Feleğini şaşıran demokrasi çarkımız meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Osmanlı ecdadımızın ardından “kanla, irfanla” kurduğumuz Cumhuriyetin gölgesinde yavaş yavaş filizlendikten sonra ağır aksak da olsa dönmeye başlayan “demokrasi çarkı”mız, geçtiğimiz günlerde bir “darbe girişimi”yle yine feleğini şaşırdı maalesef!
Afrika’nın balta girmemiş ormanlarındaki “kabile” devletlerinden bir gömlek daha üstün, bir gıdım daha iyi konumdaki kimi muz cumhuriyetlerine asla benzemediğimiz gibi, keza mazisi asırlara dayanan anlı şanlı bir imparatorluğun mirasını şerefle sürdüren bir cumhuriyetin yanı sıra, ayrıca şu kadar yıldan beri demokrasi kulvarında at koşturduğumuzu zırt pırt dillendirip bununla övünüp dururken, bu baptaki tüm gayretlerimiz eninde sonunda dönüp dolaşıp her defasında ne yazık ki duvara tosladı, tosluyor!
Duvara tosladı; çünkü neredeyse on yılda bir sanki saat sarkacı dakikliğindeki askeri darbelerle veya bu minvaldeki müdahalelerle şu ya da bu şekilde yara-bere alan, sağı solu tıraşlanıp bir bakıma tıpkı kuş mu yoksa deve mi misali ne idüğü tam da belli olmayan “devekuşu”na dönüştürülen demokrasimiz konusunda hep yaya kaldık!
Kağıt üzerinde cafcaflı laflarla donatılmış; temeli, orta direği hesapça hak, hukuk, adalet, laiklikten yanayken, aslında kendisi de zaten “postallı, palaskalı, apoletli anayasa”mızın bu kulağa hoş gelen maddelerinin güncel yaşantımızda çok da geçerli olmadığını, bu bapta mesela özellikle son zamanlarda kimi vatandaşlarımız durduk yere “yerli ve milli” sıfatıyla güya onurlandırılırken, kimileri de “gayrimilli” yaftasıyla yaftalanıp, dolayısıyla ceplerinde taşıdıkları T.C. damgalı kafa kağıtlarının “nimet” lerinden yeterince nasiplerini alamadıkları gibi, tam aksine “külfet”lerini ister istemez sineye çekip durdular!
Son yıllarda “iktidar” koltuğunda, ülkenin dümeninde, payitahtımız Ankara’da oturan devletlularımız gerek memleket sathında, gerekse uluslararası camia nezdinde işler, ilişkiler yarım porsiyon “terso” gittiğinde; bunun sorumluluğunu, nedense “onlar” diye dışladıkları kimi vatandaşlarımızın hanesine acımasızca boca ederken, beri taraftan kendilerince “hayırlara vesile” tahtında attıkları her adımın en ufak, en kıytırık başarısını illa da allayıp pullayıp “bizler” defterine alayla valayla not düşerken, belki de farkında olmadan ülkemize, dolayısıyla tüm vatandaşlarımıza ister istemez sanki kötülük mü ettiler, ediyorlar ne!
Aslında yıllardan beri sürüp gelen, deyim yerindeyse “tedavül”den asla düşmeyen çarpık, çağ dışı, “tek”çi bir zihniyetin kol gezdiği ülkemizde; bizler, yani namıdiğeriyle “sokaktaki vatandaşlar”, muhterem yetkili zevatın sabah-akşam dur durak demeden hemen her vesileyle dillendirip durdukları “milli birlik ve beraberlik” sloganının memleketimizin herhangi bir “mesele”sine zerre kadar “derman” olmadığını, “kofti” makamında atılan bu nutukların karın doyurmadığını, “çözüm” üretmediğini, sadece şu son yıllarda özellikle güney illerimizde yaşanan acı olaylar sonucunda yaşanan zorunlu göçler zaten gözler önüne serip kanıtlarken, buna rağmen yine de bıkıp usanmadan birlik ve beraberlikten yana saz çalıyorsak, acaba bu işte bir terslik yok mu ağparik!
Özüme kalırsa var!
Var; çünkü içi, içeriği “samimiyet”ten yoksun, “empati” kavramından nasibini almamış, “ben” merkezli “egosantrik” düşünce malulü bir zihniyetin eninde sonunda gelip sergilediği tablo, bugün memleketimizin “hal ve ahval”ini yansıtan çatlak aynanın galiba ta kendisi!
Nitekim daha düne kadar doğu ve güneydoğuda “terörist” avına çıkarken, aynı zamanda da yöredeki halkın çektiği ıstırapları bir bakıma görmezlikten gelip, vatan, millet aşkıyla yanıp tutuştukları için alkışlanan apoletli, üniformalı kimi “kahramanlar”, bir gece ansızın başta İstanbul ve Ankara’da giriştikleri yarım yamalak bir “darbe girişimi” sonucunda bir günden diğerine şıpın işi bu kez de “hain” ilan edilip, ayrıca cenaze namazlarının kılınmamasına dair “fetva” çıkarılıp, dahası da, son duraklarının da sadece “hainler mezarlığı” olacağına “ferman” buyrulan bu bizim güllük gülistanlık “cennet vatan”ımızda, bütün bu tersliklerin çözümünü sil baştan “idam” sehpalarının gölgesindeki darağaçlarında arıyorsak, o zaman bu durumdan acaba nasıl bir ders çıkarmamız gerekir, bunu, gariban aklımla zaten bilemem Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30