‘Benim İslamım daha iyi’ tartışmasında deniz bitti!
Fotoğraf: Envato
Fransa bu sefer Nice’de yapılan terör saldırısıyla sarsıldı.
Büyük Fransız Devrimi’nin yıldönümü olan “14 Temmuz Bastille Günü”nde kamyonla yapılan saldırıda, bu yazı yazıldığı an itibariyle 84 kişi hayatını kaybederken 50’den fazlası ağır olmak üzere çok sayıda da yaralı var.
Saldırının, insanlık tarihinin büyük devrimlerinden birisi olan Fransız Devrimi’nin yıldönümü kutlamalarını yapan (çocuk yaşlı demeden) halka yönelik olması, saldırganın ve arkasındaki güçlerin, bu devrimin insanlığa hediyesi olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganında ifade edilen değerleri de hedef aldığını göstermektedir. Bu yüzden saldırı sadece Nice’de katledilenlere, sadece Fransızlara değil aynı zamanda insanlığın ileri kazanımlarınadır da.
Saldırıyı yapan kişinin hangi örgütle bağlantılı olduğu henüz belli değildir ama şu gerçek ki; saldırıyı düzenleyenler Ortaçağın cehenneminden çıkıp gelen, dünyayı o cehenneme sürüklemek isteyen cihadist güçlerle bağlantılıdır.
Saldırının bir kamyonun silaha dönüştürülerek, kalabalıkların üstüne sürülerek yapılmış olması elbette “terör uzmanları” ve “stratejistler” ekibinin yeni tartışma malzemesi olacaktır. Ve yine elbette, “Fransa’nın güvenlik zaafları”, saldırganın kimliği ve ilişkileri üstünden “Yalnız Kurt saldırısı mı yoksa klasik bir terör saldırısı mı?” gibi tartışmalar yoğunlaşacaktır.
Ama öyle görünmektedir ki, bu saldırının hemen arkasından Fransa Devlet Başkanı François Holland’ın, “Fransa topyekun İslamcı terör saldırısı altında” demesi; gerek bölgede gerekse Avrupa’da terörle mücadele tartışmaları, demokrasi ve özgürlükleri de kapsayan yeni önlemlere ve tartışmalara kapıyı aralayacak en önemli gelişme olacaktır.
HOLLAND İLK KEZ ‘İSLAMCI TERÖR’ DEDİ
Holland, Fransa’daki onca “İslamcı terörist” saldırıları karşısında soğukkanlılığını bozmayan, her vesileyle saldırılarla İslam arasında bağlantı kurulmaması gerektiğini söyleyen bir tutum izlemişti ve bu köşeden de Holland’ın bu tutumu övülmüştü.
Ama Fransa Devlet Başkanı’nın bu son vahşi saldırıyı, “Fransa topyekun İslamcı terör saldırısı altında” biçiminde tarif etmesi, şu gelişmelerin önünü açacaktır:
* Terörizme karşı mücadelede uluslararası alanda tartışmaları alevlendirirken, “İslamcı terörizme karşı mücadele” tartışması öne çıkacaktır.
* Batı dünyasında IŞİD, El Kaide saldırılarını İslama bağlanmadan “terörizme karşı mücadele” çerçevesinde ele alan parti, odak ve devletlerin, bundan böyle Trump’ın, Boris Johnson’un, Pegida’nın, Le Pen’lerin çizgisine yaklaşacağı görülmektedir. Burada ilk adımın Fransa’dan ve onun “sosyalist” Devlet Başkanı Holland’dan gelmesi Avrupa’daki “ılımlı sağcılar” kadar solcu ve “sosyalistleri” de ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi... konularında aşırı sağcılara yaklaştıran bir baskı oluşturacaktır.
* Holland yukarıda sözü edilen açıklamasında “Irak ve Suriye’de güçlü bir biçimde kalmaya devam edecekleri”ne vurgu yaparken, aslında Suriye ve Irak’ta IŞİD’e El Nusra’ya ve İslamcı terörist örgütlere karşı mücadelenin yoğunlaşmasından söz etmektedir. Bu da bölgedeki çatışmaların artacağı anlamına gelmektedir.
TERÖRÜN DİNİ DE MEZHEBİ DE MİLLİYETİ DE VARDIR
Türkiye’den yapılan açıklamalarda “Terörün dini, mezhebi, milliyeti olmaz. Teröre karşı uluslararası dayanışma şarttır” biçimindeki tekerlemeler eşliğinde Fransa’ya başsağlığı dileniyor. Sosyal medyada ve yandaş medyadan da saldırıya ve saldırgana destek açıklamaları gelmeye başlamıştır. Tartışmanın bu yanının önümüzdeki günlerde daha da yoğunlaşmasına tanık olacağız.
Elbette Holland “İslamcı terör” diyerek Pandora’nın Kutusu’nu açmıştır ve bu, Avrupa’daki en gerici güçlerin hareket alanını çok genişletirken, toplumun geniş kesimlerini ırkçı, yabancı düşmanı, İslamofobici odakların etkinliğine açık hale getirecektir.
Ama şu da bir gerçek ki İslam dünyası, IŞİD, El Kaide, El Nusra, Boko Haram gibi cihadist örgütlerin İslam anlayışıyla arasına kalın bir çizgi çekmeden, şeriatçılığı, cihatçılığı kutsayarak, laisizmi İslam dışı görüp reddederek, seküler yaşamla İslam’ın bağdaşmadığını savunarak, toplumu İslami referanslara göre yeniden biçimlendirme girişimleri yaparak, IŞİD’cilikle, cihadizmle savaşamaz. Nitekim yıllardır, “IŞİD’in İslamla bir ilişkisi yoktur” diyerek bir yere varılamayacağı görülmüştür. Çünkü, IŞİD yanlısı ulema, İslam kaynaklarında, “Asıl IŞİD’in İslamı özüne uygun anladığı”na dair daha çok referans göstermektedir.
‘ASIL İSLAM BU DEĞİL’ TARTIŞMASI IŞİD’E YARADI
Nitekim bugün 1.5 milyar nüfusa sahip İslam dünyasında IŞİD ve cihatçı çizgiyi destekleyenlerin oranı yüzde 9’lara tırmanmıştır. Bu oran batılı ülkelerdeki Müslüman gençler arasında çok daha yüksektir. Araştırmalar, İngiltere’deki Müslüman gençler içinde IŞİD sempatizanlarının oranının yüzde 20-25 düzeyinde olduğunu göstermektedir.
Bu yüzden de “Asıl İslam IŞİD’in dediği gibi değil bizim dediğimiz gibidir” çizgisinde IŞİD’e ve IŞİD’ciliğe karşı bir mücadele, bugünkü dünya koşullarında IŞİD’ciliğin zeminini genişletmek ve IŞİD ve bezeri cihadist örgütlere güç kazandırmaktan öte bir işe yaramamıştır. “Asıl İslam öyle değil böyle”, “Şeriat IŞİD’in dediği gibi değil”, “Cihad savaş değil hizmettir” gibi her anlayışa, hatta herkese göre değişebilecek tezler yerine, insanlığın son bin yıllık ilerleme mücadelesi içinde din ve mezhep savaşlarına nasıl son verdiğinden dersler çıkarmak gerekir. Ki, bu dersin en özlü ifadesi, dinin ve inancın toplum hayatını yönlendiren bir etken olmaktan çıkarılarak kişiselleştirilmesi, toplumsal yaşamın sekülerleştirilmesi için devletin laik (dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine karışmadığı) bir çizgiye çekilmesidir.
Bugünde İslam dünyasındaki mezhep çatışmalarına, IŞİD’ci (cihatçı) teröre karşı mücadele zemininin en önemli dayanaklarından birisi (bugün pratikte en önemlisi) elbette, toplumsal yaşamın sekülerleşmesi ve devletin laik bir çizgiye çekilmesidir.
EMPERYALİSTLERE VE GECİLİĞE KARŞI MÜCADELE İLE...
Elbette IŞİD’ciliğin, cihadizmin büyüyüp yaygınlaşmasının arkasında sadece dini ve mezhepsel nedenler yoktur. Tersine cihadizmin her türünün yükselişinin temelinde İslam dünyasına yönelik emperyalist müdahalelerin, yerli gericiliklerin dini, mezhepçiliği kullanarak bölünmeler, çatışmalar yaratması, emperyalistlerin ve gericiliğin kurduğu düzenlerin, adaletsizlik, eğitimsizlik, yoksulluğun ve sınıflar arasındaki uçurumun akıl almaz düzeylere varmış olması gibi tarihsel ve sınıfsal nedenler vardır. Dinin kullanılması, mezhepçilik, şeriatçılık, cihatçılık da bu zeminden beslenmektedir. Bu yüzden de emperyalistler ve onların bölgedeki müttefiki yerli gericiliklerin, halkları ezen birbirini boğazlamaya teşvik eden politikalarına karşı mücadeleyle birleşen bir laisizm mücadelesi, gerek Ortadoğu gerekse İslam dünyasında sorunların çözümü için bir koşuldur.
Aksi halde “Kimin İslamı asıl İslam’dır” tartışması; İslam ülkelerindeki mezhep çatışmasını derinleştirip yaygınlaştırırken batıdaki İslamofobi ve onun etrafında yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın üstünde yükseldiği zemini beslemeye devam edecektir.
Tabii ki batı ülkelerindeki en temel özgürlüklerin ve insan haklarının, bunlardan zaten rahatsızlık duyan egemen sınıflar ve faşist, gerici güçlerin ayaklarının altında ezilmesi eşliğinde...
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47