‘Madalya için spor’ ve sonuçları

2016 Rio Olimpiyatları öncesi devasa bir doping skandalının odağındaki Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin, yönetimini şu sözlerle savundu: “Siyasetin spora müdahalesinin tehlikeli bir şekilde yeniden nüksedişine tanıklık ediyoruz. Evet, bu müdahalenin biçimi değişti ama özü aynı: Sporu jeopolitik baskının ve ülkelerin, halkların negatif bir şekilde resmedilmesinin bir aracı haline getirmek…”
Meseleye vakıf olmayanlar için özet geçelim. Sonra da Putin’in sözlerine dönelim.

Ağustos 2015’te Alman Gazeteci Hajo Seppelt, 2001-2012 arası Olimpiyat ve Dünya şampiyonalarında kazanılan 146 madalyadan 55’inin doping sebebiyle şaibeli olduğunu öne süren kapsamlı bir haber yayımladı. Bu iddialar sonrası Dünya Antidoping Ajansı (WADA)’nın öncülüğünde kurulan komisyon, Rusya’nın devlet destekli bir doping sistemi kurduğunu ve buna karşı ciddi tedbirler alınması gerektiği sonucuna vardı.

Rusya, bu aşamada uluslararası çevrelerle uzlaşmayı seçen bir tavır takındı. Spor sisteminde belli sorunların olduğu kabul edildi ve bunların düzeltileceği sözü verildi. Rusya, böylece ciddi cezalara rağmen Rio 2016’dan men edilmeyeceğini umuyordu. Atılan ilk adımlardan biri Doping Kontrol Merkezi Başkanı Grigori Rodçenkof’un görevden alınmasıydı.
Putin, Spor Bakanı ve en yakınındaki isimlerden Vitali Mutko’ya dokunmak yerine “göstermelik” adımlar atmayı tercih ediyordu. Ancak Rodçenkof, bu “ihanet” sonrası ABD’ye iltica etti ve itirafçı oldu!

Şu anda onun birinci ağızdan yaptığı suçlamalar, Rusya’nın Rio 2016’dan tamamen men edilmesini gündeme getirmiş durumda. Rodçenkof’un ortaya koyduğu şemaya göre Rusya, sporculara hem doping kullandırdı hem de doping kontrollerini maniple ederek temiz görünmelerini sağladı. 2012 Londra Olimpiyatları, 2013 Moskova Dünya Atletizm Şampiyonası ve 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarında bu yolla yüzlerce sporcunun pozitif doping sonuçlarının gizlendiği öne sürülüyor.

İddiaların temel olarak ABD ve Kanada merkezli olması, Putin’e başta aktardığımız cümlelerle savunma geliştirme imkanı sunuyor. Putin’e göre dostu Sepp Blatter ve FIFA’ya yönelik rüşvet ve yolsuzluk soruşturması da ABD’nin kendilerine karşı geliştirdiği “jeopolitik baskı”nın bir aracı olarak gündeme gelmişti!
Aslında Putin tamamen haksız değil.

Evrensel’in 17 Temmuz tarihli pazar eki için yazdığım ‘Yerli ve milli madalya avcılığı’ başlıklı yazıda sporu, siyasi güç gösterisinin bir alanı olarak gören devletlerin -Türkiye örneğinde olduğu gibi- kah doping kah ifrada vardırılan devşirme sporcu stratejileriyle gündeme gelmelerinin normal olduğunu; amacın “halk için” değil “madalya”, “ulusal gurur”, “siyasi güç” için spor olduğu her sistemde böyle örneklerle karşılaşılmasının kaçınılmazlığını dile getirmiştim.

Putin, kendi evinde düzenlenen 2014 Soçi’yi “Rusya’nın gücünü göstermek” için bir araç olarak kurgulamıştı. Bunun için 2007’deki oylamaya bizzat katılarak konuşma yapmış, 2010 Vancouver’daki büyük başarısızlık sonrası radikal adımların atılması çağrısı yapmıştı.
Ortaya çıkan iddialar söz konusu radikal adımların ne olabileceğine dair ciddi veriler sunuyor.
Putin’in dediği gibi ABD ve Batı ekseni bunu “rakibin kalesine siyasi bir gol atmak için” kullanıyor. Putin, sporu siyaset için nasıl kullanıyorsa, onların da bunu öylece kullanması doğal.
Her iki tarafın asıl derdinin “spor” olmadığını bilmekse izlediği hiçbir yarışın gerçekliğinden emin olamayan biz tarafsız sporseverlerin trajedisi.

Not: Bu, Soğuk Savaş döneminde de böyleydi. ABD ve Sovyetlerin spora bakışında “siyasi yarış”ın önemli bir yeri vardı. Ancak Sovyetler ve diğer sosyalist ülkeler bunun bir unsuru olarak çok güçlü halkçı spor sistemleri kurmuştu. Batı ve ABD de kendi sistemlerini bu ilhamla güncellemişti. O dönem, güçlü siyasi rekabete karşın halkın kazançlı çıkabileceği bir denklem oluşmuştu. Günümüzde ise Rusya’da(ve Ukrayna’da) spor oligarklara ve Putin’in kısa dönemli siyasi hedeflerine bağlanmış durumda. Bu da “korkunç paralar harcayan futbol kulüpleri” ve “devlet destekli doping sistemi” yaratmış durumda. Bunun futboldaki ve atletizmdeki sonuçları ortada.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et