12 Ağustos 2016

FETÖ'ye HDP mi yataklık etti?

Darbe girişiminden sonra niçin “Rabbim bizi affetsin” demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan?
FETÖ’cülerle devleti 11 yıl boyunca birlikte yönettikleri, FETÖ’cülere devletin her kapısını açtıkları için değil mi?
Aralarındaki işbirliğinin devleti kimin yöneteceği çatışmasına dönüşmeye başladığı ilk dönemlerde “ne istediler de vermedik!” diyen de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başkası değildi.
Ama bugünlerde Erdoğan’ın açıklamalarına ve onun birer askeri haline gelmiş olan medya organlarına bakınca nasıl oluyorsa Kürt hareketinin FETÖ’cülerle işbirliği yaptığını öğreniyoruz!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya dönüşü gazetecilere açıklama yaparken “FETÖ’cülerin Kandil’e kaçtıklarını” ve “malum partinin (HDP) bunların uzantısı” olduğunu söylüyor.  Bu açıklamalar bize darbe girişiminin yenilgiye uğratılmasının hemen ardından “bazı darbecilerin helikopterlerle PYD’ye sığındığı” gibi gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan ama Rojava Kürtlerini hedefe koymaya hizmet eden haberleri hatırlatıyor.
FETÖ’cülerin, Kürt hareketini Kürt kentlerindeki örgütlenmeleri önünde engel olarak gördükleri ve bu temelde Kürt siyasetçilerin tasfiyesine yönelik KCK operasyonlarında önemli bir rol oynadıkları biliniyor -ki o zamanlar Erdoğan da kendini bu davaların “savcısı” ilan etmişti- Önceki gün Diyarbakır’da yaşanan bombalı saldırıdan sonra haber takibi yaparken gözaltına alınan muhabir arkadaşımız Serpil Berk’in KCK davalarının mağdurlarından avukat, yazar ve siyasetçi Muharrem Erbey ile yaptığı röportaj dünkü Evrensel’de yayımlandı. “Gizli tanıklara ve düzmece beyanlara dayalı KCK ana davasının düşmesinin gerektiğini” söyleyen Erbey,  çarpıcı bir tespitte de bulunarak “eğer ortada bir kumpas olduğu kabul ediliyorsa yapılması gereken yeniden müzakere masasına dönmek olmalı” diyor.
Oysa 15 Temmuz’dan bu yana tam tersi bir süreç işletiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimine karşı açık tutum almış olmasına rağmen en baştan HDP’yi bütün süreçten dışlayan bir tutum takındı. Ardından da bu dışlama tutumunu ilerleterek Kürt hareketini ve dolayısıyla HDP’yi de “FETÖ işbirlikçisi” ilan edip hedef yapmaya vardırdı.
Burada bir başka çarpıcı açıklamayı, HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen’in açıklamasını hatırlatmak gerekiyor. Bilgen “15 Temmuz’un faturasını HDP’ye ödetmeyi amaçlayan bir plan”dan söz edildiğini söylüyor. Tam da bu açıklamayı doğrulatacak bir şekilde dün sabaha karşı saat 3’te (darbecilerin darbeyi başlatmayı planladıkları saatte) HDP İstanbul il binasına polis baskın yapıyor. Ardından çeşitli ilçelerden HDP’liler “terör operasyonu” kapsamında gözaltına alınıyor.
Bugün “mini anayasa paketi” için HDP’yi dışlayarak yapılacak 3’lü görüşmelerle (AKP-CHP-MHP) de tablo tamamlanıyor. Bu görüşmelerde AKP’nin Erdoğan’ın başkan yetkili ‘partili cumhurbaşkanı’ yapılması, CHP ve MHP’nin ise anayasanın ilk 3 maddesinin olduğu gibi korunması pazarlığı yapılacak. Her iki tarafın tutumuna (başkanlığa ve tekçiliğe) karşı çıkan HDP ise, hedefe konup sürecin dışına itilecek. Burada söylemdeki keskin itirazlarına rağmen CHP yönetiminin, pratikte attığı her adımda Erdoğan’ı “tek adam” haline getirecek bir rejim değişikliğine hizmet eden bir tutum içinde olduğunu da not etmek gerekiyor.
Özetle Erdoğan rejimi, sokağa çıkan kitlelerin desteğini alıp MHP ve CHP’yi de yedekleyebildiği oranda hedefini de büyütmektedir. Tıpkı FETÖ’cülerin iktidar ortağı olduğu dönemde yapıldığı gibi, düzmece haber ve “bilgiler” üzerinden Kürt hareketi ve HDP, “FETÖ işbirlikçiliği” iddiası üzerinden hedefe konulmaktadır.
Yani darbe girişiminin yarattığı toz-dumandan faydalanarak FETÖ ile 11 yıl işbirliği yapanlar masum, FETÖ mağdurları ise suçlu ilan edilmektedir!
Bu karartma ve saldırı dalgası karşısında her milliyetten işçi-emekçilere ve halk güçlerine gerçekleri ısrarla anlatma, aydınlatma çalışmasının önemi bugün dünden daha fazla önem kazanmış durumdadır.

NOT: Bu köşede her hafta pazartesi günü yayımladığımız köşe yazıları bugünden itibaren cuma günleri yayımlanacak.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et