20 Temmuz 2016 00:17

Kısa darbenin kârı diktatörlük

Kısa darbenin kârı diktatörlük

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Temmuz darbe girişiminin çeşitli yönlerini bir süre sonra daha net göreceğiz. Şu ana kadar ortaya çıkan veriler de üç gün öncesine göre fotoğrafın daha fazla kısmını görmemize imkan veriyor.
Darbe girişimine dair operasyonlar ve darbecilerin WhatsApp yazışmaları, 15 Temmuz darbesinin çok büyük oranda Tuğgeneral ile Tuğamiraller darbesi olduğunu gösteriyor. Bir anlamda iki aşamalı bir darbe sürecinden bahsedebiliriz. Önce TSK’nin komuta kademesine yönelik bir darbe ve onunla eş zamanlı olarak da ülke geneline dair bir darbe süreci. Temel hedef olan ikincisini gerçekleştirmek için önce birincisi yapılarak Genelkurmay Başkanının da aralarında bulunduğu en üst komuta kademesi rehin alınıyor.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu girişimin başından beri Gülen Cemaatinin bir darbe girişimi olduğunu söylese de, iktidarın epey zamandır tasfiyeye giriştiği Cemaatin ordu içinde böylesi bir gücünün nasıl olabileceği sorusu akla geliyordu. Ancak TSK’yi içeriden bilenler içinde birçok kesim Cemaatin bu darbe içinde küçümsenemeyecek bir yer tuttuğu konusunda birleşiyor.
Eski Özel Kuvvetler mensubu Binbaşı ve Analist Metin Gürcan’ın ‘Bir darbe girişiminin anatomisi’ başlığı ile yazdığı yazı, tezleri itibariyle bunlar içinde en derli toplu görünenlerden biri.  Gürcan yazısında darbe girişimine katılanları şu biçimde sınıflandırıyor:
FETÖ mensubu subaylar: Bu subaylar 15 Temmuz gecesi mekanizmanın beyni rolünü oynadılar.
FETÖ’cü olmayan aşırı laiklik hassasiyeti olan ve Hükümet karşıtı subaylar: Gözaltına alınan isimlerden ve sıkıyönetim listelerine baktığımda bu listelerde ‘Sert laik’ ve ‘Sıkı Atatürkçü’ subayların da olduğunu görüyorum.
Kişisel çıkar ve şahsi askeri kariyer için cuntaya katılanlar: Açık kaynaklara yansıyan haberlerde dikkat çeken şey; bu cuntanın başta bankalar, bol akçeli kamu kurumları ve hatta ataşelikler ile il sıkıyönetim komutanlıklarına kadar kişileri isim isim seçmeleri.”
(T24, 17 Temmuz 2016)
Gürcan ardından da şöyle bağlıyor: “Bu darbe girişimi hakkındaki dava süreçleri başladığında yukarıdaki her üç gruptaki subayların tamamının ‘Atatürkçü, cumhuriyetin temel değerlerine bağlı, laik, batı ve modernleşme yanlısı, demokratik’ bir tavır sergileyecekleri kesin.”

Darbe girişimcilerinin haberleşmek için oluşturdukları Whatsapp grubundaki konuşmalara bakıldığında, darbeyi tamamına erdirmek için ordunun belirli temel kademelerini harekete geçirmekte zorlandıklarını ve saatler ilerledikçe de darbenin düşmeye başladığını onların da gördüğünü, tanklardan halka ateş açılması, Meclisin bombalanması gibi gelişmelerin de bir anlamda son çırpınış ve kaybetmişliğin ifadesi olduğunu söylemek mümkün.

Bundan sonra bu darbenin en derin sonuçlarından birinin TSK içinde olacağı kesindir. İktidar, TSK’nin tamamında hakim olabilmek için ince hesaplara dayalı sert bir süreç başlatacaktır. Başarısız olmuş, ezilmiş bir darbenin ordu içindeki izinin ise darbecilerin tutuklanması ile silinemeyeceğini, bunun psikolojik sonuçlarının derin olacağını da tahmin etmek zor değil.
İktidarın bu süreci, tek parti ve tek adam yönetimini daha da derinleştirmek için fırsata dönüştürme gayreti ise tehlikeli bir kutuplaştırmayı kışkırtıyor. Darbe gecesinden sonra da iktidarın halkı sürekli meydanlara çağırması, bunun için camilerden salalar okunması, çağrılar yapılması, daha fazla insan meydanlara daha kolay gelebilsin diye toplu ulaşımın parasız hale getirilmesi bunun işareti.

Kamu görevlilerine yurt dışı yasağı konulması, izinlerin iptal edilmesi gibi gelişmeler de darbe ile mücadele adına meşrulaştırılan ve bir sıkıyönetim uygulamasından hiçbir farkı olmayan pratikler. Çok sayıda internet sitesine erişim engellenirken, Cemaat ile ilişkilendirmenin de mümkün olamayacağı çok sayıda gazetecinin ismi de iktidara yakın sosyal medya hesaplarından ‘Gözaltına alınacak gazeteciler’ olarak sunuluyor.
Yani Saray ve iktidar açısından, ‘kısa darbenin kârı diktatörlük’ diye özetlenebilecek bir politika devrede şu anda. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın idamın yeniden getirilmesine ilişkin üst üste yaptıkları vurgular da bu sürecin bir tamamlayanı.
İktidara, onun baskılarına karşı olan, ancak darbeye de prim vermeyen laik kesimlerin de önünde kritik bir görev duruyor. İktidara oy vermiş olan, ancak darbeye de karşı olduğu halde sokaklardaki linç eylemlerine de katılmayan, tasvip de etmeyen halk kesimlerini de kazanmaya dönük bir demokrasi mücadelesi dili ve yöntemi geliştirmeyi başarmak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa