19 Ağustos 2016 01:00

Türkiye ne zaman 'İslamcı teröristlerin eylem platformu' oldu?

Türkiye ne zaman 'İslamcı teröristlerin eylem platformu' oldu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sol Parti’nin soru önergesine hükümet adına verilen yanıtta Türkiye’nin “2011’den itibaren adım adım İslamcı örgütlerin eylem platformuna dönüştüğü”nün ifade edilmesinden sonra hem Almanya’da hem de Türkiye-Almanya arasında hararetli bir tartışma başladı.Halbuki, ortada ne yeni bir ilişki ye de yeni bir bilgi var.
Bilinenler üzerinde yeni bir tartışma başlatıldı.
AKP’nin Hamas, Müslüman Kardeşler ve Suriye’deki İslamcı terör örgütleriyle bağlantılı olduğunu yıllardan beri sağır sultanlar biliyor.
Kaldı ki, AB ve ABD’nin terör örgütü listesine koyduğu Hamas ile Türkiye’nin en üst düzeyde resmi görüşmeler yaptığı, örgütün siyasi sorumlusunun Ankara’da defalarca kırmızı halıyla karşılandığı sır değil. Bu resmi görüşmeler ve ziyaretler bilinmesinde rağmen bugüne kadar ne Almanya ne de başka bir Batılı ülke “Nasıl olur da terörist dediğimiz örgütle görüşüyorsunuz” dedi.
Mısır’daki Müslüman Kardeşler’le AKP arasındaki “kan kardeşliğini” bilmek için derin istihbarat bilgilerine ihtiyaç yok. Her şey ortada.
Geriye bir tek Suriye’de kafa kesen İslamcı terör örgütleriyle bağlantı ve bu örgütlerin Türkiye’yi bir “eylem platformu” haline getirmesi kalıyor.
Aslında onu da bilmeyen yok. Türkiye’de bu çoktan biliniyor. Üstelik Almanya açısından da yeni keşfedilmiş bir ilişki de değil.
Geçen yıl yine bu aylarda Alman Hükümeti’nin, hem de Federal Dışişleri Bakanlığı tarafından soru önergesine verilen “Gizli” yanıtta, Alman istihbarat kaynaklarının Türkiye’nin Suriye’deki İslamcı örgütlere silah verdiği belgesiyle birlikte gazetemizde yayınlanmıştı. (Evrensel, 14.08.2015)
Bu “Gizli Belge”de şöyle deniliyordu: “Kasım 2014’ün ortalarından itibaren istihbaratın geçtiği bilgilere göre Ankara, Suriye’deki direniş güçlerine silah göndermeye başladı. Silahları alan gruplar Ahrar Şam ve İslam Cephesi.”
Belge gazetemizde ve sonra da başka yayınlandıktan sonra Alman basınından ses çıkmadı. Sonradan, “gizli belgeyi” sızdırdığı gerekçesiyle Berlin’de bir mahkeme soruşturma başlattı.
Bir yıl önce bu “gizli yanıtı” veren Federal Dışişleri Bakanlığı, iki gündür Federal İçişleri Bakanlığı’nın verdiği “gizli yanıta” itiraz ediyor. Gerekçe olarak da kendilerine sorulmadan yanıtın verilmesini gösteriyor. Ayrıca, Türkiye’nin “NATO’da ve Suriye krizinin çözümünde önemli bir partner olmaya devam edeceğinden” söz ediliyor.
Yanıttan anlaşılıyor ki, koalisyon hükümetinin SPD kanadı, Dışişleri Bakanlığı üzerinden Türkiye ile ilişkileri daha fazla germe niyetinde değil. Bu nedenle bir yıl önceki yanıtı da hiçe sayarak, Almanya’nın dışpolitikadaki güncel çıkarlarını esas alıyor. Bunun için de Türkiye ile zaten gergin olan ilişkileri bir de “İslamcı örgütlerin eylem platformu olması” üzerinden germek istemiyor.
Ancak, koalisyonun CDU/CSU kanadı ise Ankara’dan Berlin’e yönelik yapılan çıkışların yanıtsız kalmasını istemiyor ve bu konuda Erdoğan-AKP ile gerilimden kaçınmıyor. Kaçındıkça Ankara’nın dozajı sertleştirdiğini farkında. Bunda içpolitikaya oynamanın da etkisi var.
Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert’in “Belgenin hazırlanmasında hükümetin çeşitli unsurları görev aldı. Başbakanlık bunlardan biriydi” demesi de, yanıtın sadece İçişleri Bakanlığı’nın görüşü olmadığını ortaya koyuyor. Başka bir değişle Türkiye’nin “İslamcı terörün eylem platformuna” dönüşmesinin açıklanmasında başbakanlığın da katkısının olduğu anlaşılıyor.
Görünen o ki, Merkel’in başını çektiği Hıristiyan Demokratlar, bildik bilgileri resmi bir rapor haline getirerek yeni bir tartışma başlatmış ve bu konuda Erdoğan-AKP yönetimine açık bir mesaj vermek istemiştir.
Bu mesajın altında, Türkiye’nin “İslamcı terör örgütlerinin eylem platformu” olduğuna dair yeteri kadar bilgi ve belgenin olduğu ve gerektiğinde bunların açıklanacağı... Böylece Türkiye’nin batıyla (AB ve ABD) ilişkilerinin masaya yatırılacağı mesajı veriliyor. Yani, Merkel bölgesel çıkarlar çerçevesinde Erdoğan-AKP üzerinde baskıyı artırma niyetinde. Eski bilgilerin tartışmaya açılmasının arkasında bu nedenle yine çıkarlar yatıyor.
Halbuki, önemli olan belli çıkar hesapları yapılmadan gerçeklerin açıklanması ve ona göre tutum alınmadır.
Bugüne kadar Erdoğan-AKP’ye her türlü askeri ve siyasi desteği veren Almanya’nın da olanlarda sorumluluğu olduğu ise gözden uzak tutuluyor. Ne var ki, Erdoğan-AKP’nin Suriye’de rejimi devirme, Kürtlerin Rojava’da istikrarı sağlamama adına terör örgütlerine verdiği desteği Almanya, ABD ve diğer ülkeler başından itibaren biliyordu ve gereken desteği de veriyorlardı. Suriye’ye dair yapılan planlar tutmayınca şimdi yeni planlar yapmanın zamanı geldiği için birbirlerinin kirli ilişkilerini ortaya koyuyorlar, koymaya da devam edecekler. Bu kirli ilişkilerden elbette halkların, emekçilerin öğrenecekleri olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa