Yüksek yargının çocuk istismarıyla imtihanı

Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, iş yükü yetersizliğinden olsa gerek(!), 15 yaşını doldurmamış çocuklara yönelik her cinsel fiili istismar sayan hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruyor. AYM de bu başvuruyu haklı bularak, ceza yasasının ilgili hükmünü iptal ediyor. Basında yer aldığı kadarıyla, 6’ya karşı 7 oyla alınan bu karar 6 ay sonra yürürlüğe girecekmiş.

Belirtmek gerekir ki; çocuk istismarındaki 15 yaş sınırı sadece Bafra Mahkemesinin değil, başta kadın ve çocuk hakları savunucuları olmak üzere, hak hukuk mücadelesi veren tüm kesimlerin karşı çıktığı bir düzenlemeydi. Baro kadın komisyonlarının bu konuda hazırladığı çok sayıda rapor var.

Ama çok önemli bir farkla!

Hak savunucuları, 18 yaşını doldurmamış herkesin çocuk olduğundan hareketle, düzenlemenin 15 yaş ile sınırlandırılmasını eleştiriyor ve bunun 15 yaşını doldurmuş çocukların maruz kalacağı cinsel saldırı suçlarını “hafifleteceğine” dikkat çekiyordu.

Bafra Mahkemesi ise gerekçesinde,”Suça sürüklenen çocuklar yönünden 12 ile 15 yaş arasında olup da kendisine yönelik eylemin anlam ve niteliğini algılama yeteneği olan mağdurun rızasına hukuki sonuç tanınmadığı, bu mağdurların rızasıyla yaşadığı cinsel eylemler hakkında cezanın çok yüksek olduğu, suçun en nitelikli hali için en düşük yaşın 15 şeklinde belirlenmesinin suç ve cezada korunmak istenen hukuki yarar ile müeyyide arasındaki orantıyı bozduğu” ifadelerine yer veriyor. 

Özetle ‘12 yaşındaki çocuğun tecavüze gösterdiği rızayı niye hesaba katmıyorsunuz’ diyor mahkeme ve ceza indirimi istiyor! Dolayısıyla Bafra Mahkemesinin yaptığı başvurunun niteliği kadar gerekçesi de oldukça çarpıcı.

Toplumsal cinsiyetçiliğin bu kadar egemen olduğu bir yapıda “rıza gösterdi” yaklaşımı yetişkin kadınlar için bile tartışmalı ve çoğu zaman gerçeği yansıtmaktan son derece uzakken, 12 yaşındaki çocuğun rızasını sorgulayan bir “adalet” arayışı ve bunu “haklı” bulan bir yüksek yargı anlayışı gerçekten ibret verici. 

Basına yansıdığı kadarıyla, Bafra Mahkemesinin gerekçesinde belirttiği bir başka konu da, yaş sınırının 15 olarak belirlenmesi halinde, bunun daha küçük yaştaki çocukların maruz kaldığı cinsel saldırıları hukuki sonuçları bakımından hafiflettiği yaklaşımı.

Yani mealen söyleyecek olursak; örneğin 3 yaşındaki bir çocuğa karşı işlenen cinsel istismar suçuyla 14 yaşındaki bir çocuğa karşı işlenen suçun aynı ağırlıkta kabul edilemeyeceğini vurguluyor mahkeme. Mağdur çocuğun yaşı küçüldükçe cinsel saldırı dolayısıyla yaşayacağı travmanın artacağına dikkat çekiyor.

Ancak daha küçük yaştaki çocukları daha fazla korumanın yolu “rıza” yaşını düşürmekten değil, fail-mağdur arasındaki yaş farkına bağlı olarak düzenlenecek ceza artırımından geçiyor. Nitekim gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse Türkiye’nin de taraf olduğu Lanzarote Sözleşmesi’ne göre, taraflar arasındaki yaş farkı cinsel suçun tanımında belirleyici bir kriter. 

AYM tarafından verilen bu kararın bu haliyle yol açacağı sonuçları öngörebilmek için ise alim veya kahin olmak gerekmiyor. Literatürde yer alan çalışmalara ve hazırlanan raporlara bakmak yeterli. 

Örneğin Gölge ve Yavuz tarafından Adli Tıp Dergisi’nde yayımlanan bir makalede (2007)*, cinsel saldırıya uğrayan çocukların çoğunlukla 12- 15 yaş grubunda olduğu tespit edilmiş (yüzde 58.46). Yani AYM’nin verdiği bu karar, çocuk istismarının en fazla yaşandığı yaş grubunu ilgilendiriyor.

Öte yandan gerek bu makalede gerekse başka birçok çalışmada, tüm cinsel suçlar içinde çocuklara yönelik olanların çarpıcı biçimde yüksek oranda olması daha fazla rapor edilmesiyle açıklanıyor. Yani yetişkin kadınlar, ispat edememe korkusu veya yaşam tarzının tartışmaya açılması gibi nedenlerle uğradıkları cinsel saldırıları çoğu zaman saklarken, çocuklar bakımından bu kaygı daha az. 

Dolayısıyla cinsel istismarda çocuğun “rızasını (sorumluluğunu)” tartışmaya açan yaklaşımın hukuk sistemine egemen olması, bundan sonra çocuklara yönelik cinsel saldırıların da daha az rapor edileceği ve daha fazla saklanacağı anlamına geliyor.

*Belma Gölge, M. Fatih Yavuz (2007): “Cinsel Saldırı Oranlarının Suç Motivasyonuna Göre Sınıflandırılması”, Adli Tıp Dergisi 21(2) http://www.journalagent.com/adlitip/pdfs/ADLITIP_21_2_11_19.pdf
 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et