11 Temmuz 2016 00:05

Silkinmek

Silkinmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tek başınıza değil.
Tüm toplumu düşünerek…

Anamalcılar her şeyi olduğu gibi, “bireycilik” oyunlarını da eskittiler neyse ki. Artık dümdüz oyunlara geçtiler. Her şeyi deniyorlar… Utanmak sıkılmak gibi bir duyguları eskiden de yoktu. Şimdi hiç kalmadı… En eski oyunları savaşı, göçe zorlamayı bile uyguluyorlar. Hem de başkalarını savaştırarak, çoluğu çocuğu ölüm yollarına düşürerek…

Bizimki gibi bilisiz bırakılmış ülkelerin insanları genellikle nal toplarlar. Şimdi de çoğu kez olduğu gibi, en az otuz- kırk yıl geriden gelerek, bireycilik de bireycilik diye tutturmuşlar gidiyorlar.
Öyle ya, onlara ne toplumlarından, ailelerinden, konu-komşudan, ilden ilçeden… Bir gün önce kaçma duygusunu taşıyorlar içlerinde…
Çoğu da sanıyorlar ki, yurt dışında kırmızı halılar serilmiş onları bekliyorlar. Yurt dışında her şey değişecek…
Oysa anamalcılar her yerde…
(Hiçbir şeye erişemeyecekler ya, öğrenseler öğrenseler belki çalışmayı öğrenirler…)
Böylece olacak ülkemize olacak, güçten düşecek…

“Daha düşmedi mi?” Diyorsunuz değil mi?
Düşmedi!
Yalnızca öyle sanıyorlar, söylenenlere bakıp…
Ya da kimilerinin düşleri bu…
Elbette başaramayacaklar!

Tek başına ne yapabilirim? Derler genellikle… Bireyciler ya…
Neden tek başına olunsun ki?
Ayrıca tek başınalığı kendiniz seçmiyor musunuz?
Şunca yıllık yaşamınızda, yurdunuzda bir dost da edinemediniz mi?

Size yutturulan bireycilikten ne yarar gördünüz?
Yurdunuzda bile beceremediğiniz dostluğu elin ülkesinde mi bulacaksınız?
Kendi dilinizden, huyunuzdan dostlar edinin. Birlikte düşler kurun… Düşünün birlikte neler yapabilirsiniz… Deneyin…

On iki Eylül’ de de mi aymadınız? Kimi geri anlaklılar ne çabuk kandırılıyorlar?

İşbirlikçiler, arkalarındaki dış güçlere karşın beceremediler yapmak istediklerini tam…
Kendilerine izlemeleri için çizilen yolun dışına çıkabildiler mi? Çünkü baştan beri uşak olduklarını anlayamadılar. Sırtlarına bir iki vurulunca kendilerini dev aynasında görmediler mi?

(Bunu düşündüğümde hep Levent Kırca geliyor usuma. Reklam perdesi inerken, onunla birlikte aşağılara eğdikleri başlarıyla, “reklam” parasının bıraktığı aralıktan bakışlarını görür gibi oluyorum.)

Bir Levent Kırca ile dostlarının fiskeleri yetti…

İşte böyledir, bir fiske ile gidiverirler işbirlikçiler… Yeter ki o fiskenin ardında sen, ben, biz olalım.

Şimdi neyimiz eksik geçmişten? Değiştiririz, her şeyi değiştiririz…

İnanmayan on yaprakçık “tarih” okusun. Ama bizim geçmişimizi, emeğin geçmişini…

Silkinin… Tartışın… Düşüncenizin çevresinde toplanmayı bilin…
Başka türlü hiç olmamış olanlar…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa