Kırmızı Pazartesi
“15 Temmuz” ertesi…
Sendikamdan (DİSK Basın İŞ) arkadaşlarla “darbe”ye dair serbest vezin atış halindeyiz…
Anlamaya çalışıyoruz…
“Kırmızı Pazartesi” dedi, Aliye (Gümüş)
Kırmızı Pazartesi?
“Gabriel García Márquez’in romanı…
Okumayanlar dahi hikayesini bilir sanırım…
Márquez, Kırmızı Pazartesi’de, “İşleneceğini herkesin bildiği ama engellemek için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü”nü anlatır...
Bizim Aliye’nin Kırmızı Pazartesi benzetmesi isabetli değil mi?
Bence fevkalade...
“15 Temmuz”da herkesin bildiği ama kimsenin engellemek için -neredeyse- kılını kıpırdatmadığı bi’kalkışma değil mi?
KASABANIN SIRRI
“Herkesin bildiği” derken?...
İzah edeyim…
15 Temmuz’da darbe olacağının bilinmesinden bahsetmiyorum…
(Hoş, onu bilen de biliyormuş ya… Ne zaman, ne kadarını kim biliyormuş; ileride biz de bilecek miyiz?)
Gerçi “o gece” olmasa da Fethullahçı bi’kalkışma beklentisinde olan azımsanamayacak sayıda yazar varmış…
Darbe sonrası yazdıklarından öğrendim, isabetli öngörülerini…
İroni yapmıyorum; yazdıklarına atıf yaparak gösterdiler, kimi sahiden öngörmüş…
Ben onlardan değilim; affınıza sığınarak itiraf ediyorum, öngörüsüzlüğüme verin, ben böyle darbe marbe beklemiyordum…
Ama bu “iş”in böyle gitmeyeceğini hissedebilenlerdendim…
Algı kıyılarımızı daha sık dövmeye başlayan “blok” içi çekişme ve çatışma dalgasının bi’şekilde patlayacağını ben de düşünüyordum…
’70’LERDEN BERİ..
Aliye’yi bilmem ama… Yaşadıklarımızı Kırmızı Pazartesi’ye benzeten ise bunlardan da öte…
Fethullahçı “sızıntı”nın tarihiyle başlar…
Cemaatin devlette ve bilhassa polis ile askeriyede örgütlenme/güçlenme ve giderek tayin edici güç haline gelmesinden bahsediyorum…
“15 Temmuz” sonrası darbenin faili olarak mimlenen Fethullahçılara dair basında yazılan bilgi notlarına bakın:
“1970’lerden itibaren devlete sızmaya başlayan Fethullaçılar/Cemaat/çete…”
Aşağı yukarı tüm medya benzer cümleler nakletti takipçilerine; darbecilerin meşrebini izah ederken…
SONUNDA ‘IŞIK EVLERİ’ KARAR’I
Hele Saray/iktidar medyası…
Mesela.
Işık Evleri’nden
hain kalkışmaya
Sizce bu başlık hangi gazetenin?
Sözcü, Aydınlık…?
Hayır!..
Görünce inanın şaşırdım; iyice bunadım galiba deyip hızla gazetenin ilk sayfasına döndüm…
Yoo… “Bir Millet Destan Yazdı” manşetinin üstünde: Karar…
Evet, 17 Temmuz 2016 tarihi Karar gazetesinin 15. sayfa manşeti bu:
Işık Evleri’nden hain kalkışmaya…
Haberin spotu, “1970’lerden itibaren…” filan gibi başlıyor, tarihçe vermeye…
Günaydın!
Hakkını teslim edelim… Doğu Perinçek ve çevresi ile (Son zamanlara kadar) Cumhuriyet ve bilhassa Hikmet Çetinkaya…
Fethullahçıların hep ensesinde oldular…
VAKTİYLE UYARAN UYARDI AMA…
Israrlı yayımlarıyla hem bilgi verdiler Fethullahçı yapının esrarlı örgütlenmesi hakkında…
Hem devleti ve toplumu uyardılar “FETÖ” tehlikesi için…
Evet… Bu çetenin devlette… Özellikle askeriye ve poliste yapılanmasını, hakim kuvvet haline gelmesini… yazıp durdular…
Tam da artık Saray medyasının da işaret etmeye başladıkları “Işık Evleri”ndan başlayarak…
Cemaatin 1970’lerden itibaren nasıl örgütlendiğini… İçinden CIA… ABD… Komünizmle Mücadele Dernekleri… Siyasal İslam… geçen bilgi ve belgeleri paragraf paragraf ortalığa saçtılar…
Reis’in diline persenk ettiği “Paralel yapı”nın müellifi Öcalan’ın uyarıları ha keza…
Sadece bunlar mı?
En son İzmir’deki FETÖ iddianamesi olmak üzere pek çok mahkeme dokümanında… Arşivlerde bekleyen devlet belgesinde… Var hepsi…
“FETÖ”nün idrar tahliline kadar her şey yapılmış; sır değil, biliniyordu…
Buna rağmen...
İşte 15 Temmuz darbesine Kırmızı Pazartesi hüviyeti kazandıran da tam da bu…
HANİ DARBEYE KARŞI 70 MİLYON ADIMDIK
Soru şu:
Tüm uyarılara rağmen neden engel olun(a)madı?
Önlemek şöyle dursun…
Alınan neredeyse başlıca tedbir, Cemaatin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler oldu…
Ve nihayetinde bi’kaç yıl öncesine kadar iktidarın gayriresmi ortağı oldu, AKP-Cemaat koalisyonu olarak yıllarca Türkiye’yi yönetti…
Nasıl, kim(ler) sayesinde?
AKP’nin “Askeri vesayete karşı mücadele”de cevval akıncıları… iken..
“Darbeye Karşı 70 Milyon Adım”ın teşkilatçısı “Genç Siviller” olarak alkışlanır… iken…
Nasıl oldu da tarihimizin en kanlı darbecileri oluverdiler?
Cevapları içinde ve üstünde olan soruları merkeze koymadan FETÖ tartışması yapılamaz…
Bugünlere nasıl geldik sorusu çözülemez…
Konu komşu darbenin sırrını çözmeye sarmışken, hepimizin bildiği kasabanın sırrını hatırlatayım dedim…
SARAY’IN ‘YENİ DEVLET KURMA’ STRATEJİSİ
Darbeli günlerin klişe deyimlerinden biri bu galiba:
Devletin dikişleri patladı…
RT Erdoğan başbakanını ve “Kaçak Saray’a gitmeyiz”ci muhalefeti o Saray’da topladı…
Gündem malum:
Dikişi tutmayan devletin hali ne olacak?
Yama kurtarır mı?
Niyet o değil…
Nitekim…
İktidar mal bulmuş mağribi gibi atladı; krizi fırsata çevirecek anahtar cümleyi kurdu:
Devleti yeniden kuracağız…
Kim, kimlerle?
Muhalefet ne diyor?
MHP’ye bakmaya lüzum yok; Saray ne derse o… Son tahlilde...
CHP’nin tavrı?..
Kılıçdaroğlu son Taksim Mitingi’nde “Devletin yeniden kurulması”ndan bahsettiğine göre…
Evet…
Yeni süreç, dağılan devletin yeniden kuruluş süreci olacak…
Siyaset ve toplum bu devletin yeniden kuruluş stratejisine göre şekillenecek…
Şekilleniyor…
Saray’da hafta başı (25 Temmuz 2016) yapılan iktidar-muhalefet bulaşması bunun nişanesi…
Muhalefet derken, düzelterek altını çizeyim…
HDP dışındaki parlamento muhalefeti çağrıldı Saray’a…
Ve mesela CHP, HDP’nin katılmamasını mesele etmedi…
Öyleyse?
Devletin yeniden kuruluşu süreci HDP ve temsil ettiği Kürt muhalefetini kapsamayacak…
Dahası… Muhtemelen HDP/Kürt (bu arada hizaya girmeyen sol-sosyalist) muhalefetini enkazı üzerinde yeni devletin inşa edilmesi planlanıyor…
12 MART DERSLERİ
CHP ne olacak?
Saray’ın CHP’si olursa ne ala…
Yoksa?..
Bi’süre böyle ebelek gübelek devam…
Ta ki Saray, “paralel”i halledene kadar…
Ya da FETÖ’nün tasfiyesinde mesafe alıp kendini güvende hissedene dek idare edecek…
Naçizane uyarmak isterim…
CHP bu mili birlik havasına fazla kaptırmasın…
Bu havalar mahvedebilir CHP’yi de… (HDP ve sol/sosyalist muhalefeti çarpacağı gibi tıpkı…)
Nasıl mı?
12 Mart ve sonrası yaşananlara baksın…
12 Mart cuntasının (Ordu içi dengelerin hiyerarşi temelinde yeniden tesis edilmesi gibi) meselelerini çözene kadar “reform” dolmasıyla muhalefeti nasıl oyaladığını unutmasın…
Yarattığı beklentiyle kimilerinin nasıl şakülünü kaydırdığını hatırlasın...
Erim hükümetlerine bakan veren CHP’nin izinden gitmesin…
Tayyip’in peşine takılmasın…
Saray’ın neoliberal İslamcılık temelinde devleti inşa etme planına koltuk değneği olmasın…
Sağa değil sola… Saray’a değil demokrasi cephesine dönmeli yönünü…
SATIR ALTINDAN NOTLAR...
‘TAKSİM MANİFESTOSU’NUN 4.MADDESİNİ CHP DE UNUTMASIN
Oradaydım... Konfederasyonumla; DİSK’le…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Taksim Manifestosu”nu dinledim…
4. maddeyi mühimsedim:
“Demokratik parlamenter sistemimize karşı yapılan darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır. DİRENME HAKKI DEMOKRASİYİ KORUMANIN MEŞRU BİR YOLU OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR.” (Vurgu, büyük harfler benim- erol a.)
Bu hakka sahip çıkmalı…
CHP’nin (de) sahip çıkmasının… Kılıçdaroğlu’nun sözünün kılıçdarı olmasının takipçisi olmalı…
En başta CHP’nin sol ve demokratları…
‘Manifesto’ya dair son not:
Sık yapılan “Demokratik parlamenter sistem” savunusuna eyvallah… da...
Dikkatimi çekti…
Adlı adınca “Başkanlık” sistemine hayır, neden denilmedi…
Hani ‘manifesto’lar deklare edilen şartların ürünüdür ya… O bakımdan… İşkillendim.
FETÖ’CÜ DARBELER OLMAMASI İÇİN İSLAMCILIKLA HESAPLAŞMAK DA ŞART
“15 Temmuz Darbesi”nin memleketin ilericilerine hatırlattığı garabet nedir?
Fethullahçıların Saray ve AKP’sine karşı darbe girişimi elbette sadece bununla açıklanamaz…
Fakat bi’veçhesi de şu:
İslam tarihi İslamcı (anlayış ve) kuvvetler arasındaki savaşın tarihi… dir.
İslamcı iktidarlar tarihi aynı zamanda “iç temizlik ve tepişme”lerin tarihidir…
“15 Temmuz” bi’bakıma bunun tezahürü olarak da görülmeli…
Zira…
İslamcılık, Türkiye’nin gündemini tayin eder hale gelmekle kalmadı…
Ülkedeki sosyal ve siyasal saflaşma siyasal İslamcı fraksiyonlar… Cemaat ve tarikatlar arasındaki mücadele ve hamlelere göre şekillenmeye başladı…
Son darbe ve akabinde yaşananlar biraz da bu yönde seyrediyor…
Seyretmesi planlanıyor… Çabalar bu yönde:
Elbette “Cemaat”e karşı Saray’ın bahçesinde “milli birlik” ruhuyla toplanıp, Reis’in peşinde hizalanmak üzere…
Böyleyse… Sol ve sosyalist güçler…
Siyasal İslam’a tavır almadan…
İslamcılıkla hesaplaşma ve laiklik vurgulu mücadele başlığını gündemleştirmeden…
İktidarın oyununu bozamaz…
Evet; darbe tiyatro değildi (kuvvetle muhtemelen)
Fakat darbeye karşı “demokrasi nöbeti” tiyatro bile değil; müsamere…
Orada figüran ve yancı olamayacaksak, durum budur.. Zannımca.
OHAL’DE NEREYE?..
Neden sıkıyönetim değil de olağanüstü hal (OHAL) ilan ettiler?
İleri demokrasinin mimarları olduklarından…
Tamam tamam... Pardon; kötü espriydi…
Cevabım şu:
Sıkıyönetim, askerin sokakta olduğu bi’yönetim… “Asker kışlaya” nöbeti tutarken olacak iş mi? Hem güvenle meydana çıkaracak kaç asker olduğunu bilen beri gelsin?
Kuşkumuz olmasın; askeriyede vaziyet bu merkezde olamasaydı, tercih OHAL’in abisi sıkıyönetim olurdu…
OHAL polis demek… Savcı demek… Bugünler için değil miydi bunca hazırlık…
OHAL ne kadar sürer? 3 ayda biter mi?
Saray ve maiyetine kalırsa; sanmam..
Bakmayın siz o sayın bilmem kimin yaptığı açıklamalara… “45 gün hedefimiz” filan gaz almalarına…
“… 3 ay daha uzatılmasına”…
3 ayda bi’duyacağımız bu mahiyetli rutin bildiriye hazır olalım…
Gerekçe?
Hiç olmadı, “yaratılır” 3 aylığın günü yaklaşılırken…
İyi haber; İlanihaye değil…
İleri demokrasi yetmedi… Olağanüstü demokrasiye geçişin eksikleri tamamlanıncaya kadar…
Sıfat değişikliği; kolay yani… diyeceğim… Fakat çekinirim… Münafıkların olağanüstü demokrasi derken, tam teşekküllü diktatörlüğü kast ettiğimi sanmasından çekinirim…
OHAL’in ‘O’sunu biz ‘Olağanüstü’ bilirken, ‘O’ olağan hale gelebilir… diyemem…
“ONU MAHKEMEYE VEREREK İDAM ETTİRECEĞİM”
Bu tedbir ve tasfiyeler sadece FETÖ… Fethullah Terör Örgütü ile mi sınırlı?
YARSAV kapatıldı yav, YARSAV…
Neden?
Fethullahçılıkla alakası ne!?
Farkındasınız değil mi…
“FETÖ” ile tek ilişkisi, yargıda ve devlette Cemaat örgütlenme ve tahakkümüne karşı mücadele etmek olan YARSAV’dan bahsediyorum…
İzaha lüzum var mı?
Kepçelemeden kurtulan muhalifler mi?
Hele bi’Cemaat halledilsin, orada mesafe alınsın; huruç harekatına bakarlar… Bakmazsak; bakarlar…
OHAL de mahkemeler nasıl çalışır? Adalet mekaniği…?
Cengiz Han desem ilk çağrışımı ne olur?.. Moğol… Zalim… Barbar… Mutlak itaat… Mutlak biat…
Cengiz Han seçildiği gün şu emri verir:
“Hainlerin boynunu koparınız, küstahların göğsünü parçalayınız.”
Ama Moğol devletinde mahkeme vardı. Fakat sonunda bu mahkeme de Han’ın emrine göre hükmederdi.
Misal.
Cengiz Han, kızdığı Cebe için “Onu mahkemeye vererek idam ettireceğim” der… Ve…
Yüce adalet işler…
Anladınız?
Seri yargı operasyonlarını maksadı da bu değil miydi zaten?
OHAL’de!.. “Allah’ın lütfu bu” işte…
(Bilgi ve alıntılar, Ahmet Mumcu, Osmanlı’da Siyaseten Katl, AÜHF Yay, 1963, s. 23-24)
Bunlara mahkum muyuz?.. Onların muradı bu diye ille de olacak mı?
‘Kim demiş… Biz istersek olmaz…’cılar gerçek demokrasi için mücadele cephesinde birleşirlerse…
Hart-niyetleri gırtlaklarında kalır…
Evrensel'i Takip Et