyeceğiz.”
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47