17 Temmuz 2016 01:00

Kafa kağıdı meselesi (1)

Kafa kağıdı meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Yerlerinden yurtlarından ister istemez göç yollarına dökülen Suriyelilerin bir kısmı Akdeniz’in azgın dalgalarına yenik düşüp, çoluk çocuk pisi pisine boğulup giderken, kimileri de bindikleri kıytırık teknelerle veya uyduruk plastik botlarla “sakin limanlar”a güç bela ulaşır ulaşmaz önce Tanrı’ya şükredip, sonra da onlara kucak açan insanların himmetlerine sığınırken, diğer yandan da ayak bastıkları bu yeni diyarlarda yaşamlarının hangi mecralara doğru sürükleneceği de muamma!
Ancak “dünya” denen şu kırtıpil gezegenin yanı sıra, keza tüm evrende neyin, ne zaman, nasıl ve hangi rotada yürüyeceğini “plan”layıp, bunun direktiflerini gökyüzündeki koltuğundan buyuran yüce Rabb’imizin, Suriyeli bu “kul”larının haline, belki de fazlasıyla acıdığı için, son anda devletimizin muhterem yetkililerinin kulaklarına hafif yollu üfleyip verdiği talimata bakılırsa; görünen o ki, başka ülkelere doğru yelken açan bu “gariban” insanların istikbali henüz tam anlamıyla kocaman bir soru işaretiyken, buna mukabil memleketimizi, “cennet vatan”ımızı şu  sıralar mesken tutan milyonlarca Suriyelilerin başına her faninin kolay kolay elde edemeyeceği “devlet kuşu” kondu, konuyor maşallah!
Nitekim her ayın dokuz, on dokuz, yirmi dokuzunda, özellikle de yılbaşlarında çekilen milli piyango biletleriyle günün birinde “talih kuşu”nun inşallah kendi başlarına konacağını umut edip, dolayısıyla sabahın kör karanlığında nedense illa da Nimet Abla’ nın Eminönü’deki minicik dükkanında kuyruğa girip bunun hayaliyle yatıp kalkanların rüyalarını fevkaladenin fevkinde sollayan bir devlet kuşu!
T.C. Vatandaşlığı...
Bizler, Tanrı’nın her kuluna kolay kolay nasip etmediği T.C. damgalı ve her biri “özel nümerolu kafa kağıtlarımızı” onur ve gururla taşıyıp, bunun sayısız “nimet”lerini gerek yurdumuzda, gerekse uluslararası camia içinde gönül rahatlığıyla tepe tepe kullanırken, diğer yandan atalarımızdan, ecdadımızdan miras aldığımız “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” hükmüne binaen, şu anda topraklarımızda barınmak için bizlerin şefkatine, bir tas çorbasına, bir baş kuru soğanına ihtiyaç duyan Suriyelilere, hele hele elhamdülillah hemen hepsi de “din kardeşimiz” olan bu insanlara kucak açmayıp ne yapabilirdik ki!
Tamam! Okey!
Peki bunca yıldan beri neredeyse vatandaşlarımızın yarısını; bu, diğer yarısını “öteki” tarafa itekleyip bu bapta yeterince birlik ve beraberliğimizi tam anlamıyla bir mermere, granit bir parçaya dönüştüremediğimiz için yakınıp dururken, öte yandan sayıları üç milyonu bulan bu insanları hangi tarafın “not defterlerine” kaydedip, hangilerinin “note book çantaları”na yerleştirip, sonra da nasıl bir mizan çıkaracağız, ya da patırtısız gürültüsüz bir mizan gerçekten de çıkarabilecek miyiz!
No! Kazın ayağı hiç de kolay değil!
Kolay değil çünkü, zira, nitekim kendi vatandaşlarını tıpkı kesmece karpuz misali ortasından bölüp, bir kısmına “yerli ve milli” forma giydirip “baş tacı” ederken, diğerlerini gari Allah ne verdiyse babında; hain, bölücü, soysuz, kanı bozuk falan feşmekan sıfatlarla yerleyeksan etmeyi milli “görev” belleyen “kaptanıderya”larımız öncelikle kendi kapılarının önünü temizlemekten acizken, öte taraftan bu çağdışı, bu “yampiri kafa”yapısıyla Suriyelilerin ceplerine T.C. mühürlü birer kimlik koyduklarında acaba bu “kafa kağıdı” sayesinde bu insanların dertlerine gerçekten de “derman” olabilecekler mi?
Özüme kalırsa, no!
Neden?
Nedeni haftaya Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa