Suça karşı suçlular
Fotoğraf: Envato
Süper kahramanlar bir süredir yeni huy edindi, yalnız gezmiyorlar. Demir Adam, Kaptan Amerika ve arkadaşlarının Yenilmezler’i birkaç filmdir ortada, en son iç savaş çıkarıp birbirine düştü. Geçenlerde Batman’le Süpermen kavgaya tutuşurken süper kahramanlar gruplar halinde dolanıyordu. Şimdi de, üstün güçleri olan kötülerden oluşturulan bir ekibin maceraları sırada; Suicide Squad, yani intihar mangası. Tabii sinema için yeni olsa da, bunların hepsi 1940’lardan 50’lerden itibaren yayımlanmış çizgi romanların uyarlaması. İki büyük çizgi roman şirketinden DC’nin Suicide Squad: Gerçek Kötüler’ide öyle. Batman ile Süpermen de onların, zaten ekip çoğunlukla onların yakaladığı kötülerden oluşuyor.
Bu yılın filmlerinden gerek Batman v. Superman: Adaletin Şafağı, gerek diğer çizgi romancı Marvel’ın Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı, süper kahramanların hukuk kurallarına uyması meselesini tartışıyordu. Sivillere verilen zararı öne çıkaran Amerikan devleti faaliyetleri kontrol altına almaya çalışıyordu. Yani bunlar aslında zaten varolan süper kahramanlık müessesesine bir düzenleme getirme çabasıydı. Suicide Squad’da ise, ekibi kurup cepheye süren bizzat devlet. İntihar mangasının esin kaynağı, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı cepheye sürülen mahkumlar. Sinemada yeni olan 657’ye tabi süper kahramanlığın kökeninin İkinci Dünya Savaşı’na ve ardından Soğuk Savaş’a dayanması, açıklayıcı. Bu sebepten siyah ve beyaz gibi kolayca ayrılan kötülere karşı iyiler, daima belirsiz ve büyük bir düşmanın tehdidine karşı savunma pozisyonunda, devletin yanındalar, bu filmin kötüleri iyiler cephesine dahil etmesi de bundan. Kalabalıklık (yani kahramanlar cephesi) ile abartılı basitlik (iyiler bu tarafa, kötüler o tarafa) bu güncel süper kahraman modasının en belirgin özellikleri.
Olaylar Süpermen sonrası bir dönemde geçiyor. Pentagon’da toplananlar Süpermen’le anlaşmanın kolay olduğunu düşünürler, “Bizim değerlerimizi paylaşıyordu” diyerek. Bir çılgın proje olarak, istihbaratçı Amanda Waller, bu değerleri paylaşmayan, yani kurtarıcılığa soyunmayan ve yakalanıp cezaevinde tutulanlardan bir ekip kurulmasını ortaya atar. Aslında Süpermen ya da Batman’den daha az kötü adam öldürmüş ya da daha çok sivile zarar vermiş olup olmadıkları değildir mesele, ahlaki yaklaşımlarıdır (gerçi ateş çıkaran Diablo gücünü kullanıp zarar vermemeye direnmesiyle buna da uymaz). Deadshot bir kiralık katil, Kaptan Bumerang bir hırsız, Harley Quinn de hiç uslu durmayan, deli bir kadın, üstelik Joker’in sevgilisidir. Güçleri çoğunlukla doğa üstü değil, filmde daha belirsiz bırakılmıştır. En doğaüstü olan Enchantress, bir arkeolog kadının bedenini ele geçirmiş olan ruh, aslında Amanda Waller’ın ilk listesine göre intihar mangasına alınacaktır ama o serbest kalıp zalim planlar peşine düşer. Böylece ekibin ilk görevi belli olur: Büyücüyü durdurmak. Bir yandan Joker sevgilisi Harley’i kaçırmaya çalışır. Bir yandan da, ekip görevi yaparlarsa cezalarının indirilmesini bekler, yapamazlar ya da kaçarlarsa onları öldürecek ilaçlarla bağlanır, zaman geçtikçe bu mücadeleye alışır.
Bütün film bu ahlak yoksunlarının nasıl hayır getireceğinin sorgulaması ve tereddüdü ile doludur. İyilerin kötülerin çok belli olduğu bir “ya bizdensin ya onlardan” düzleminde, ‘kötü’leri ‘iyi’lerin tarafında cepheye sürmenin esprisi, bu serinin alametifarikası gibi görünüyor. İyilerin sınırlı sıkıcılığına karşı kötülerin özgürlüğünün cazibesi, iyi-kötü kurmacası kadar eskidir zaten. Burada da karakterler, çizgi romandan bilenler kadar yeni tanışanlar için de bir çekicilik içeriyor, ama film bunu çoğunlukla harcıyor: ne karakterler doğru dürüst işlenebilmiş, ne de bozduğu, tersine çevirdiği bir şeyler var.
İlk kez göründüğü için karakterler biraz tanıtılıyor, Harley’in Joker’in psikiyatrıyken delirip onunla sevgili olması gibi. Aslında dönüşümünü en iyi gördüğümüz Harley Quinn’in, elbette oyuncu Margot Robbie’nin performansının de etkisiyle, filmin en akılda kalan karakteri olması rastlantı değil. Geri kalanların zaten varlığıyla yokluğu bir, hikaye de fazlasıyla zayıf olduğu için pek kimsenin varlık gösterecek hali yok. Tabii konunun bir numarası olmasa dahi, meraklısı için karakterlerin her biri uzun yazıların ve tartışmaların konusu olabilir. Kısacası, yaratıcılarının kahramanların cesaretinin pek azını gösterdiği bir film. Yer yer eğlenceli ama güdük.
Kötüler-iyiler sınıflandırmasını dağıtıp yeniden yapmayı öneren, ilhamını faşizmle savaştan alan zenginlik bile, buhar olmuş. Filmlerde ağır gelen ne varsa atmanın sonucu, bu uçucu hafiflik.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59