22 Temmuz 2016 00:49

Darbe girişiminin halka ‘sıcak’ faturası OHAL!

Darbe girişiminin halka ‘sıcak’ faturası OHAL!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son yarım yüzyıllık darbeler tarihinin gerçeği yine değişmedi; egemen sınıfların arasındaki çatışmanın silaha dökülmüş biçimlerinden birisi olan darbelerin (ve darbe girişimlerinin) faturası yine halka çıkarıldı.
Darbe girişiminin üstünden sadece bir hafta geçtiği halde ilk fatura, “Paralel Devlet Yapılanmasının (PDY)” tasfiyesi adı altında on binlerce kamu emekçisin (sayılarının giderek yüz bini aşabileceği de belirtiliyor) çalışma hakları, hukuku ayaklar altına alınması biçimindeki uygulamalardan sonra ikinci fatura da önceki gün “OHAL ilanı” olarak işleme kondu.
Çarşamba günü toplanan MGK’nin “tavsiye kararı”na uyan Hükümet, MGK toplantısının hemen arkasından toplanarak, üç ay süreyle 81 ili kapsayan OHAL’i ilan etti.
Böylece 81 ilin valileri olağanüstü hal (OHAL) valisi oldular.

ÖZGÜRLÜKLER ARTIK VALİLERİN İKİ DUDAĞI ARASINDA

Bugüne kadar her vesileyle Ecevit Hükümetinin son günlerinde kaldırıldığı halde, sanki AKP Hükümeti tarafından kaldırılmış gibi, “OHAL bizim dönemimizde kaldırıldı” diye övünmekten pek hoşlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yıllık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı sonunda ülkeyi yeniden OHAL yönetimine sürüklemiş oldu.
OHAL demek, daha önce OHAL koşullarında yaşamış kişiler, bu uygulamaların neler olduğunu biliyorlar.
OHAL’e dayanaklık eden Anayasa’nın 120. maddesi ve bu maddeye dayanarak çıkarılmış OHAL Yasası’nın neleri getirip götürdüğü bugün ve önümüzdeki günlerde tartışılacaktır. Ama OHAL toplam açısından insanların üstlerinin, çantalarının, arabalarının mahkeme izni olmadan aranmasından, kişilerin ya da belirli bir topluluğun, bir bölgede ikamete zorlanması ya da belirli bir bölgede ikametinin yasaklanması, basın özgürlüğünün sınırlandırılması, bu sınırlamanın bildiri, dergi, film vb. yayınların yasaklanması, gazetelerin basımının ve dağıtımının yasaklanması, toplu gösterilere izin verilmemesi ya da yasaklanması, TİS, grev, direniş... gibi sendikal faaliyetlerin sınırlandırılması, yasaklanması ya da çalışma sürelerinin uzatılıp kısaltılması, çalışma şartlarına müdahale edilmesine kadar her tür insan hakkının, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin valilerin iki dudağının arasında olduğu bir yönetimdir.
Cumhurbaşkanı “Kişisel özgürlüklere, basın özgürlüğüne dokunulmayacak”, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “Piyasalara dokunulmayacak” filan dese de uygulamada pek öyle olmayacağını da herkes biliyor.    

‘MECLİSE SİVİL DARBE!’

Ama OHAL sadece bireysel, toplumsal özgürlükleri sınırlamak anlamına gelmiyor. Aynı zamanda OHAL Meclisin seçilmiş vekillerinin faaliyetlerini de sınırlıyor. Aslında OHAL ilan ederek MGK ve Hükümet, Meclisin yetkilerini askıya alıyor. Çünkü; OHAL’le ilgili yasalar Mecliste olağan prosedür izlemiyor; tersine hükümetten gelen tasarı, Mecliste “tümü üstünden” (Üstünkörü demek daha doğru) konuşuluyor ve hele de bugün olduğu gibi iktidar partisinin çoğunluğu varsa, tasarı hükümetten geldiği gibi Meclisten geçiyor; Meclis bir “noter” derekesine düşürülüyor.
Dahası OHAL’le ilgi düzenlemeler içerik ve şekil bakımından Anayasa Mahkemesinin denetiminin dışında tutuluyor. Onun içindir ki, CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, darbecilerin Meclis karşısındaki tutumunun ifadesi olan Meclis binasının F-16’larla bombalanmasıyla kıyaslayarak “OHAL ilanının Meclise yapılan sivil darbe” olduğunu söyledi.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERLE YÖNETİM DÖNEMİ

Yine gelenek olduğu üzere önceki darbeler ve sıkıyönetimlerin ilanında olduğu gibi, bugün de özü özgürlüklerin sınırlanması olan OHAL’in özgürlükleri sınırlamak için değil özgürlükleri ve demokrasiyi güçlendirmek için ilan edildiği iddia ediliyor. Ama hayatının önemli bir kısmını OHAL’ler ve sıkıyönetimler altında geçiren bu ülkenin insanları, halkı, OHAL’in demokrasiyi ve özgürlükleri korumak, geliştirmek için ilan edildiğine inandırılması kolay olmayacaktır.
Nitekim içinden geçtiğimiz sürecin özellikleri; Erdoğan-AKP yönetiminin, “Parlamenter sistemin dinleme odasına alındığı”, “Fiilen başkanlık sistemine geçildiği” söylemi ve bu söylem üstünden yapılan girişimler ile darbe girişimi arkasından 60 bin dolayında kamuda çalışanın sorgusuz sualsiz görevlerinden uzaklaştırılıp gözaltı kararları çıkarıldığı dikkate alındında;
nn Hükümetin uzun zamandır hayali olan ama bir türlü gündeme getiremediği, 657 sayılı Yasa’daki kamu emekçilerinin iş güvencelerini ortadan kaldıran düzenlemeler,
- Kıdem tazminatının fona bağlanması gibi işçi sınıfının tarihsel kazanımlarının ortadan kaldırılması,
- Vatandaşların haklarını savunmak için idari yargıya baş vurmalarının önlenmesi,
- Üniversitelerin ve çeşitli yarı resmi emek örgütlerinin faaliyetlerinin sınırlandırılması,
- Meclis İç Tüzüğü’nde muhalefetin girişimlerinin sınırlandırılması,
- Yerel yönetimlere atanacak kayyımların yetkilerinin artırılması,
- Yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması amaçlı düzenlemeler... olağan halde önemli sıkıntılar çıkaracak netameli pek çok düzenlemenin kanun hükmünde kararnamelerle düzenleneceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.

ÖZGÜRLÜKLER VE DEMOKRASİ İÇİN MÜCADELE

Darbe girişiminin halka çıkarılan en önemli, sıcak faturası OHAL olduğuna göre, bu faturayı ödeyip ödememek de halka düşmektedir. Burada en önemli sorumluluk elbette ki sendikalara, emek örgütlerine ve demokrasi güçlerine düşmektedir. Ama şimdiden şunu söyleyebiliriz ki, olağan dönemlerde bile işçi haklarını değil, sermayenin çıkarlarını gözetmeyi esas alan sendika yöneticilerinin büyük bir çoğunluğu, OHAL’i bahane göstererek, “Ne yapalım OHAL var. Yoksa biz yapacağımızı bilirdik” manevralarına girecek, işçileri oyalamanın ve mücadeleyi pasifize etmenin bir yolunu bulacaklardır. Ama işçilerden, mücadeleden yana olmaya devam eden sendikacıların, işçilerin emekçilerin ileri kesimlerinin, sınıf partisinin, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin, akademisyenlerin, aydınların sorumluklarının farkında olarak öne çıkmaları (Darbe girişimi sonrasında da nitekim bu çevreler tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardır) belirleyici önemde olacaktır. Olup biteni doğru bir biçimde açıklamaya devam etmek, darbeye karşı olmanın yetmediğini ama aynı zamanda özgürlüklerin, demokratik hakların sınırlandırılmasına ya da ortadan kaldırılmasına karşı mücadele etmek, bunun için özgürlük ve demokrasiden yana bütün güçlerin birleşmesi için mücadele etmek, darbe öncesi döneme göre bile şimdi daha da önem kazınmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa