Tek devlet, tek bayrak,... tek miting!

15 Temmuz darbe girişimi sonrası sokaklara çıkan kalabalıkları, “demokrasi nöbeti” adına her gece meydanlara çağıran Erdoğan-AKP yönetimi, bugün yapacağı Yenikapı merkezli mitinglerle bunu sona erdiriyor.

Mitingler bütün illerde yapılacak ama merkez Yenikapı ve Yenikapı’da yapılacak konuşmalar bütün illerdeki meydanlardan izlenecek.

Bu yüzden de Cumhurbaşkanı, MHP ve CHP’nin Yenikapı mitingine katılmasını değil aynı zamanda bu partilerin genel başkanlarının da Yenikapı’da sahneye çıkıp Cumhurbaşkanının arkasında olduklarını dünya aleme göstermelerini istedi. Onun için de Cumhurbaşkanı ve AKP yönetimi, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “CHP bir heyetle temsil edilecek ve tabanımızda mitinge katılacak” demesiyle yetinmedi; CHP’nin kapısını eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le, Başbakanla, AKP’nin İzmir milletvekilleriyle, medya gücüyle zorladı.

Bu baskılar karşısında CHP yönetimi, Yenikapı mitingine Kılıçdaroğlu’nun katılmaması için öne sürdüğü koşullar da ortadan kalkmış gibi davranarak bu mitinge Kılıçdaroğlu başkanlığında bir heyetle katılma kararı aldı.

Partiler, nasıl ki çeşitli konularda ittifaklar yapıyorsa, elbette “olağanüstü” koşullarda ortak mitingler de yapabilirler.
İçinden geçtiğimiz koşulların “olağanüstü” olduğu kesin! Ama bu olağanüstülüğün nasıl ve kimin çıkarları doğrultusunda kullanıldığı önemlidir.

Yenikapı mitingi etrafındaki “birliğin”; AKP, MHP ve CHP’nin, partisiz olması gereken ama her vesileyle partili olduğunu gösteren, hatta başkanlık dayatan Cumhurbaşkanının etrafında olması gibi ciddi bir siyasi handikapı vardır. Dahası olup bitenler Cumhurbaşkanının bu olağanüstülüğü kendi amaçlarına giden yolu kısaltmak için kullandığı da herkesin baş kaygısıdır ve CHP yönetimi de Hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından bu olağanüstülüğün kendi amaçlarını gerçekleştirmek için kullanıldığı kaygılarını her vesileyle dile getiriyor. Taksim ve İzmir mitinglerinde Kılıçdaroğlu bunu açıkça dile getirdi. Yenikapı mitingine Kılıçdaroğlu’nu katmasındaki ısrarın bir nedeni de budur. Ve böylece, CHP’nin çağrısıyla, emek ve demokrasi güçlerinin de katılımıyla, Taksim ve İzmir mitinglerinde ortaya koymaya çalıştığı farklılığı Erdoğan-AKP yönetiminin “demokrasi nöbetlerine eklentisi yapılmak istenmektedir.

Ama burada daha da önemlisi, HDP dışındaki Meclisteki tüm partilerin Cumhurbaşkanı etrafında birleşmiş olduğunu hem darbe girişimini kendi darbesine dönüştürme endişesi içindeki dünya kamuoyuna hem de Türkiye’nin halklarına göstermektir.
Bu yanıyla bakıldığında Yenikapı mitingi, Erdoğan’ın 1 Kasım Seçimi öncesinde, “550 yerli ve milli vekil” hayalinin, günümüzdeki hayata geçiş biçimidir de. Çünkü Yenikapı gösterisiyle Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümeti, 550 değilse de “490 yerli ve milli vekil” olan bir blok oluşturduklarını bugün Yenikapı ve bütün illerdeki miting meydanlarından ilan etmiş olmaktadır.

Kısacası Cumhurbaşkanının “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek millet” sloganı bugün Meclisteki üç partinin katılımıyla “tek miting”de sembolleştirilmiştir.

Kuşkusuz bu durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP Hükümeti’nin muhalefeti yedeklemesinde yeni bir adım olması bakımından önemlidir. Ama aynı zamanda bu tablo HDP’nin “dokunulmazlıklar” üstünden Meclisten dışlanması, darbe girişimi sonrasında bile meşruiyetini tanımama da ısrar edilmesiyle Meclisin yelpazesini değiştirmenin de adımı olması bakımından önemlidir. Çünkü böylece CHP’nin muhalefeti daha çok kürsüden konuşmaya indirgenirken Meclis’in de gerçekte “iki partili” değilse de “iki bloklu” bir Meclise dönüştürülmesi için ciddi bir adım atılmıştır: Bir tarafta Erdoğan’ın “yerli ve milli” olarak gördüğü 490 vekillik bir partiler bloğu öteki tarafta ise HDP!

Yenikapı mitingi bu tablonun da dünya aleme duyurulmasının kürsüsüdür!

CHP’nin “Biz Yenikapı mitingine Cumhuriyetin kurucu değerlerine dönülmesi talebiyle katıldık” demesi bu gerçeği değiştirmeye yetmez!