OHAL kapsamında yürütülen operasyonlar ve kamuda açığa almalar devam ediyor. Üstelikte barış akademisyenlerinden KESK üyelerine, kimi eski CHP’liden Gezi’nin gönüllü doktorlarına kadar darbeci yapıyla ve darbe girişimiyle ilişkilendirilemeyecek geniş bir muhalif kesim de bu kapsamda görevden uzaklaştırılmış durumda.

Demokrasi mitingleri Ahmet Arif ve Nazım Hikmet dizeleriyle taçlandırılırken, “Nazım ile Brecht” oyununun gösterimi OHAL gerekçesiyle yasaklanıyor, festivaller engelleniyor (Gelen tepkiler ve yoğun girişimler sonrası bu yasaklar kaldırıldı).
Şehir tiyatrolarından uzaklaştırılan muhalif sanatçıların sayısı artarken, mitinge katılmayan müzisyenlerin konser programları iptal ediliyor.

“Vatandaşın günlük hayatını etkilemeyecek” taahhüdüyle ilan edilen OHAL sonrasında, hakkında soruşturma bulunmayan akademisyen ve gazetecilerin bile yurt dışına çıkışları denetimli hale getirilmiş durumda. İzin belgesi gerekiyor.
Patronların OHAL’den nemalanma çabası ise işten çıkarmalarla sınırlı değil. Bunun yanı sıra TİS görüşmelerinden sürmekte olan işçi direnişlerine kadar işçilerin hak arama kanallarının neredeyse tümü OHAL gerekçe gösterilerek tıkanmaya çalışılıyor.
Aslında hiç de yabancı olmadığımız bu sınıf fırsatçılığı, sürmekte olan Soma katliamı davasında sınıf pişkinliğinin en uç örneklerinden birine dönüşmüş durumda. Soma patronu, 301 işçinin can verdiği katliamın sorumlusunun FETÖ olduğunu iddia ediyor. Dahası kendi kusurlarını tüm açıklığıyla teşhir eden bilirkişi raporunun da FETÖ tarafından yazdırıldığını.

İşçi sınıfı FETÖ’yü de, kanlı darbe girişimi başarılı olsaydı ödemek zorunda kalacağı bedelleri de gayet iyi biliyor. Tıpkı patron fırsatçılığını bildiği gibi!

Öte yandan bu savunmanın, Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferi ya da Soma patronun şahsi fırsatçılığıyla sınırlandırılamayacak ölçüde kapsayıcı bir sınıfsal niteliği bulunduğunun da altını çizmek lazım.
Sınıfsal olarak altı çizilmesi gereken bir başka konu ise OHAL tedirginliğinin bertaraf edilmesi konusunda patronlara verilen destek ve güvenceler.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, OHAL fırsatçılığı yaparak yatırımcıları zor duruma düşüren finans kurumlarını not edip hesap soracaklarını söylerken, Başbakan Yıldırım işadamlarına yönelik operasyonların sınırlı kalacağını  “sürek avın çıkmadık” diye değerlendiriyor.

Buna karşılık, “kurunun yanında yaş yanmasın” kaygıları çalışma hakkı kapsamında gündeme geldiğinde ise iktidar, tehdidin büyüklüğü karşısında temkinli olma zaruretini hatırlatarak emekçilerden ve muhalefetten tolerans bekliyor.  Yatırımcının zor durumda kalması ihtimaline karşı alınan önlem ve güvenceler işçi mağduriyeti söz konusu olduğunda gündeme gelmiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et