'Parayla değil sırayla'
Fotoğraf: Envato
12 Eylül darbesini basın alkışlarla karşılar, gazete manşetlerinde, köşe yazılarında darbeye ve Kenan Evren’e methiyeler düzülmektedir. Bu yazarlar arasında Nazlı Ilıcak da vardır. Her darbe sürecinde olduğu gibi artan baskılar kendisini de bir süre sonra eleştiren gazeteciler kategorisine sokar. Bir yıl sonra bir yazısı nedeniyle gazetesi Tercüman kapatılır. Gazete kapatmalarıyla ilgili Evren’e “Bundan sonra ne olacak?” diye sorduğunda Evren gülerek “Parayla değil sırayla” yanıtını verir. Ilıcak bir yıl sonra tutuklanır. Tutuklanmasının ardından Uğur Mumcu 2 Ekim’de darbecilere yapılan övgülerin, alkışların haklı eleştirileri susturduğundan yakınırken 9 Ekim’deki yazısında “Fikir işçilerinin cezaevlerine girmesine karşı duyarsız kalınarak demokrat olunamaz”* diyerek tartışmayı doğru yere çekmeye çalışır.
Üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen tartışma halen doğru eksene oturtulabilmiş değil. Nazlı Ilıcak önce gözaltına alındı ardından cuma akşamı tutuklandı. Her zaman iktidara yakın durmaya çalışan, Ergenekon, Balyoz davalarındaki cadı avına destek veren, güç ilişkileri arasında yanlış tarafı seçen bir gazeteci. Ancak tutuklanmasına bu sicili nedeniyle sevinmek geçmişten hiç ders alınmadığını gösteriyor. Bugün itibariyle hapisteki gazetecilerin sayısı 56, cuma günü adliyeye getirilen 21 gazetecinin 17’si tutuklandı, bu sayının artacağını tahmin etmek zor değil. Sorgularından öğrenebildiğimiz kadarıyla gazetecilere “Örgütün basın sorumlusu olup olmadıkları”, “FETÖ’yü terör örgütü olarak görüp görmedikleri” sorulmuş, tutuklanma gerekçeleri “Silahlı terör örgütü üyesi olmak” eldeki tek kanıt yazıları ve sosyal medya paylaşımları. Bu da çok ciddi bir cadı avının sürdürüldüğünü gösteriyor. Aralarında serbest kalanlar da oldu. Bülent Mumay örneğin ifadeye gideceğini açıkladığı, savcıyla görüştüğü halde salı akşamı apar topar gözaltına alındı. Savcılığa ancak cuma günü getirildi. Serbest kalmasına çok sevinmekle birlikte dört gündür yaşadıklarının korkunç şeyler olduğunu söylememize engel değil bu. Bunları söyleyebilenlerin sayısı çok az. Mumcu’nun deyimiyle alkışlar eleştirileri susturuyor.
Gözaltında olan, tutuklanan, hakkında yakalama kararı çıkartılan gazetecilerin büyük çoğunluğu Gülen Cemaatine ait medya kuruluşlarında çalışanlar. Bu gazeteler, televizyonlar ne Ergenekon, Balyoz davalarında, ne Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması sırasında, ne KCK davalarında ne de Gezi sürecinde iyi sınav verdiler. 17-25 Aralık’la tamamen biten ittifakın ardından muhalif saflara geçtiler, haklı olarak pek iyi karşılanmadılar. Arada mahcubiyet dile getiren, özür dileyenler olsa da gerçekçi bir yüzleşmenin yapıldığı söylenemez. Ancak bu durumun aynı şekilde ortaya çıkan mağduriyetlere sevinmeye mazeret olarak gösterilmesi çok düşündürücü.
LİYAKAT SORUNU
Ülkede hemen her mesleğin içine düştüğü çukur liyakatle alakalı. Liyakat bazı mesleklerde çeşitli sınavlarla ölçülüyor. Gerçi bugün öğrendiğimiz kadarıyla pek çok sınavın da soruları çalınmış. Biz evimizin anahtarıyla sınava giremez ve ne yapacağımızı şaşırırken (Devletimiz bekar insan sevmiyor malum), hükümet soruların çalınması sorumluluğunu bile üzerine almıyor. Uluslararası alanlarda pek çok yayını bulunan akademisyenleri barış istedikleri için hainlikle suçlayıp soruşturmalar açarken öğreniyoruz ki bu kargaşada intihal (hırsızlık) suç olmaktan çıkarılmış. Barış için Akademisyenler’i hedef haline getiren Gaziantep Üniversitesi İslahiye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Altıntaş’ı hatırlarsınız, 58 çalışmasının 45’inde intihal tespit edilmişti.
Mersin Üniversitesi rektörü bu cadı avı sürecinde fırsattan istifade, soruşturmalar devam ederken akademik gereklerini fazlasıyla yerine getiren “Bu suça ortak olmayacağız” metnini imzalayan Yrd. Doç. Melahat Kutun ve Yrd. Doç. Bediz Yılmaz Bayraktar’ın işine son verdi. Bayraktar veda mektubunda meslektaşlarının bir kısmına teşekkür ederken, kırgınlığını “Çok daha fazla sayıda meslektaşımız ise maalesef gözünü ve kapısını kapadı, antidemokratik uygulamalar arttıkça bizimle arasındaki mesafeyi arttırdı, sıranın er ya da geç kaşının altında gözü olan herkese geleceğini görmeyi reddetti” şeklinde ifade etmiş.
Gazetecilikte liyakat diğer mesleklerdeki elde edilmiyor ya da ölçülmüyor. Geçmişte denemişti tek parti döneminde gazetecilik yapmak için Basın Birliği’ne üye olmak ve kabul edilmek gerekiyordu. Tahmin edersiniz ki gaye mesleği iyileştirmek değil basını kontrol etmekti. İktidar 1946’da yönetim üzerindeki kontrolünü kaybedince Birlik de lağvedildi. Gazeteciliğin bu tür yöntemlerle kısıtlanması düşünce özgürlüğüne aykırı. Haberciliğin olmazsa olmaz kuralları var. Doğruları yazmak, gerçeklere dayanmak, tarafsız olmaya gayret etmek, manipülasyondan kaçınmak… gibi. İyi gazetecilik bunları yerine getirmekle mümkün. Bunları da ancak okurları ve meslektaşları ölçer. Bunların dışındaki müdahaleler sansüre girer. Bu nedenle bizde maalesef artık çalışmayan öz denetim sistemi iyi gazetecilik için vazgeçilmezdir. Kötü gazetecilik bu yolla, kınanır, uyarılır, dışlanır. Kötü gazeteciliğin cezası güç değişimiyle gelen tutuklamalar olamaz. Bu yolla alınan intikamın ne gazeteciliğe ne de okuyuculara faydası var. Cadı avı başlamaya görsün Kenan Evren’in dalga geçerek söylediği gibi bu işler parayla değil sırayla. Biliyoruz ki o sıra çok çabuk gelir. Çözüm önce dayanışma göstermek sonra iyi gazetecilik için birlikte mücadele etmekten geçiyor.
*Ali Dağlar, Ordunun Dayanılmaz Ağırlığı Basının Dayanılmaz Hafifliği Türkiye’de Asker İktidarı ve Basın, Destek Yayınevi 2010, sayfa101-105
- Türkiye’de gazetecilik kamu yararına risk almaktır 30 Ocak 2025 14:20
- Magazin asla sadece magazin değildir 15 Ocak 2025 05:01
- 2024 biterken… 31 Aralık 2024 06:15
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05