Kitaplar
Fotoğraf: Envato
Darbe girişimi ve OHAL sonrası izin iptalleri ile bana kalan hafta sonları, hanidir ilgilenmem gereken kitaplarıma, kitaplıklarıma ayırabileceğim zamanlara dönüştü. Sürekli artan sayısı cezaevi süreciyle dünyanın dört bir yanından dostların sayesinde geometrik bir sıçrama yapınca, zaten ikinci sıraları çoktan dolmuş kitaplıklarda aradığımı bulamama haliyle zamansızlıktan uğraşamadığım kitapları yeniden sınıflandırma, her kitaplık yerleştirme eyleminde olduğu üzere yıllardır aralara girip gözden kaçmış heyecan verici buluşlar yapma olanağı yakaladım. Özellikle İstanbul’un dermanımızı tüketen nemini de alıp götüren ve bahçede, yapraklardaki ışıkları sonbahar renkleriyle bezeyen bu hafta sonunda... Bir yandan yoruldukça, Danimarka’dan bir can dostumun gönderdiği kitaplardan seçtiğim İranlı yazar Azar Nafisi’nin “Tahran’da Lolita Okumak”* isimli kitabını okurken, diğer yandan kitaplıklarda yaptığım keşif rastlantıların şaşırtıcılığı ile ödüllendirdi beni.
İran’da hepimizi derinden etkileyen bir “devrim” olduğu yıllardan, sararmış bir broşür kitapların arasından kayıp düştü ellerime. Aralık 1978’de” İran’daki Yeni Olaylar Üzerine” başlıklı bir değerlendirmede; o zaman radikal burjuvazi olarak tanımlanan Humeyni ile ittifak içinde milli burjuva demokratik devriminin gerçekleştirileceğine olan inançlarını dile getirmişler tam 38 yıl önce. Cezaevi sürecim gibi kısacık bir gözaltım olmuştu hemen 12 Eylül darbesinin ardından. Bu broşür ben gözaltındayken annemle babamın kaygılarının mahremiyetime gösterdikleri saygıyı aşıp kitaplığımı boşaltmaları, ben dönene kadar olan kısacık sürede yaktıkları pek çok kitap, gazete, dergi ve broşürden arta kalanlardan. Kim bilir, belki başlıkta İran adını görünce zararsız bulmalarından bugüne gelebilmişler arasında kaldı. İyi ki kalmış, malum hafıza unutma ile malul olunca o yıllarda İran’da yaşananlara bizlerin dışarıdan nasıl baktığımızı tüm ayrıntılarıyla anımsamak mümkün olmazdı.
Nafisi o yıllarda ABD’de aldığı eğitim sonrası ülkesine dönüp Tahran Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi veren, kendisini solda tanımlayan ve ilk başta kendisini bu ittifaka yakın hissederken, şiddet düzeyinin artması ve köktendinci yaklaşımların belirginleşmesi ile kendisini daha çok kitaplara yönelten, okuduğu, okuttuğu kitaplarla, karakterlerle İran’da yaşadıkları ve yaşananlar arasında kurduğu benzerlikleri paylaşan bir yazar. Kitaplıktan elime geçen broşürdeki yaklaşım, o yıllarda çoğunluğun benimsediği bir durum ne yazık ki! Sonrasında yaşananlar, daha doğrusu izleyenlerin yakından bildiği ve bugün hala süren tüm muhaliflere yönelik kıyım, şiddetin bir yaşam biçimi olarak gündelik hayatın parçasına dönüşmesi, ahlak polisleri eliyle cezalandırmanın anında ve sokakta gerçekleşmesi ile tanıklık ettiğimiz pek çok görüntü geldi gözlerimin önüne.
Tüm bu yaşanan dehşetin içinde, kitabın, sanatın, edebiyatın koruyuculuğuna sığınıp kalmış Azar Nafisi İran’da yıllarca. Ta ki 1997 yılına dek, sonra Tahran’da okuttuğu Nabokov gibi, o da ülkesini terk etmiş. Kalmak da, gitmek de zor kararlar olmuş belli ki, her iki yazar için de.
Kitapların suç delili sayıldığı dönemler, İran’da edebiyatın milli ve dini devrime hizmet etmediği için yok sayıldığı koşullar, bizim de hikayemizin içinde zihnimizin bir köşesindeki yanık kokusuyla birlikte farklı gerekçelerle hep yer aldı. Çok olmadı, daha birkaç gün önce bu suça ortak olmadığımızı birlikte imza altına aldığımız bir sosyal bilimci akademisyen, kitaplığında Fethullah Gülen’in kitabı olduğu için örgüt üyesi olduğu iddiası ile gözaltına alınalı… Oysa okumasa, bu ülkenin neredeyse 50 yılında etkili olmuş bir hareketin değerlendirmesi nasıl yapılabilir ki?
Kitaplarımı yerleştirirken birkaç gün masaların, koltukların üstü kitaplarla doluydu. O dağınıklığın içinde gece rüyamda sürekli eve polisler gelip, bu dağınıklık için azarladılar beni. Ahh bu kitaplar!
*Agora Kitaplığı’ndan çıkan Türkçe baskısında “Azer Nefisi Tahran’da Lolita Okumak” 2003
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26