Susuzluk
Yıllarca önce de yazmıştım. Anımsayanınız vardır.
Ama benim güncemizde yazma olayım başlayalı neredeyse yirmi yıl olacak…
Bir kuşak… Dile kolay…
Şimdiki okuyucularım ya doğmamışlardı ya da çocukluktan çıkmamışlardı bile. Bunu düşününce kimi yinelemelerde yarar görüyorum.
Gerçi yaptığım tam yineleme değil ya…
Ben Batıdan ayrılmadan önce, Belgrat belediyesi Avrupa’nın en başarısız belediyesi olarak tanılanmıştı.
Biliyor musunuz neden?
O yıl içinde yalnızca bir dakika için kentte elektriklerin kesilmesinden ötürü…
Ben bu yazıyı yazdığım gün (13 Temmuz 2016) Kuzguncuk’ da bütün bir gün susuzduk. Susuzluğumuz tam 24 saat sürecekti.
Diyecekler ki,
Önceden bilgi verdik ya… Önleminizi alsaydınız!
Olmuyor! Sayrılık var, şu var, bu var…
Örneğin ben bir büyük ameliyat geçirdim. Sonuçta, belki dört aydır olağan dışı temizlik önlemleriyle yaşıyorum. Temizlik taşıma suyla olmuyor.
Paranız varsa dışarıda yemek yiyebilirsiniz. İyi de, biriktirilmiş suyun temizliğinden nasıl kuşku duymayabileceksiniz?
Sayrılar evlerinde ne yaptılar ki bu gün?
Çalışmaları suya bağlı yerlerde ne yaptılar dersiniz?
24 saat su kesilmesi uygar bir ülkede düşünülebilir mi? Nasıl olur böyle bir şey? Örneğin bir Alman bunu anlayamaz.
Yetkililer sanırım şöyle söylerler: Burası Türkiye, her şey olabilir!
Su deyince yine yıllar önce değindiğim bir başka konu da geldi usuma.
Yirmi dört saat elinizi yüzünüzü yıkayacak su bulamazken, bu gün bir yangın çıksaydı ne yapacaktık?
Ben oralardayken, Londra’ da her yapının tepesine, yangın için yedek bir su deposu yapılması gerekiyordu. “Oturma izni” alabilmek için zorunluydu bu. Belki de şimdi daha ileri, daha çağdaş yöntemler bulmuşlardır.
Londra’yı bir yana bırakın, yüz yıl öncesinin İstanbul’unda bile her evin altında sarnıçlar vardı. Yağmur sularının biriktirildiği sürekli dolu duran sarnıçlar… Yangında kullanılması bu suyun biriktirilmesinin nedenlerinden biriydi.
Şimdi var mı bir önleminiz yangına karşı?
Geçenlerde bir belediye başkanımız, “yasası olmasa da biz isteyelim her yapıda böyle bir önlemi” diyordu. Doğru değil mi söylediği?
İstanbul’un geri kalmışlığına bakmayıp, böyle bir önlemi, büyük küçük bütün belediyeler, yapı yaptıranlar istemeliler. Kimi büyük, göz boyayıcı, tasarımlar yerine önce bunları düşünmek zorunlu değil mi?
Evrensel'i Takip Et