15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ülkede yaşananlara baktığımızda 3 ay süreyle ilan edilen OHAL ile birlikte, tüm ülkede olağanüstü rejim uygulamalarını da aşan keyfi karar ve uygulamaların hayata geçirildiğini görüyoruz.   

667 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararname’si (KHK) ile OHAL gerekçesi ile hiç ilgili olmayan çok sayıda adım atan ve ülke çapında ciddi anlamda hukuksuzluk yaratmanın yanı sıra, olağanüstü rejim uygulamaları ile iktidarın sürekli vurgu yaptığı hukuk dışına çıktığını gösteren çok sayıda karar alınmaya ve uygulanmaya başlandı.  

23 Temmuz’da ilan edilen OHAL’in konu yönünden çerçevesini çizmesi beklenen 667 sayılı (KHK) ile çok sayıda özel eğitim, öğretim ve sağlık kuruluşu, dernek ve vakıf kapatılırken, iki konfederasyona bağlı 19 sendikanın kapatılması, hangi gerekçeyle yapılmış olursa olsun, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerin güvencesinde olan sendikal haklara yönelik açık bir ihlal anlamını taşıyor. OHAL ile ilgili Anayasal ve yasal düzenlemelerde sendika kapatma yetkisi olmamasına rağmen 19 sendikanın yasa dışı bir şekilde kapatılması, sadece kapatılan sendikalar açısından değil, iktidarın güdümünde olmayan tüm sendikalar için açık bir tehdit ve gözdağı olarak değerlendirilmeli.  

Benzer bir şekilde kamuda 50 bini aşkın kamu personelinin açığa alınmasını ve kamu görevinden çıkarılmasını kolaylaştırmak için çıkarılan, hiçbir adil soruşturma yapmadan, savunma hakkı verilmeden, üstelik yasal itiraz yolu kapatılarak on binlerce kamu personelini sorgusuz sualsiz kamu görevinden temelli çıkarma çabalarını, sivil iktidar eliyle askeri sıkıyönetim uygulamalarını hayata geçirmek olarak değerlendirmek mümkün.

667 sayılı KHK’de kapatılan sendika ve konfederasyonların yanı sıra, yeni tespit edilecek kurumların ilgili bakanlıklarda bakan tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılacağının düzenleniyor. Bütün bunlara valilerin sendikaların her türlü faaliyetlerini yasaklamak gibi oldukça geniş yetkilerle donatılması da eklendiğinde, emek hareketinin bütününe yönelik potansiyel bir tehdit oluşturuyor.  

Hükümetin çıkardığı 667 sayılı OHAL KHK’yi dayanak yaparak hayata geçirdiği uygulamalar ve kapatma kararları yasanın tamamen dışında bulunan,  insan haklarını, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü yok sayan olağanüstü yönetim tarzını kalıcı hale getirmeyi hedeflerken, önümüzdeki süreçte emek hareketine yönelik baskı ve tehditlerin sertleşerek sürdürülmesi şaşırtıcı olmayacaktır.  

Olağanüstü hal yetkilerinin askeri darbe girişimlerini bertaraf etmeye yönelik adımların dışında belki de en sık başvurulduğu durumlar emeğin ve emek örgütlerinin sıkı bir denetim altına alınması, zararlı görülen emek örgütlerinin tamamen etkisizleştirilerek saf dışı bırakılmasıdır. 

Hükümetin, ister kamu düzeni isterse güvenlik gerekçesiyle olsun ülke içinde, toplumsal, ekonomik, siyasal hareketleri ve kurumları baskı altına almak için yasa dışı yöntemlere başvurması olağanüstü rejim anlayışının kendisi için tehdit olarak gördüğü tüm kişi ve kurumları bertaraf etmek için elindeki tüm olanakları sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyeceğini gösteriyor.  

Hükümet, bugüne kadar attığı adımlarla başarısız olan darbe girişimini tamamen bertaraf etmeyi ve arkasındaki güçleri devlet kademelerinden temizlemeyi hedeflediğini iddia ediyor olsa da, en temel sendikal hak ve özgürlüklere meydan okuyan, hatta yok sayan uygulamaları ile müdahale alanını sürekli genişletmenin hesaplarını yapıyor. 

Kamu personeli açısından yasalarda ve anayasada biçimsel de olsa bulunan hukuki güvencelerin 667 sayılı KHK dayanak yapılarak resmen devre dışı bırakılması, fırsat bu fırsat denilerek on binlerce kamu personelinin, hiçbir cezai sorumluluğu olmayacağı belirtilen yandaş kamu yöneticilerinin kararıyla haksız bir şekilde işten atılmasının planlanması, 12 Eylül’ü bile gölgede bırakacak sonuçlar ortaya çıkaracak gibi görünüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et