17 Ağustos 2016 01:00

OHAL ve sendikal mücadelenin önemi

OHAL ve sendikal mücadelenin önemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evrensel bir yandan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortalığı kaplayan “şehitlik”, “gazilik”, “kahramanlık”, “hainlik”, “FETÖ’cülük”... propagandasının kaldırdığı toz dumanın arkasındaki gerçekleri öne çıkarmaya çalışırken öte yandan da bu toz dumandan yararlanılarak, işçi sınıfı ve emekçilerin haklarına yönelik yasal düzenlemeler ve uygulamalar dikkat çekiyor.
Özellikle de darbe girişimin yarattığı dumanlı havadan yararlanılarak çıkarılan çeşitli düzenlemelere dikkat çeken gazetemiz, bu düzenlemelerin işçi sınıfı ve emekçilerin aleyhine olurken sermayeyi kollama ve sömürüyü artırma amaçlı olduğunu göstermeye çalışıyor.
Yine pek çok iş yerinden işçiler, kamu emekçileri, patronların OHAL’den ve yarattığı psikolojiden yararlanarak işten atmadan çalışma koşullarının sınırsız biçimde ağırlaştırıldığı gibi işyerindeki artan baskı ve sömürüyü artırma girişimlerini gazetemize gönderdikleri mektuplarla dile getiriyorlar.

İŞÇİLER NEDEN ŞİKAYET EDİYOR?

Bu haberlerde, mektuplarda yapılan tartışmalarda işçiler, emekçiler;
- Hükümetin “varlık Barışı”, “Bireysel Emeklilik Sistemi (BİS) yasalaştırılırken kamu emekçilerinin “iş güvencesini” ortadan kaldıracak düzenlemeler için girişimleri, “Varlık Fonu” oluşturulması hamlelerinden, KHK’larla 80 binden fazla kamu emekçisinin açığa alınmasından...
- Patronların işyerlerinde “OHAL var” pervasızlığı ile işçilerin her talebini reddederken aynı zamanda baskıları, işten akmaya varan keyfi uygulamaların da yoğunlaştırmalarından,
- Sendikaların gerek Hükümetin emekçilere saldırı mahiyetindeki yasal düzenlemeleri gerekse patronların baskıları karşısında gerektiği gibi tepki göstererek işçilerin, emekçilerin haklarına sahip çıkmamasından, dahası sendikaların çoğu zaman patronlarla ortak davranarak, işçileri “OHAL var şimdi mücadele olmaz” diyerek mücadele etmek isteyen işçileri de caydırmaya çalışmalarından... şikayet ediyorlar.

SENDİKALAR VE SENDİKAL MÜCADELE

Elbette patronlar patronluğunu yapacak, sonuçta sermaye sahiplerinin hükümetleri olan mevcut hükümet de patronları destekleyen, emekçilerin haklarını ortadan kaldıran düzenlemeler yapacaktır. Bu onların “fıtratında” vardır!
Ama burada sorun işçilerin örgütleri olması gereken sendikalardadır. Çünkü işçiler haklarını ancak örgütlenerek koruyabilir ve bunun da en gözle görülen biçimi sendikalardır. Bu yüzden de sendikaların asli görevi işçilerin haklarına yönelik hükümet ve patronlar tarafından gelen saldırıları püskürtmek, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele etmek; bu mücadeleyi örgütlemektir. Eğer bu görevlerini yerine getirmezlerse sendikalar siyaset alanında hangi çıkışları yaparlarsa yapsınlar görevlerini yerine getrmiş olmayacağı gibi siyasi alandaki girişimlerde gerekli etkiyi uyandıramazlar. Çünkü patronlar ve hükümetlerin saldırıları karşısında işçilerin, emekçilerin haklarını savunmayan bir sendikacılık çizgisinin işçileri siyasal alanda mücadeleye çekecek bir itibar ve güce sahip olmaları beklenemez.
Bugün Memur Sen ve Kamu Sen ile bağlı sendikalar, sendikal mücadeleyi tatil etmişlerdir. Türk-İş ve Hak-İş ise hiç meydanda görünmemeyi tercih etmektedirler.

DİSK, KESK, TMMOB, TTB VE EMEK MÜCADELESİ

DİSK ve KESK ise işçi ve emekçi haklarına yönelik yukarıda sözü edilen, işçi ve emekçilerin en temel haklarına yönelik saldırılara karşı sözde kalan kimi tepkilerin ötesinde bir varlık göstermemektedirler. TMMOB ve TTB de, yıllardır hazırlığı sürdürülen ama çıkarılmaya cesaret edilemeyen “Uluslararası İşgücü Kanunu” gibi bu emek örgütlerinin üyelerinin haklarını kuşatan büyük saldırı karşısında bile birkaç basın açıklamasını aşmayan tepkilerle geçiştirmişlerdir.
Oysa DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, demokrasi mücadelesi alanındaki girişimlerin önünde yer almakta, iddialı açıklamalar da yapmaktadırlar.
Elbette bu örgütlerin demokrasi mücadelesinde yer almaları hem sendikal mücadelenin dayanaklarının genişlemesi hem de demokrasi mücadelesin işçi-emekçi karakterini belirginleşmesi  bakımından önemlidir. Ancak sendikaların ve emek örgütlerinin demokrasi mücadelesindeki rollerin oynanmasının şartı da bu örgütlerin emek mücadelesindeki etkinliklerinin artması ve yığınları harekete geçirme kabiliyetlerinin gelişmesiyle doğrudan bağlantılıdır.

SENDİKALAR ASLİ GÖREVLERİNİ UNUTMAMALI

Sorun da buradadır. Ve demokrasi mücadelesinde öne çıkan bu sendika ve emek örgütlerinin, işçi ve emekçi yığınları içindeki etkileri, onların talepleri doğrultusunda mücadeleye çekmede gösterdikleri ve emek mücadelesinin ilerletilmesinde ortak bir strateji oluşturmadan uzak olmaları, emek mücadelesini olduğu kadar demokrasi mücadelesindeki etkinliklerini de zayıflatmaktadır. Bu yüzden de KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin demokrasi mücadelesi içinde yer almaya çalışırken asli görevlerini unutmamaları, emekçileri talepleri etrafında örgütleyip sermaye ve hükümetlerinin karşısına dikmeyi esas alan bir stratejiyi hayata geçirmeyi ihmal etmemeleri gerekir.
OHAL koşulları; bu koşulları bahane ederek sendikal ve siyasi mücadele alanının terörize edilmesi emekçilerin dolaysız hak talepleri mücadelesini ve bu mücadelede sendikaların rolünü olağan dönemlere göre çok daha artırmıştır.
Bu yüzdene de bu durumun farkında olan sendika ve emek örgütlerinin, taleplerin büyüklüğüne küçüklüğüne bakmadan sendikal mücadele alanındaki her gelişmeyi ilerletmeye özen göstermeleri, bu gün çok daha önem kazanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa