9 Ağustos 2016

Führer'in 'taç'lanma töreni!

Yerli ve milli liderimizin çağrısıyla 7 Ağustos’ta Yenikapı’da ve ülkenin dört bir tarafında yapılan mitinglerle demokrasimiz ‘taç’landı. Erdoğan’ın “demokrasiyi taçlandırma şöleni”ne hükümet partisi AKP’nin yanı sıra CHP ve MHP liderleri de katıldı. Böylece ‘führer’imizin (liderimizin) etrafında demokrasimizin yerli ve milli cephesi de kurulmuş oldu.
Ortada bir ‘taç’lanma durumu var ama acaba taçlanan demokrasimiz mi?

Mesela Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözün ‘Kanun Hükmünde Kararname’ (KHK) biçiminde bir buyruğa dönüştürülmesi midir demokrasinin taçlanması?
Yoksa ilan edilen OHAL’le sadece meclisin değil, her türlü demokratik hakkın askıya alınması mıdır?
Acaba işçinin grev çadırının sökülmesi, kamu emekçisinin iş güvencesinin amirinin keyfiyetine terk edilmesi mi demokrasi?
Belki de Erdoğan’ın FETÖ ile 11 sene işbirliği yapıp “rabbim ve millet bizi affetsin” diyerek kendini aklamasıdır.
Sonra barış ve demokrasiyi savunmayı siyasetin temel ilkeleri olarak benimseyen HDP’nin “terör destekçisi” ilan edilmesi, HDP’ye oy veren 6 milyon Kürdün ve demokrasi, barış isteyen her milliyetten halk güçlerinin milli birliğin düşmanı ilan edilmesi midir demokrasimizin taçlanması?

Öyle bir demokrasi ki bu, FETÖ ile 11 sene işbirliği yapanlar bir çırpıda demokrasi kahramanı ilan edilirken bu işbirliğinin en büyük mağdurları Kürt siyasetçiler FETÖ’cülerle birlikte demokrasimize kasteden düşmanlar olabiliyor!
Çünkü bu demokrasinin standartlarını ‘führer’imiz belirliyor!
İşte bu ‘führerci demokrasi’mizin yılmaz savunucusu ‘bin operasyon’cu Mehmet Ağar’ı da atlamamak gerekiyor. İstanbul Kısıklı’daki “demokrasi nöbeti”ne katılan Ağar, Yenikapı mitingi için “Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye’de demokrasinin ne anlama geldiğini bütün dünyaya göstereceğiz” diyordu.

Yusuf Karataş: Erdoğan’ın başkanlık yürüyüşü, Yenikapı'da yerli ve milli cephenin katılımıyla ‘taç’lanmıştır.

Ee ne de olsa demokrasimizin değerini en iyi bilenlerden biri de Ağar’dı. ‘Bin operasyon’ (kontrgerilla eylemi) yaptıklarını itiraf ettiği ve binlerce insanın katledilmesinden sorumlu olduğu halde demokrasimiz Ağar’ı 2011’de sadece 5 yıl hapse mahkûm etmiş ve üstelik bu cezanın daha bir yılını bile yatmadan Erdoğan iktidarı çıkardığı “yargı paketi” ile Ağar’ı hapisten kurtarmıştı!
Şimdi bu demokrasiyi Ağar savunmasın da kim savunsun!

Açıktır ki Yenikapı’da taçlanan demokrasi falan değildi. Aksine Yenikapı, 7 Haziran seçimleri öncesinde başkanlık için (siz bunu tek adam diktatörlüğü olarak okuyabilirsiniz) 400 yerli ve milli milletvekili isteyen Erdoğan’ın etrafında AKP, CHP ve MHP’nin katılımıyla bu yerli ve milli ittifakın gerçekleşmesi töreni olarak anlam kazanmıştır.
Yani Yenikapı’da Erdoğan’ın başkanlık yürüyüşü, yerli ve milli cephenin katılımıyla ‘taç’lanmıştır.
Ama elbette bu ‘taç töreni’ her şeyin bittiği anlamına gelmemektedir. Aksine her türlü baskıya ve koparılan bunca gürültüye rağmen darbe girişiminin dikta rejimini inşa etmenin bir fırsatı, dayanağı olarak kullanılmasına itiraz eden geniş halk kesimleri de bulunuyor.
Gelinen yerde Erdoğan rejimi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil diyerek ‘tek adam’a vardı.
Üstelik alanlarda topladığı kitle ile bunu toplumun geri kalanına dayatıyor.

Tekçilik, ülkeyi dikta rejimine götürür. Ve başınızı kaldırıp dikta ile yönetilen ülkelere baktığınızda kanlı boğazlaşmalar, ekonomik yıkım, büyük göçlerden başka bir şey göremezseniz.
Bu nedenle ülkenin aydınlık geleceği tekçilikte değil, halklarımızın ve her milliyetten, her inançtan işçi-emekçilerin demokratik birliğinden geçmektedir.
Yenikapı’nın bütün emek ve demokrasi güçlerinin önüne koyduğu görev, bu mitinglere katılan geniş emekçi kesimlerin de kazanılmasını göz ardı etmeyecek bir şekilde ülkenin geleceğinin darbe ve dikta arasında sıkıştırılmasına karşı çıkan geniş halk kesimlerini demokrasi, barış ve insanca yaşam mücadelesinde birleştirmek ve bu mücadeleyi adım adım büyütmektir.
Çünkü bu ülkenin taca, tahta değil; gerçek bir halk demokrasisine ihtiyacı var.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et