İki katliam bir iddianame
Fotoğraf: Envato
10 Ekim Ankara-Gar Katliamı’nın 9’uncu ayında katliamda hayatını kaybedenler, katliamın gerçekleştirildiği gar meydanında anıldı.
Katliamın dokuzuncu ayında anmaya katılanlar, geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklanan iddianameyi eleştirdiler ve iddianamenin savcılığa iade edilmesini istediler. Ki, iddianame 10 Ekim Katliamı konusunda, siyasi yetkililerin ve emniyetin en baştan beri süren zevahiri kurtarmayı aşmayan tutumunun savcılık aşamasında da sürdüğünü ortaya çıkarmış, bu tutum iddianamenin ruhuna ve biçimine yansımıştır.
Öte yandan 30 Haziran 2016 gecesi Atatürk Havalimanında yapılan kanlı saldırının faili olarak tutuklanan şüphelilerin sayısı 37’yi buldu.
Üç parti halinde yapılan bu tutuklamaların dikkat çeken özelliği, emniyetin savcılığa sevk ettiği her şüphelinin mahkeme tarafından tutuklanmasıydı!
Atatürk Havalimanı Katliamı’yla ilgili gelişmelere baktığımızda iki şeyin dikkat çekici olduğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi, yetkililer ilk kez IŞİD’in sorumluğuna vurgu yaptılar ve katliamın IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini, “kokteyl terör”, “kolektif terör” gibi belirsizlik ifade eden nitelemeler arkasına sığınmadan açıkça ilan ettiler.
‘ÇEÇEN MİLİTANLAR’ HASSASİYETİ
Bu katliamdan sonra saldırganlarla ilgili yetkililer tarafından alınan tutumun ikinci bir özelliği ise, IŞİD’i açıkça telaffuz edip suçlayan yetkililer, saldırıyı gerçekleştiren üç saldırganın “Çeçen kökenli” olduğunu adeta görmezden geldiler.
“Neden böyle yapıyorsunuz” deseniz, muhtemeldir ki, “Teröristin dini, milliyeti olmaz” diyeceklerdir.
Ama öyle değil. Bu teröristlerin “Çeçen” olduğunu es geçmenin Türkiye için özel bir neden olduğunu söylemek için ciddi nedenler var. Çünkü Türkiye’nin, Çeçenistan’daki iç savaş boyunca, “Bunlar Rusya’ya karşı savaşan İslam mücahitleri” diye, Çeçenlere Türkiye’de barınma, tedavi, yerleşme imkanı sağlamaktan eğitime... her alanda destek verdiğini dünya alem biliyor. “Avrasya Feribotu vakası” siyaseti az çok izleyenler için çok eski bir vaka değildir.
O gün “Çeçen mücahitler Rusya’ya karşı İslam için savaşıyorlar” denenler şimdi IŞİD saflarında Türkiye’de canlı bombalar, IŞİD’in fedaileri olarak sahneye çıkıyorlar. Ki, gençliklerini “Çeçen mücahitlerin” kahramanlık öyküleriyle süsleyenlerin (AKP’nin siyasi ve bürokratik kadroları) şimdi, “Atatürk Havalimanına canlı bomba olarak saldıranlar, dün bizim her biçimde desteklediğimiz Çeçen militanlar” diye onları lanetlemesi kolay değil! Onun içindir ki, IŞİD’i açıkça lanetleme noktasına gelen etkili ve yetkili zevat, “Çeçen katliamcılar” demekten sakınmaya devam ediyor.
Elbette ki “Çeçen teröristlere” kol kanat germenin elbette bu soruşturmanın gidişatında etkili olması şaşırtıcı olmayacaktır ve önümüzdeki günlerde bunlar da tartışılacaktır.
İŞİD’E TERÖRİST DEMEK SADECE LAFTA KALIRSA...
Yetkilerin “Çeçen hassasiyeti”ni bir yana bırakırsak, Atatürk Havalimanı Katliamı sonrasında katliamın sorumlusu olarak IŞİD’i açık bir dille suçlamaları elbette IŞİD’e karşı mücadelede bir ilerlemedir. Ama bu yetkilerini Ankara Katliamı karşısındaki bütün kanıtlar apaçık IŞİD’i gösterirken bile IŞİD’i suçlamak yerine bu katliamı “kokteyl terör”, “kolektif terör” gibi IŞİD’in rolünü kamuoyundan saklayacak biçimde tarif etmeleri;
1) AKP tabanında ve İslami yaşamı benimseyen çevrelerde IŞİD’e desteği genişletirken (Konya stadında Ankara Katliamı için saygı duruşunu protesto eden kalabalıklar ve sosyal medyaya yansıyan IŞİD katliamına alkış tutanlar bunun örneğidir),
2) Ankara Katliamı’yla ilgili savcılığın hazırladığı iddianamenin de IŞİD’e karşı bir ideolojik platforma sahip olmaması ve katliamı bir kriminal vakaya indirgeyen; İŞİD karşıtı bir platformda duramayan, devlet görevlerini ve bu katliamın yolunu açan siyaseti suçlayamayan bir iddianame olarak biçimlenmesine yol açmıştır.
Ne var ki, yetkililerin artık IŞİD’i açıkça suçlayan bir tutum almaları, sadece söz düzeyinde kaldığı sürece belki günü kurtarır ama IŞİD’e karşı mücadelede bir ilerleme sağlamaya yetmez.
10 EKİM KATLİAMI İDDİANAMESİ REDDEDİLMELİ!
10 Ekim Katliamı’nın üstünden geçen dokuz ay içinde savcıların; firardaki 22 şüpheliyi yakalamak için bir inisiyatif gösteremediği gibi, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporlaştırdığı ihmalleri, görev suistimallerini bile iddianameye alacak bir inisiyatif gösterememiştir. Dahası savcılık iddiasını, IŞİD’in militanlarının Türkiye’de elini kolunu sallayarak ilden ile dolaşmalarına zemin hazırlayan “muhafazakar toplum inşası” girişimlerinden cihatizm ile Hükümetin bulunduğu ideolojik zemin yakınlığı... gibi katliamların zeminini hazırlayan platformu dikkate alarak oluşturamamıştır.
10 Ekim Katliamı’nın üstünden dokuz ay gibi bir zaman geçmiştir. Ve bu dönem içinde IŞİD’in ilişkileri, amaçları, Türkiye’deki örgütlenmesi, bu örgütlenme ile istihbaratının içli dışlılığına dair pek çok şey ortaya çıkmıştır. Bu da 10 Ekim Katliamı’nın iddianamesinin daha kamuoyuna açıklandığında gün eskimiş, hatta bu katliamın bırakalım arkasındaki güçleri, mevcut tutukluları bile adil bir biçimde yargılayamayacağını göstermiştir. Bu yüzden de 10 Ekim Katliamı’nda yakınlarını kaybedenlerin, avukatlarının, bu davayı sahiplenen demokrat kesimlerden gelen “Bu iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmeyerek savcılığa iade edilmesi” talebi son derece haklı bir talep olarak orta çıkmıştır.
10 Ekim Katliamı en büyük IŞİD katliamıdır ve bu katliamın iddianamesi, diğer IŞİD katliamlarının davaları için de bir referans olacak mahiyettedir. Onun için de 10 Ekim Katliamı iddianamesi üstünde yürütülen tartışma ve katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları, avukatları, barış ve demokrasi mücadelesinin güçlerinin davanın iddianamesinin hem felsefesi, hem siyasi ve hem de hukuki açıdan tartışması bakımından son derece önemlidir. Çünkü bu iddianame Atatürk Havalimanı Katliamı başta olmak üzere diğer IŞİD katliamları için de referans olacaktır.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44