IŞİD bitişte de açmazlar yok mu?
1 Haziran’da başlayan Minbic operasyonu başarı ile tamamlandı. Hemen akabinde Bab Askeri Meclisi’nin kuruluşu ilan edildi. Bu, Minbic sonrasında operasyonun Bab üzerinden ilerleyeceğinin de göstergesi. Bab’ın alınması aynı zamanda Rojava kantonlarının birleşmesini ve IŞİD’in Avrupa’ya kadar ulaşmasına olanak sağlayan Kuzey hattı ile ilişkisinin tamamen kesilmesini beraberinde getirecektir. Bab’ın alınması hiç kuşku yok Afrin’in güvenliği açısından da alabildiğine önemli...
Bu sürecin çok uzamayacağını şimdiden söylemek mümkün. Maneviyatı kırılan, askeri gücü zayıflatılan IŞİD, Suriye’de artık bitişe doğru giden bir gerileme dönemine girmiştir.
IŞİD, Irak’ta da gerileme dönemine girmiştir.
Geçtiğimiz hafta sonu Irak Kürdistanı peşmerge güçleri Musul’un kuzeyinden, Irak ordusuna bağlı askerler ile İran destekli Haşdi Şabi milislerinin oluşturduğu güçler ise Musul’un güneyinden eş zamanlı operasyonlar başlattılar. Bu operasyonlar neticesinde çok sayıda köyün IŞİD’den geri alındığını biliyoruz. Bu operasyonlar hala sürüyor. Kürdistan Bölgesel yönetimi ile Irak merkezi hükümeti arasında Musul’un IŞİD’den temizlenmesi sonrasına ilişkin bir anlaşmaya varıldığı da aşikar. Ayrıca Koalisyon güçleri de bu operasyonlara etkin destek veriyor.
Elbet IŞİD de durulmuyor. Ortak operasyonun Musul’u zorlamaması için çeperlere yığdığı güç aracılığıyla zaman zaman karşı saldırılar geliştiriyor. Bu satırların yazıldığı saatlerde IŞİD’in Şengal’in bazı köylerine kapsamlı bir saldırı başlatması bunun işareti. IŞİD bu nafile saldırılarla, zayıflamış, maneviyatı kırılmış olsa bile henüz yenilecek bir güç olmadığını göstermek istiyor. Ayrıca kabul etmek gerekir ki IŞİD Irak’ta kendisine karşı operasyon yürüten güçlerin açmazlarından da yararlanıyor.
Hal böyle iken Irak’ta IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlara ilişkin bazı açmazlara değinmekte yarar var.
Hatırlarsanız, Musul operasyonu ile ilgili Türkiye’nin desteklediği bazı Sünni milis grupları vardı. Türkiye, Başika bölgesindeki askerlerinin bu Sünni güçleri eğittiğini iddia ediyordu. Eski Musul valisi Nuceyfi’nin kontrolündeki Türkiye destekli bu güçlere az sayıda Sünni aşiretin de destek verdiğini biliyoruz. Haşdi Sunne adını kullanan bu grupların henüz Musul operasyonundaki rolünü bilmiyoruz. Türkiye, aslında bu güçler aracılığı ile Musul operasyonunda doğrudan yer almak istiyordu. Bu konuda 15 Temmuz öncesinde çokça çaba da harcadı. İlk izlenimler, Türkiye’nin desteklediği Sünni gruplar Musul operasyonunda yer alsalar bile Türkiye’nin bu sürece doğrudan katılım talebinin yaşama geçmesinin imkansız olduğu yönünde.
Bu ilk izlenimlerin altını dolduracak argümanlar da var. Kısa süre önce Türkiye’nin Başika’daki askerlerini geri çekmesi konusunda basına yansıyan ABD kaynaklı açıklamalar aklımızda. Irak da başından beri Türk askerlerinin bölgede bulunmasına karşı. Türk askerinin bölgedeki varlığına şimdiye kadar bir tek Irak Kürdistanı yönetimi karşı çıkmadı. Önümüzdeki dönem ne olur bilmiyoruz ama Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi çıkmalarını istemedikçe Türk askerinin Başika’daki varlığı devam edecek. Türkiye’nin desteklediği Sünni güçlere gelince muhtemeldir ki bu güçler peşmerge güçleriyle birlikte Musul operasyonuna dahil olurlar ya da olmuşlardır. Musul’un Sünni çoğunluğu düşünüldüğünde sayıları az da olsa bu güçlerin dışlanmayacağını, hatta ilerde bu Sünni yapılanmaların kendilerini destekleyenlere bir minnet borcu olarak iyi bir manivela olacağını düşünmek gerekir.
Musul operasyonunun başka açmazları da var...
Rojava ve Kuzey Suriye’de IŞİD’e karşı savaşan güçlerin tek komuta merkezinin olması kabul etmek gerekir ki önemli bir avantajdı. Bu başarıyı kolaylaştırdı. Ne yazık ki Irak’ta aynı durumu görmek mümkün değil. Musul’a yönelik operasyon aralarında dolaylı bağlar olsa da halen 3 ayrı komuta merkezi tarafından sürdürülüyor. Bu komuta merkezleri arasında en bütünlüklü olan iç siyasal çekişmelere rağmen peşmerge güçleridir. Doğru, diğer iki komuta merkezi olan Irak ordu güçleri ile Haşdi Şabi arasında, yine peşmerge güçleri ile Irak ordusu arasında bir operasyonel ortaklık söz konusu. Ancak bu ilişkide gözlenen sorunlardan biri Haşdi Şabi’nin operasyonda yer alan diğer askeri güçlerden rol çalma girişimidir. Bunun yanı sıra Irak yönetimi Musul’un özgürleştirilmesinden sonra Kürdistan yönetiminin Sünniler üzerindeki ağırlığını artırmasından da ürküyor. Bu nedenle Haşdi Şabi’nin Sünni bölgelerin kontrolünü ele geçirmede iştahlı davranmasına da sessiz kalıyor. Bu durum Kürtler ile Sünniler başta olmak üzere geniş bir kesimi rahatsız eden temel etken.
Tüm bu açmazlar, yanı sıra Türkiye ve İran’ın bölgedeki nüfuzlarını güçlendirecek adımlar atmaktan vazgeçmemeleri aslında IŞİD’in ömrünü uzatan girişimler. Bu nedenle Musul operasyonunun süresini ve boyutunu tahmin etmek zorlaşıyor. Ama yine de şunu gönül rahatlığı ile diyebiliriz; bu açmazlara rağmen IŞİD artık düşüştedir.
Kabul etmek gerekir ki IŞİD’in düşüşe geçmesinin en belirgin nedeni Kürtlerin, peşmerge güçlerinin, YPG ve YPJ savaşçılarının IŞİD’e karşı savaşta gösterdikleri kararlı duruşlarıdır.
Evrensel'i Takip Et