10 Temmuz 2016 01:00

Karadon işçileri yeniden eyleme hazırlanırken

Karadon işçileri yeniden eyleme hazırlanırken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zonguldak’ın maden işçileri, geçtiğimiz haziran ayının son günlerinde, özelleştirmeye karşı yeniden mücadele bayrağı açtı.
Bu bayrak; “Özelleştirelim güzelleştirelim”, “Maden ocaklarında somon yetiştirsek daha çok kâr ederiz” gibi abuk sabuk slogan ve tezlerle yapılan özelleştirmelerden sonra, maden ocaklarında özelleştirmenin; 1) Madeni kapatma, 2) Eğer kapatılmazsa, işçileri yarı mafya organizasyonlar gibi çalışan özel maden firmalarının olmayan insafına terk etme anlamına geldiğini kendi gözleriyle gören işçilerin kaldırdığı bir bayraktı. Bu yüzden işçiler, öfke ve mücadele coşkusunun birbirine karıştığı bir tutumla, “özelleştirme” haberini aldıkları gün harekete geçtiler.

GMİS’İN EYLEMLERİ NEDEN DURDURDUĞUNU İŞÇİLER ANLAMADI

Haziran ayının son günlerinde işçilerin, ailelerinin katılımıyla başlayan gösteriler, herkese eski büyük işçi eylemlerinin Zonguldak’ını anımsatmıştı. Ancak eylemler, Atatürk Hava Limanına yönelik IŞİD’in yaptığı saldırı sonrasında işçilerin üyesi olduğu GMİS tarafından durdurulmuştu. Araya dokuz günlük Ramazan Bayramı tatili de girince, haziran sonunda başlayan ve ildeki diğer maden işçilerini de etkilemeye başlayan eylemler, ortamı henüz yeterince “ısıtmadan” “soğumaya” alınmıştı.
Tabii burada GMİS yöneticilerinin, Atatürk Hava Limanındaki katliamla maden işçilerinin yürüyüşleri ve diğer etkinlikleri arasında nasıl bir “olumsuz” bağlantı kurarak eylemleri “ertelemelerini” anlamak da çok zor. Bunu işçilerin de anlamadığı anlaşılıyor. Çünkü işçiler bir “şenlik”, “kutlama” vb. yapmıyorlar, haklarını savunmak amaçlı, kendi kararlılıklarını arttırmak üzere toplantılar düzenliyor, yürüyüşler yapıyor, kamuoyuna ve Hükümete seslerini duyurmak istiyorlardı. Kaldı ki, işçiler bu eylem ve etkinlikleri yaparken, elbette IŞİD katliamını da protesto edebilir, kendi aralarında IŞİD’in amaçlarını, bombalı saldırı arkasındaki niyeti, Hükümetin siyasi sorumluluğu gibi konuları da daha iyi tartışabilirlerdi. Ama GMİS yöneticileri, sorunu böyle işçilerin mücadelesini büyütmekten yana ele almak yerine, “güvenlikçi” bir anlayışla “Eylemleri durdurarak”, Hükümetin bile sadece bir gün süreyle ilan ettiği, “milli yas”a katıldı.

Burada şunu belirtelim ki; sendikacıların bu “Eylemleri neden durdurduğuna” işçiler bir anlam vermese de TTK bürokrasisi bunu, GMİS’nin eylemleri pek istemediği biçiminde yorumlayıp, “sendikanın bir zayıflığı” olarak görecek, bu zayıflıktan her vesileyle yararlanmak için elinden geleni yapacaktır. Çünkü bu tür, uzun soluklu eylemlerde (Karadon işçilerinin eylemi uzun soluklu bir eylem olmaya aday) sendikaların ve işçilerin kararlılığı çok önemlidir ve karşı güçlerin moral motivasyonunu ciddi biçimde etkiler. Eğer GMİS yöneticileri maden işçilerinin mücadele tarihinden az buçuk bir ders almışlarsa bunu herkesten iyi bilirler.

DAYANIŞMA VE ORTAK MÜCADELE ÖNEMLİ

Gelen haberler Karadon maden işçilerinin öfke ve mücadele kararlılığının sürdüğü doğrultusundadır. Dolayısıyla işçiler, yarından itibaren eylemlerin başlaması için sendikanın harekete geçmesini bekliyorlar.
GMİS yönetimi bundan sonra mücadelenin ilk günlerinde ilan ettiği, “Özelleştirmeye asla izin vermeyeceğiz” çizgisini koruyabilecek mi bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki, Karadon maden işçilerinin mücadelesi sadece kendileri için değil;
-    TTK’de çalışan ama yarın özelleştirmeyle karşı karşıya kalacak olan işçiler,
-    Özel madenlerde de çok ağır koşullarda çalışmaya zorlanan maden işçileri, daha iyi çalışma koşulları için mücadele eden bütün işçiler, emekçiler için de verilen bir mücadeledir.  
Bu yüzden de TTK Karadon maden işçilerinin mücadelesi öncelikle Zonguldak havzasındaki özel maden ocaklarındaki  işçiler, sonra da tüm sektördeki işçiler, dahası daha iyi çalışma koşulları için mücadele eden tüm işçi ve emekçiler için önemli bir mücadeledir.
Karadon işçileri ve sendikaları GMİS, bu gerçeklerden hareket ettikleri, bütün bu işçi kesimleriyle dayanışma ve ortak mücadelenin merkezi gibi davrandıkları ölçüde kendi güçlerini ortaya koyarak TTK ve arkasındaki Hükümetin planlarını boşa çıkarabilirler.
Açıktır ki, Karadon işçilerinin mücadelesi en başta maden işçileri olmak üzere tüm sınıfın talepleri için bir mücadeledir. Dayanışma ve ortak mücadele de bu anlayışla örgütlenebildiği ölçüde başarılı olma şansına sahip olacaktır.
Öte yandan Hükümetin, patronlara en başta da maden patronlarına bir ”Bayram hediyesi” olarak sunduğu İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nın yürürlüğünü bir yıl daha ertelemesi de (*) aslında başta maden işçileri olmak üzere her sektörden işçinin yasal haklarının bir yıl daha gasbedilmesi anlamına gelmektedir. Karadon işçilerinin “Bu yasanın derhal yürürlüğe konması” talebini öne sürerek mücadele hatlarını yenilemesinin de mücadele zeminini genişleteceği bir gerçektir.

(*) Dün gazetemizdeki köşesinde bu konuyu değerlendiren Nilgün Tunçcan Ongan Hoca’nın sorunu ele alışı, mücadele eden işçiler ve sendikacılar için aydınlatıcıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa